NİYETTEKİ SIR

NİYETTEKİ SIR

Rabbimiz insanı en güzel bir şekilde yarattı. Her türlü ihtiyacını karşılayabileceği azalar ihsan etti. İnsanın her bir zerresine müthiş kabiliyetler bahşetti. Bunların kiminin farkındayız fakat çoğunun farkında bile değiliz.

Bazen bakarız ama görmeyiz. Bazen duyarız ama anlamayız. Bazen tutarız ama hissetmeyiz. Bazen yürürüz ama nereye yürüdüğümüzün farkında olmayız.

Bu irade dışı bakışlardan, duyuşlardan, tutuşlardan, yürüyüşlerden mes’ul değiliz. Bunlar kalbin, dolayısıyla niyetin devre dışı kaldığı eylemlerdir. Kalbin ve niyetin devreye girdiği, azaların da aracı olduğu büyük küçük her bir işten, eylemden sorumluyuz. Bunun hesabı bizden sorulacak. Müslüman bu mesuliyet duygusu içinde hayatını sürdürmelidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz:

“Ya Ali ilk bakıştan mes’ul değilsin, sonraki bakışlarından ise sorumlusun”

“Bedende bir et parçası vardır o salah üzere olduğu vakit bütün vücud selamette olur.” buyurmuştur.

Tüm azaların eylemini anlamlandıran kalptir. Kalbin ameli olan niyetle, azaların eylemi olan amel anlam kazanır.

Göz bakıyor da niçin bakıyor? Dil konuşuyor da niçin konuşuyor? Kulak dinliyor da niçin dinliyor?

Niyetle amel birleşince o iş değer kazanıyor yahut değer kaybediyor.

İmanımız niçin? İbadetlerimiz niçin? Ahlakımız niçin? Hizmetlerimiz niçin?

Bütün bunlarda niyet Allah rızası değilse kişiyi küfre, şirke ve nifaka sevketmekten başka ne işe yarar?

Rabbimiz:

“Onların yaptığı her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız)” (Furkan 23) buyurmaktadır.

İnsanlar yapılan işlerin zahirine bakar, “bu güzel iştir, iyi iştir” der. Yapan kişi hakkında da “bu kişi iyi işler yapıyor, iyi insandır” der.

Rabbimiz ise yapılan işteki niyete bakar. Hangi niyetle niçin yapılmış ona göre değerli veya değersiz kılar. Allah rızası için olmayan amel yorgunluk, Allah rızası için olmayan niyet de riyakârlıktır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz:

“Allah Teâlâ sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; kalplerinize ve yaptığınız işlere bakar.” buyurmuştur.

Yaptığı işlerde ölçüsü, insanların takdiri veya tekdiri olan kişiler, neyi niçin yaptığının farkında olmaz. Kendi kendini aldatan bir hale düşer. Bundan dolayıdır ki insanların yüzüne karşı övülmesi, onlara dalkavukluk yapılması hoş karşılanmamış, ayaklarının kaymasına vesile kabul edilmiştir.

İnsanlara “ben neymişim” dedirten, onları olduğundan farklı gösteren tavırlardan sakınmalıdır. Bunlar niyetin ve amelin ifsadına sebep olan tavırlardır. Bu, insanlara iyilik değil kötülüktür. İnsanları yaptıkları iyiliklerden dolayı Allah ve Rasulünün müjdeleri ile müjdelemeli, yaptığı hayırlı işlerden dolayı insanların övgüsünü beklemek yerine mükâfatını Allah Teâlâ’dan beklemeyi öğretmeli, buna alıştırmalıdır. Bunu başarabilen insanlar ferdî, ailevî, ve toplumsal sorumluluklarını daha kolay ve uyumlu olarak başarabilirler.

Aklı selim insanın niyet ve amellerindeki ölçüsü Allah ve Rasulünün ölçüsü olması gerekir ki gayret ve çabalar boşa gidip zayi olmasın.

Rabbimiz:

“Onlar dini yalnız Allah’a has kılarak ona kulluk etmekle emrolundular…” (Beyyine 5)

“Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler Allah’a sımsıkı sarılıp dinlerini yalnız onun için yapanlar başkadır…” (Nisa 146)

“Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur…” (Nisa 35) buyurmaktadır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

“Ameller ancak niyetlere göredir. Herkes için ancak niyet ettiği (nin karşılığı) vardır.” (Buhari)

“Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır.” (Taberani)

“İki Müslüman kılıçları ile karşılaştıkları vakit, öldüren de ölende cehennemdedir buyurdu. Bu öldüren, ölenin suçu nedir? diye sormaları üzerine Rasulullalh zira o da onu öldürmek istemişti.” (Buhari, Müslim)

“Nikâh parasını vermemeyi niyet ederek ölen zina etmiştir. Borç alırken vermemeyi niyet eden ise hırsızdır.” (Ahmed)

“Ümmetimin şehitlerinin çoğu, başı yastıkta ölenlerdir. Savaş alanlarında nice öldürülenler vardır ki, onların niyetini ancak Allah bilir.” (Ahmed)

“Kim ki bir iyiliğe niyet eder de sonra herhangi bir mani sebebiyle onu yapmazsa, tam bir sevap yazılır.” (Ebu Davut) buyurmuştur.

