MÜLÂKAT-İNSANİ YARDIM VAKFI İHH GENEL BAŞKANI BÜLENT YILDIRIM İLE MÜLAKAT

MÜLÂKAT-İNSANİ YARDIM VAKFI İHH GENEL BAŞKANI BÜLENT YILDIRIM İLE MÜLAKAT

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2005 yılında “Kaynaklarını amaçları doğrultusunda en iyi kullanan vakıf ödülü”, 2006 yılında “En iyi proje ödülleri (Projeler: Aşiyana Yetimhanesi – Pakistan, Kadın Eğitim Enstitüsü – Somali, Mobil Hastane – Irak)”  verilen, 2007 yılında da “TBMM Üstün Hizmet Ödülü” verilen ve misyonunu  “Yeryüzünde adaletin hâkim olması, iyiliğin her yere yayılması ve kötülüğün önlenmesi için kardeşlik bilinciyle nerede olursa olsun muhtaç ve mazlum tüm insanlara ihtiyaç duydukları insani yardımı ulaştırarak onurlu bir yaşam sunmak.” olarak açıklayan İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım ile yazarımız A. Baki Öncel mülakat gerçekleştirdi.

 

İLKADIM: Efendim, İHH İnsanî Yardım Vakfı ve vakfın kuruluş amacı hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

BÜLENT YILDIRIM: Vakfımız 1992 yılında Bosna’da yapılan katliamda doğan bir vakıf. O dönemde Türkiye’de birçok insan yardım götürürken bizler de oraya gittik. Ve bir organizasyon kurulması gerektiğine inandık. Çünkü yardım yapmak önemli, yardım toplamak önemli, ama dağıtırken de bunu planlı dağıtmak daha da önemli hâle geliyor.

İLKADIM: İHH için kurban yardımlaşmasının çok büyük önem arz ettiğini biliyoruz. Kurban yardımlaşmasını İHH için bu kadar önemli kılan sebep nedir?

BÜLENT YILDIRIM:   Sizin de belirttiğiniz üzere kurbana çok önem veriyoruz. Çünkü kurban yardımlaşması ile birlikte adeta ulaşılması zor olan bölgelere gitme imkânımız oluyor. O sırada oraların problemlerini öğreniyoruz. Oradaki meseleleri dinliyoruz ve merkeze getiriyoruz. Sene içerisinde; o bölge bir hastaneye veya bir yetimhaneye mi ihtiyaç duyuyor? Ya da orada bir sivil toplum teşekkülü kurulması gerekiyor da şu ana kadar kurulmamış mı? Bir su ihtiyacı mı var? Veya o bölgede misyonerler nasıl çalışıyor, emperyalistlerin hedefleri nelerdir, biz Müslümanlar olarak neler yapmalıyız?

Bütün bunları iyice araştırıyoruz, elde ettiğimiz bilgiler ışığında planlar yapıyoruz ve sene içerisinde oralara gidiyoruz. Mesela o ülkede tam teçhizatlı bir hastane açıyoruz. Oralı çocuklarımızı burada okutuyoruz. Tıp eğitimi alıyorlar. Onun için önemli olan yardımların hedefe varması, yardımların üretime dönüşmesi, yardımların oradaki Müslümanların kardeşliğine vesile olmasıdır.

İLKADIM: Türkiye’den dünyaya uzanan uluslararası bir yardım eli olarak, İHH’nın bundan sonraki hedefleri nelerdir?

BÜLENT YILDIRIM: Hedefimiz daha da ilerlemek, daha iyi bir noktaya gelmek; yetimhanelerimizin, hastanelerimizin, okullarımızın sayısını artırmak. Biliyorsunuz Said Nursî hazretlerinin çok ilginç bir tespiti vardır. Diyor ki İslam dünyasına baktığınız zaman üç tane büyük problemle karşılaşırsınız. Bu üç problemden;

• Birincisi Cehalet. Korkunç bir cahillik var. Yani Müslüman’ım deyip dinini bilmemek var. Veya dünyadaki teknolojiden, gelişen tıptan anlamamak var. Tarım tekniklerini bilememek var. Hayvancılık sektöründe gerekli bilgiyi elde edemediği için rekabet piyasasına girememek var. Ciddi manada bir cehalet var.

