MUHASEBE- Dinlemek ve Akletmek

MUHASEBE- Dinlemek ve Akletmek

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Eğer biz dinleseydik veya aklımızı kullanmış olsaydık (şimdi) şu alevli cehennemlikler arasında olmazdık, derler.” (Mülk, 67/10)

Bunun anlamı; eğer peygamberlerin getirdiklerini dinleseydik veya aklımızı çalıştırsaydık cehennem ehli olmazdık demektir.

Cehennemden kişiyi en iyi koruyan vahiydir, vahiyden istinbat edilen usuli’d dîn ve usul-i fıkıhla ortaya konulan ibadet, ahlak ve ahkâmla ilgili bilgilerdir ki ayette öne alınmıştır.

Peygamber ve peygamber tebliği ulaşmış kimseler için cehennemden kurtuluş çaresi; küfrü, şirki reddetmek; imanı, İslam’ı tasdik ve tatbik etmektir.

Tebliğ ulaşmamış kimseler için akıl, önemli bilgi sebebidir. İmam Mâtürîdî rahmetullahi aleyh, İbrahim aleyhisselam’ın yıldıza, aya ve güneşe tapanların yollarının batıl olduğunu akılla ispat etmesini delil getirerek kendilerine tebliğ ulaşmamış olanların selim akılda Allah’ın varlığını ve birliğini bilme gücü ve yeteneği mevcut olduğundan sorumludurlar, der.

Vahyi dinleyen de, dinlediğini akılla düşünmekte; vahye inanan, inandığını akılla değerlendirip kalbin tasdikini sağlamakta; vahiyle amel eden, amel ettiğini akılla tefrik ve tercih edip amel etmekte; vahiyden hükümler çıkaran hep akılla istidlal etmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de akletmekle ilgili 49 âyet görüyoruz.

Elmalılı, “Kalp, ruhumuzun bir gözüdür; basiret bunun nazarı, akıl ruhu, irade ise kuvvetidir.” der. (Hak Dini Kur’an Dili, I/210.)

Aklın da nuru vardır, sahih ilimle nurunu artırmakta, basîretle nazarını/bakışını keskinleştirmekte, tecrübe ile terakki etmekte, irade ile idealini fiile geçirmektedir.

Hz. Ali radıyallahu anh, “Aklın yeri kalptir, yansıması beyindir.” der.

Kalp manevî kirlerden arındıkça ve nefis terbiye oldukça akıl kemale ermektedir.

Nefis, akla, akıl da tecrübî ve sahih ilme tabi olmalıdır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.