Hz. Ömer radiyallahu anh:

“Amellerin efdali Allah’ın farzlarını eda, haramlarından kaçınmak ve Allah katında sadık niyettir.” dedi.

Salim b. Abdullah, Ömer b. Abdülaziz’e yazdığı mektupta:

“Bilmiş ol ki Allah Teâlâ’nın kuluna yardımı niyeti nispetindedir. Kimin niyeti tam olursa Allah’ın ona yardımı da tam olur. Niyet ne nispette eksilirse, Allah’ın yardımı da o nispette azalmış olur.”

Sevri diyor ki:

“Eskiler nasıl amel edeceklerini öğrendikleri gibi, nasıl niyet edeceklerini de öğrenirlerdi.”

Müslüman yaptığı her işi en iyi şekilde öğrenme ve yapma gayretinde olmalıdır. Bu iş ister dünyevi ister uhrevi olsun.

Aman ya Rabbi niyete ne müthiş sır yükledin. Her iş onunla kıymetli, her iş onunla kıymetsiz. Niyeti her işin ruhu, her işin direği yaptın.

Onsuz amel batıl, onsuz amel gaflet, onsuz amel beyhude yorgunluktur. O bozulunca her şey bozuluyor. O düzelince her şey düzeliyor.

Niyetin düzelmesi Allah rızası ve dine uygun olması, onun bozulması ise bu şartların yerine getirilmemesidir.

Hiçbir günah sevap niyeti ile günah olmaktan çıkmaz. Başkasının malından izni olmadan fakir fukaraya dağıtmak gibi.

Fakir fukaraya tasadduk çok güzel bir amel fakat sahibinin izni olmadan malından almak hırsızlıktır. Allah rızası için dine uygun yapılmayan hiçbir niyet ve amelde hayır yoktur.

Herhangi bir işte insanı hareket ettiren kuvvette aranan, gayedir. Yaptığın işte seni harekete geçiren güç nedir? Allah rızası mı? Nefsin mi? Şeytan mı? Haset mi? Kıskançlık mı? İddia mı? Nedir? Seni küçük veya büyük o işi yapmaya sevk eden ilk muharrik nedir? İnsanlar şöyle veya böyle desinler diye mi yaptın? Gösteriş için yapılan amelin varlığı yokluğundan daha beterdir. Niyetsiz amel yorgunluk, halis olmayan niyet riyadır. Riya nifaka denk, isyana eşittir. Rabbinin kalbinde olan her şeyi bildiğine inanan nasıl olur da riya ve gösterişe düşebilir. Nice küçük ameller niyetle büyük, nice büyük ameller niyetle küçülüp yok olup gider.

Kalbi arındırmadan kalbin ameli olan niyeti arındırmak mümkün olmaz. Kalplerimize dikkat etmeliyiz. “kalpler kaplar gibidir.” onu kötü şeylerle kirletmemeliyiz. Daima iyi niyet üzere olup kötü niyetten korunmalıyız. Niyetlerimizi vesveseden, ihlâssızlıktan vb. niyeti ifsat eden şeylerden korumalıyız. Niyetlerimizi korurken başkalarının niyetlerini bozmasına sebep olacak davranışlardan sakınmalıyız. Kendisine firaset bahşedilen mü’min başkalarının kötü niyetini sezebilir. Fakat kesinlikle bu sezgiyle hareket edip hüküm veremez. İfşa edemez. Ta ki kötü niyetini kötü işlere dönüştürene kadar. Hizmetlerde insanların gönüllerini Allah ve Rasulüne çevirme yerine kendine çevirme gayretinde olanlar Allah yolunun haramileri olurlar.

Hesaba çekilmeden önce nefislerimizi hesaba çekmek zorundayız.

Dünya nimetleri peşinde ömür boyu koşuştururken hizmetlerde niçin bazen koşup bazen duruyoruz.

Kârını zararını bil. Hizmetteki hareket ve sükûnun dininden mi nefsinden mi buna iyi karar ver. Bir şeyi yapıp yapmamadaki niyetin sahih olsun.

İmanımızdaki, amellerimizdeki, ahlakımızdaki niyetlerimizi sürekli gözden geçirmeliyiz. Eksiklerimizi, hatalarımızı düzeltmeliyiz. Rabbinin kalbindeki her şeye vakıf olduğunu bilen mü’min niyet ve amelleri üzerine nasıl titremez?

Ya Rab! Niyet ve amellerimizde bizleri ihlâsa erdir. Amin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.