• İkincisi fakirlik. Müslüman topraklarına gittiğinizde ciddi bir fakirlikle, yoksullukla karşılaşıyorsunuz. Mesela bazı yerlerde Müslümanlar ve Hıristiyanlar aynı ilde yaşıyor. Aradan bir dere geçiyor. Dereninin bir tarafından modern bir yapı ile karşılaşıyorsunuz, diğer tarafında ise tamamen gecekondulaşmış, barakalaşmış, pis suların kanalizasyonların sokaklar içinde aktığı, sokakların dar olduğu, çocukların oynarken hastalık tehlikesi ile karşılaştıkları bir ortam buluyorsunuz.

• Üçüncü tehlike Müslümanlar arasındaki ihtilaf. Buraya önem vermek gerekiyor. Çwünkü cehalet ve fakirliğin en önemli sebebi ihtilaf, Müslümanlar arasındaki ayrılıklardır.

Biz bu üç problemi çözmeye karar verdik. Bu üç problemi Said Nursi Hazretlerinden başka 100 yıl önceki bir Hindistanlı âlimin seyahatnamesinde de okuduk. Ve bugün bizler de hâlâ gittiğimiz yerlerde bunların değişmediğini görüyoruz.  Allah’a şükürler olsun yeryüzünün her tarafında gittiğimiz bölgelerde Müslümanlar arasındaki ihtilafı yenmek için gayret gösterdik. Biz kurbana bu manada önem veriyoruz. Müslümanların Hac Mevsiminde kaynaştığı gibi bizde Kurban Bayramında yani Hac mevsiminde dünyanın 112 ülkesine gidiyoruz.

İLKADIM: Efendim, iyiliği ve infakı önemseyen aynı zamanda teşvik eden İslam dini infakla tüm insanlığı hedefliyor öyle değil mi?

BÜLENT YILDIRIM: Tabi bu yardım faaliyetleri bir Müslüman için dünyasını ve ahiretini mamur edecek faaliyetlerdir. İnanan bir Müslümanın kendi kimliğini bilmesi gerekir. Sadece Müslümanım demekle başkasına hizmet edemiyor. Başkalarına yardım etmek zorundayız. Kendimizi ve ehlimizi ateşten kurtardığımız gibi süreç içerisinde akrabalarımızı, cemaatimizi, kabilemizi, milletimizi ateşten korumak zorundayız. Bütün insanlığı ateşten korumak zorundayız. Dünyadaki bütün çocuklar Müslüman doğar. Dünyadaki bütün çocuklar bizimdir. O sebeple bizler yetimhaneye çocuk alırken annesinin babasının dinine bakmayız. Her çocuğa sahip çıkarız. İbadet dediğimiz şey Allah’ın koyduğu kurallar içerisinde iyilik yapmaktır. İyiliği ne kadar yaygınlaştırırsak kötülük o kadar azalır. Dünyada iyiliğin artması ile kötülüğün ve savaşların azalacağını düşünüyoruz. Zaten iyi insanlar artarsa savaş da olsa, doğal afet de olsa bu problemler çözülür, insanların dertlerine çare bulunur. O sebeple bir Müslüman ne kadar iyilik yaparsa o kadar çok sevap alır, o kadar çok insanın yaralarını sarar ve mutlu olur. Hep şunu söylüyoruz ki eğer kalbiniz sıkılırsa, üzüntü duyarsanız hemen gidip bir iyilik yapın. O zaman göreceksiniz ki o sıkıntı, o kasvet gidecek, o kasvetten boşalan yere huzur  ve mutluluk dolacak. İyilik böyle bir şeydir.

İLKADIM: Yardım kuruluşları ve fertler olarak iyilik ve yardımlaşmada önemli kıriterimiz ne olmalı, yardım kuruluşları kendilerine emanet edilen yardımları hangi şuurla yerine ulaştırmalıdır?

