MAVERADAN MACERAYA-Ya Hacı Baba! Şam Tatlı Kaç Para?

Allah her şeyi zıddı ile yaratmıştır. Bu yüzden hayat acı hatıralar ve tatlı anılarla doludur. Acı, bazı gıdaların ve maddelerin dilde ve tende rahatsızlık verdiği bir duyudur. Elem, maddi ve manevi acı ve ağrıların adıdır. Acı bazen de kem sözlerin ve kötü bakışların gönül evinde açtığı derin yaraların ıstırap veren duygusudur. Bir söz vardır adamı bir ömür boyu bahtiyar eder, bir söz de vardır kişiyi bir gecede ihtiyar eder. Hayatı bir acı kahve gibi yudumlarız kırk yıl hatırına. Acı; üzüntü keder, elem ve ölüm olarak çıkar karşımıza. Keskin ve şiddetli bir acı poyraz eser dokunur sırtımıza.
Dost acı söyler. Kırar, döker, incitir, deler-geçer bağrımızı. Evet; çarpıcı ve göz alıcı bir renk ve ışın misali yansıyıverir kara bahtımıza. Acı bir firen ile kesiliverir yollarımız ve umutlarımız. Acı acıyı su sancıyı giderir. Acı yiyenin sesi çok çıkar. Acı patlıcanı kırağı çalmaz derler amma Aylan Bebeği yutan engin sular durulmaz. Avına ulaşınca sahte gözyaşları döken timsah ve köpek balıkları önünde diri diri toprağa ve göz göre göre suya verilen masum yavrulara hangi suçu işlediniz de bu zulümler size reva görüldü denileceği günde Müslümanların boynunu yere eğmelerinin masumiyet karinesini işleteceğini zannetmiyorum. Acı çekmek sabır ve metaneti, acı duymak şefkat ve merhameti gerektirir.
Her acının acısı farklıdır. Mesela; isot biberinin acısı ile cin biberinin acısı bir değildir. Evlat acısı ile kardeş acısı da öyledir. Dünyanın kesafeti cehennem azabına göre yok sayılır. Aslında her acıda şifa vardır zehir hariç. Her tatlıda maraz vardır bal hariç. Kişinin ayağına batan paslı çivinin acısı zamanla diner lakin kişinin dost ve kardeşinden duyduğu kötü sözlerin acısı kolay kolay geçmez. Üç günden fazla küs olmanın haram olduğu bilindiği halde helalleşmenin süreci bazen mahşere kadar uzar. Bu yüzden dil ve gönül yarasının acısına tabipler merhem süremez. Mutlu olmanın anahtar kelimelerinden birisi de affedersiniz, özür diliyorum demektir. Söz ve yürek acısı ne meyan acısına ne elma acısına ne hıyar acısına ne de acıbademe benzer. Kuyruk acısı ise içler acısıdır. Acı gerçeğin ta kendisidir. Dostun sözlerinin acı olması bundandır.
Acının zıddı tatlıdır. Tat, canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı bir haz ve duyumdur. Tat kızın dilinden anası anlar. Bir şeyin tadının kişinin damağında kalması için tadına doyum olmayan noktada tadını kaçırmadan tadında bırakmak gerekir. Az yemek beden çok yemek gödenedir. Herkes sakız çiğner lakin yörük kızı tadını çıkarır. Tatlı; sevimli, dile damağa dimağa göze kulağa hoş gelen, insanı rahatlatan dinlendiren sevindiren zevk veren ve çekici olan madde ses gıda tavır ve davranışlardır.
Tatlı dillim güler yüzlüm a ceylan gözlüm. Ağzımızdan giren her yiyecek ve içecek akıl süzgeci, beyin kodlaması, göz kontrolü, el yordamı ve burun yoluyla koklanması neticesinde mideye iner. Ağzımızdan aldığımız her içecek ve gıda, kulaktan giren her ses ve burnumuza nüfuz eden her nefes insanın kimliği ve kişiliğine tesir eder. Bu yüzden insanoğlu yiyip içtiği şeylere iyice bakmalıdır. Pis kokular burunu, bozuk gıdalar dişleri ve mideyi, yanlış fikirler kalbi/gönlü ifsat eder. Dil, tat alma organıdır. Gönül ise zevk duyma mekânıdır.