BÜLENT YILDIRIM:  Şimdi bir Müslümanın iyilik yaparken dikkat etmesi gereken en önemli husus eminlik sıfatını zedelememektir. Bizim bütün insanlardan en önemli farkımız eminlik sıfatına dikkat etmemizdir. Peygamber Efendimiz -aleyhisselatü vesselam- kendisini öldürmeye gelenlerin bile malını geri vermiştir. Dememiştir ki bunlar beni öldürmeye geldi, bu mallar benim için ganimettir. Asla böyle bir şey dememiştir. Hiç kimsenin malına el uzatmamıştır ve bize de bu örnekliği vermiştir. Yine Fatih Sultan Mehmet’in vakıflarla ilgili bize ulaşan metinleri vardır. Eski âlimlerin, fıkıhçıların vakıflarla ilgili bize ulaşan metinleri vardır. Günümüzde yaşanan güzel örnekler vardır. Hiç unutmuyorum Abdullah Sevim ağabeyimiz vardı, bizim gençlik dönemlerimizde İstanbul Milli Gençlik Vakfı başkanıydı. Bize de dersler verirdi. Onu da bu vesileyle anlatmak istedim. Bir gün bir yerden bir yere gidiyor, yanında da annesi var. Annesini de çok sever ve hiç kırmaz. Abdullah abinin maddi durumu iyidir ama o gün cebinde şahsi parası yoktur. Cebinde vakfın birkaç kuruşu vardır. Annesi vitrinde bir şeyi beğenir ve “Evladım şunu alabilir miyiz” der. Der ki “Anne eve gidelim, ben evden para aldıktan sonra gelir alırım.” Annesi “Oğlum senin cebinde para var.” deyince Abdullah Sevim ağabey “Anne, o vakıf malı. Ya gidene kadar vakfın malına bir şey olursa ben ne yaparım.” der. İşte vakıf malı böyle bir şeydir. Vakfa böyle sahip çıkmak lazım.

İLKADIM: Efendim Müslüman her konuda dikkatli olmalı ama vakıf hizmetinde ve yardım teşkilatlarında daha da titiz davranmalı herhalde..

BÜLENT YILDIRIM: Evet Vakfın bir kuruşu insanın gırtlağından aşağı gitmemek zorunda. Çünkü vakıf Allah’ın mülküdür. Ve sen Allah’ın mülkünü başkalarına vermek üzere sadece yöneticisin. İftira atılabilir bu önemli değil. İftiraysa önemli değil. 3 gün 5 gün sonra iftira olduğu ortaya çıkar. Önemli olan, o atılan iftiranın bizde olmamasıdır. Allah korusun bizde bir hata olursa, biz bir yanlış yaparsak zaten Allah Teâlâ öyle bir ceza verir ki kişinin sırtı yerden kalkmaz. O sebeple ümmetin önünde olan ve ben hizmet etmek istiyorum diyen herkes kendisine çok dikkat edecek. Hatta bazı helal şeylerden bile kaçınacak, tıpkı töhmet yerlerinden kaçınıldığı gibi…

İLKADIM: Sayın hocam her zaman hayrın ve hayırlı hizmetin tökezleticileri olmuştur ama bu iftira ve karalama kampanyaları halkın psikolojisini bozmaz mı?

BÜLENT YILDIRIM: Elbette bozar çünkü karşımızda öyle bir ekip, öyle bir zihniyet var ki sizin doğru yaptığınız şeyleri bile medya kanallarıyla, tıpkı deccal gibi, ters gösterip sizi yaralama adına bütün insanları zor duruma sokabiliyor. Son dönemlerde yardımlaşma bilincine yönelik büyük darbeler aldık. Bir takım kurumlar üzerinde bir takım şeyler söylendi. Bunların yanlışlığı doğruluğu bir tarafa. Zaten medyadakiler yanlışlığı doğruluğu tartışmıyorlar. Bunlar tamamen yardımlaşma bilincine yönelik tavır geliştirdiler.

İLKADIM: Peki efendim insanların ibadet maksadıyla yaptıkları bu yardımlaşmanın önünün kesilmesiyle,sizce neyi hedefliyorlar?

 BÜLENT YILDIRIM: İstediler ki Türkiye’de inanan kesimlerin yardımları dursun, bunlar bir yerlere yardım etmesinler. Çünkü dikkat edin bu yardımlaşma sayesinde Türkiye Misak-ı Milli sınırlarının dışına çıktı. Balkanları tanıdı, Şam’ı tanıdı, Bağdat’ı bildi, Grozni’ye gitti, Mohaçkale’ye gitti, Kazakistan’a gitti, Doğu Türkistan’a gitti. Yani bir ümmet bilinci belirdi, bir geniş ufuk açıldı. İnsanlar “Biz yeryüzünde İslam medeniyetinin temsilcisiyiz. Biz bu medeniyeti tekrar diriltebiliriz” anlayışına kavuştular.

İLKADIM: Türkiye sınırlarını aşıp beş kıtaya yardım götürmek sadece kendi basınımızın değil bazı dış kaynaklı güçlerinde işine gelmez herhalde.

BÜLENT YILDIRIM: Elbette ki bu hem yerel de hem uluslararası bir takım art niyetli güçleri harekete geçirdi ve yardımlaşma bilincini zedelemek için bir takım haberler yaptılar. Burada ben şunu söylemek istiyorum. Orta Asya’ya veya Afrika’ya gidiyorsunuz. En uç bölgelerde barakadan evler var. Bu baraka sazlardan, çubuklardan yapılmış. Elektrik yok, su yok, yol yok fakat insanların ellerinde birer tane radyo var. Pil ile çalışan bu radyolar sadece misyoner radyoların yayınını çekiyor.  Yani misyonerler bunlarda radyo dağıtıyorlar ve durmadan radyo istasyonları kuruyorlar. Bunlarla Hıristiyanlık propagandası yapıyorlar.

 Bunların derdi ne? Yer altı kaynaklarını elde etmek için yapıyorlar, bu kesin. Onları köleleştirmek için yapıyorlar, bu da kesin. Onarı dinlerinden döndürmek için yapıyorlar, bu da kesin. Ama eğer dinlerinden dönmezlerse hiç olmazsa ahlaksız olsunlar diye yapıyorlar. Müslüman olmasınlar da ahlaksız olsunlar diye yapıyorlar. Onun için bu misyoner ulusal yardım kuruluşlarının yaptığı negatif çalışmalara karşı özellikle Türkiye topraklarından sesler yükseldi.

Bu sesler misyonerlik faaliyetlerine karşı önemli setler oluşturdu. Ve artık Afrikalılar beyaz bir insanın da Müslüman olabileceğini, gidip göz ameliyatı yapabileceğini, su kuyusu açabileceğini, hastaneler kurabileceğini gördüler. Ve Afrika kendi tarihine de uyan, medeniyetine de uyan sesi buldu. Bugün Afrika toprakları yer altı kaynakları açısından bâkir topraklardır. Bugün Amerika ne yapıyor? Obama’yı başa geçirerek Afrika’yı da bir operasyonla almaya çalışıyor. Bunu da bir kenara koyduk.

 İLKADIM: Türkiye’de ki yardım kuruluşlarından rahatsızlık sadece içte değil sanırım?

BÜLENT YILDIRIM: İşte bu uluslararası çalışmalar elbette ki birçok yeri rahatsız etti ve Türkiye’deki çalışmaları durdurmaya, yardım kuruluşlarına darbe vurmaya çalıştılar. Allah’a çok şükür biz İHH olarak bazı hususlara dikkat ettik.

 İLKADIM: Efendim yardımların daha sıhhatli bir şekilde hedefine ulaşa bilmesi için İHH insani yardım vakfının tecrübelerinden ortaya çıkan dikkat edilecek hususlar nelerdir?

BÜLENT YILDIRIM: Burada bu çalışmalar içerisinde olan bütün kardeşlerime de bu mesajı vermek istiyorum:

Birincisi, yardım kuruluşları ahlâkî bir mekanizmayla denetlenmelidir. Yani hiçbir yardım kuruluşu tek başına hareket etmemelidir. Toplumun kanaat önderleri, fıkıhçıları, maliyece uzman olanları tarafından dönem dönem bu denetim yapılır. Bu denetim bağlayıcı bir denetim değildir ama ahlaki bir denetimdir. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur:

Yardım kuruluşları kâr amaçlı faaliyetlere giremez.

İkincisi, yardım kuruluşları herhangi bir cemaatin yardım kuruluşu olmamalıdır. Çünkü ümmet bilinci, kardeşlik, bir arada hareket etmek… Bunlar neyi gerektirir? Ortak paydaları çoğaltmayı gerektirir. Bu yardım alanları ortak paydalardır. Yardım alanlarını her gurup, cemaat kendine çekerse o zaman aynı holdingler gibi olur. Her yerde holdingler kurulur gibi yardım kuruluşları kurulur. Denetleme yok. Sen istediğin kadar iyi niyetli ol. Belki bilgi birikimin yetmeyecek, belki bir hata yapacaksın. Hata yaptığın zaman sadece sen yaralanmıyorsun. Mesela bir vakıf bir hata yapsa sadece kendisi yaralanıyor. Ama bir yardım kuruluşu bir hata yaptı mı o alanda çalışan bütün insanlar yaralanıyor, bütün inanan kesim töhmet altında kalıyor. Yardım kuruluşları sadece kendini temsil etmez, hepimizi temsil eder. Bu sebeple yardım kuruluşları her açıdan denetlenmelidir. Bireyler tarafından da denetlenmelidir. Mesela bir kişi kurban yardımı yaptığında kuruluşu denetleyecek ve diyecek ki; “Benim yardımım nereye gitti?” Taa sonuna kadar takip edecek. Böylece biz bu denetleme mekanizmalarını açar ve şeffaf olursak, üzerimizdeki bu iftiraları da silkelemiş oluruz.