Her tatlının tadı da farklıdır. Mesela; kabak tatlısı ile revani, kadayıf ile tulumba tatlısı aynı değildir. Künefe ve baklava da öyledir. Hele meyvelerin ve sebzelerin tatları bambaşkadır. Herkesin canı tatlıdır, eşi ve çocukları dünya tatlısıdır. Tatlı ve hoş bir söz; kökü toprağa bağlı dalları semaya kadar uzanan bir ağaç gibidir. Tatlı suyun balığı ayrıdır. Babaların çocukları için tatlı sert davranmaları yavrularını hayatın acımasız kurallarına alıştırmak amaçlıdır. Çocuklar, anne ve baba için büyüdükçe acıyan tatlı belalardır. Tatlı kaşığı ile çorba içerseniz yarısını üstünüze dökersiniz.
Tatlı yiyelim tatlı konuşalım. Gelin işi tatlıya bağlayalım. Tatlı canımızı sıkmayalım. Tatsız aşa su neylesin hemşerim. Tatlı söz can azığı, acı söz baş kazığıdır. Tatlı söz dinletir acı söz esnetir. Sabır acıdır lakin meyvesi tatlıdır. Bedava sirke baldan tatlıdır lakin ucuz etin yahnisi yavan/tatsız olur. Bal bal demekle ağız tatlanmaz. Ağza tat boğaza feryat gerekir. Tatlı tatlı yemenin acı acı geğirmesi olur. Aydan aydındır yüzleri, şekerden tatlı sözleri, cennette huri kızları gezer Allah deyu deyu. Allah ağzımızın tadını bozmasın diye dua etmek yerine ağzımızın tadını bozacak tavır ve davranışlardan uzak duralım. Kaygısız aşım ağrısız başım olsun diyorsanız kadere yaslanmak zorundasınız. Öyle bu dünyada her insanın her istediği olsaydı imtihanın sırrı faş olurdu.
Ya Hacı Baba, acve kem riyal? Hangi yemekten sonra hangi tatlı gider bilinir lakin ortada dönen kuru fasulye ve pilav. İşte tam da bunu söylüyor Rabbimiz: “Zengin olanlar harcamalarında iffetli davransınlar, fakir olanlar da bilinen şeylerden yesin içsinler.” Senin ne işin var be birader ananas, avokado ve çikita muzu ile? Sofranızda mis gibi kuru üzüm hoşafı, kuru erik reçeli ve kuru kayısı kompostosu varken, meteliğe kurşun atarken, bütçeniz tam takır kuru bakır ve cep delik cepken delik iken Ya Hacı Baba, Şam tatlı kaç para diye sormanın ne âlemi var? Haydi çilek, kiraz ve vişnenin dönemi geçti. Kavun karpuz çürüyüp gidiyor. Boşuna boz armudun dalına asılma. Dut kurusu var dut!
Elmanın kahı bitirgenin şahı var! Bak ne diyor Yunus? Çıktım erik dalına anda yedim üzümü. Bostan ıssı kakıdı, der ne yersin kozumu? Halden anlayanların babasının tespitine ben de katılıyorum. İnsan hangi iklim ve bitki örtüsü içinde yaşıyorsa o yörenin bitkileri ve hayvani gıdaları ile beslenmesi gerekir. Ekvator ikliminde yetişen bitki, sebze, meyve ve hayvani gıdaların karasal iklimde yaşayan kişiler üzerinde davranış bozukluğuna sebep olacağı aşikârdır. Ya kabız olursunuz ya da ishal. Ya şekeriniz artar ya tansiyonunuz. Baksanıza Bayezid-i Bestami bilmediği için kendisine hediye edilen kavunu yemeyen peygamberini takliden ömür boyu kavun yememiş. Oysa biz ne kelekler yiyoruz ne şemeleler kokluyoruz.
Kedi bile her zaman pekmez yemezken Adem’in çocukları olarak bizler ne kara, çalma, süpürge, andız, harnup ve dut pekmezleri yiyoruz. İşte bu yüzden söz acı da olsa tatlı da olsa duvara geçiyor lakin insanın orta kulağına takılıp kalıyor. Çünkü bu natıra nesep hasep ve fıtrat meselesi. Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarıyor da yalanı kişinin kalbinden çıkaramıyorsa sorun var demektir. Sorun; toplumun önündeki ulema ve ümera tabakasının biz anlatalım siz yaşayın tavrı ve mantığıdır. Muhatap kitlenin de biz cahiliz mazeretine sığınıp hatada ısrar ve inat etmeleridir. Sizin anlayacağınız okta da var yayda da var Kemankeş Ağam! Ne çapçı çapçı, ne usta usta demenin ne âlemi var? Su taşı duvara getiren amele ve duvarı sıvaması gereken sıvacının hiç mi hatası yok? Şillezci kardeş anladın değil mi?
Allah bizi affetsin!..