İLKADIM: Şimdi de her yerde mantar gibi yardım kuruluşları bitiyor, buna gerek var mı?

BÜLENT YILDIRIM : Batıda bazı yardım kuruluşları devasa devlet gibi. Bizde niye yok? Çünkü biz bir noktaya geldiğimiz zaman bir bakıyorsunuz ki başka başka alanlarda farklı yardım kuruluşları da oluşmaya başlıyor. Halbuki önce belli yerleri güçlendirmek zorundayız ki misyonerlerin karşısında ciddi bir yardım kuruluşları oluşturalım.Bugün buna ihtiyaç var..

İLKADIM: Efendim bütün karalamalara rağmen en dürüst çalışan yardım kuruluşları yine; Türkiye ve Müslüman kuruluşlardır sanırım, yanılıyor muyum?

BÜLENT YILDIRIM: Şunu belirtmek isterim, medya ciddi istismarlar yapıyor. Medya her şeyi çarpıtabilir, siz kalbinize bakacaksınız. Bunu kömür yardımından tutun, A yardım kuruluşunun A ülkesinde yaptığı faaliyetleri ters  göstermeye kadar medya olayı çarpıtabilir. Denetim mekanizmaları açık. Dünyada gerçekten yapılan yardımlarla ilgili Müslümanlardan daha dürüstü yok, buna inanın. Mesela bir göz ameliyatını biz 100 dolara yapıyoruz, misyoner kuruluşları bunu 2000 dolara yapıyor. Aradaki farka bakın. Onun için onların anlayamadığı şey şu: “Bizim bu kadara yaptığımız faaliyet nasıl bunlarda bu kadar düşük oluyor?” O nedenle yardım kuruluşlarının önünü kesmek istiyorlar. Bazı medya organları da bu konuda kullanılıyor. Ben burada tekrar söylüyorum: Bazı yardım kuruluşlarımızı büyütmek zorundayız. Özellikle tecrübeli yardım kuruluşlarını. Öyle büyüteceğiz ki karşımızda İslam topraklarını sömürmek isteyen ve bunun için de yardım kuruluşlarını kullanmak isteyen zihniyetlerin karşısına en az onların yardım kuruluşları kadar büyük bir yardım kuruluşu koyacağız. Onun için güçlerimizi de bu konu da toparlamak zorundayız. Mesela biz 17 yıldır kurban organizasyonu yapıyoruz. Ben bu kurban organizasyonu sırasında 3 ila 5 milyon arasında insana ulaşacağımızı da sizlere söylemiş olayım. Bütün kardeşlerimizden şunu rica edelim; kurban bayramlarında eğer bir kurban keseceklerse onu evlerinde kessinler. Çünkü çocukları o kurbanın kesilmesinin lezzetini görsün, tatsın. Birden fazla keseceklerse, bunu da vekaletini verip bağışlasınlar. Filistin’e, Doğu Türkistan’a, Keşmir’e, Irak’a, Orta Asya’ya, Balkanlar’a gidelim, onlar adına bu kurbanlarını kesip ve dünyanın her tarafında onlar için dua seslerini yükseltelim.

İLKADIM: Efendim ALLAH razı olsun çok güzel bilgiler aldık, inşallah Türkiye’deki bütün yardım kuruluşları bu görmüş olduğumuz birtakım eksiklikleri giderme açısından bu denetleme sistemini uygularlar. Güzel bir şekilde de bu yardımlar dünyanın her tarafına gider. Çok teşekkür ediyoruz.

BÜLENT YILDIRIM: Sayın hocam şahsınızda tüm İlkadım camiasına İHH İnsani Yardım Vakfı olarak biz teşekkür ediyoruz..

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.