MAVERADAN MACERAYA- Bir Dokun Bin Ah İşit

MAVERADAN MACERAYA- Bir Dokun Bin Ah İşit

İnsan mekanik bir aygıt değil bilakis dokunmatik bir canlıdır. Yalnız; insana nerede ne zaman ne ile ne şekilde nasıl ve niçin dokunacağınız önemlidir. Mesele onun sade gönüne değil gönlüne dokunabilmektir. Bunu başaranlar Allah, insan, hayvan, doğal hayat ve tüm mahlukat sevgisini çağlar ötesine taşımışlar ve yalan dünyayı gerçek hayatın verimli tarlası kılmışlardır. Peygamberler, şehitler, sadıklar, salihler, Allah dostları ehlullah bunu başarmışlardır. Ademoğlunun yanlışlıkla ayağına basarsanız bağırır. Ayağıma bastın çocuk, çok kötü bastın çocuk diyerek feveran eder. Yılanın kuyruğuna basarsanız size zarar verebilir.

İnsana eşyaya ve hayvana el ile dokunma; onu tutmak, barındırmak, beslemek, büyütmek, ayarlamak, getirmek, götürmek, çalıştırmak, almak, vermek, eğitmek, öğretmek, vurmak, kırmak, dövmek, yazmak çizmek şeklinde olur. Elde avuçta bir şey kalmamak fakirliği anlatır. Ele avuca gelmemek yaramazlığı ifade eder. Eli cebine varmamak cimriliğin kinayeli anlatımıdır. Eli her işe yatkın olmak mahareti, eli kalem tutmak yazarlığı, eli silah tutmak askerliği anlatır. Eli böğründe kalmak ve eli kolu bağlı olmak çaresizliğin resmidir. Eli kulağında sözü vaktin geldiğini, eli yüzü düzgün asaleti özetler. Kasımpaşalı eli maşalı sözü yiğitliğin mecazi anlatımıdır.

Elimi sallasam ellisi sözü güzellerin nazlı bakışını, elini veren kolunu alamaz sözü emanete ihaneti, elinin hamuruyla erkek işine karışmak sözü her insanın mizacına göre hareket edeceği belirtmek için söylenmiştir. Elin gözünde çöpü görüp kendi gözünde merteği görmeyenler olabilir. Söz gelimi 73 fırkanın içinde elinden hiçbir şey gelmeyen zavallı, elinden geleni ardına koymayan ukala, elinde avucunda ne varsa veren cömert, elini kolunu sallaya sallaya gezen eşkıya, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan rahat, elini eteğini öptürmekten zevk alan kendini beğenmiş tipler de vardır. Çocuklar arasında el el epelek yer gök topalak, topalağın karısı, bit pirenin sarısı, ebem yemez inciri, sil süpür çıkar şunu diye oyun kurulur.

El deyip geçmeyelim dostlar! Dua el açmakla olur. Gizli işler el altından yürütülür. El bağlamak bel bağlamaktır. Kutsal kitap üzerine el basılarak yemin edilir. El eli yıkar el de yüzü yıkar. El vermek, ele vermek, el bebek gül bebek büyümek, el çekmek ve çektirmek, el katmak, el sürmek, el öpmek ve öptürmek, el pençe divan durmak, el üstünde tutmak önemli deyimlerdir. El el ile değirmen yel ile olur. El elden üstündür, dil dilden baskındır. Elin üstünde el vardır. El elin aynasıdır, el vergisi gönül sevgisi ile bilinir. Ne verirsen elinle o gider seninle. Dövene elsiz gerek sövene dilsiz gerek. Veren el alan elden üstündür. Eli boşa ağa uyur, eli doluya ağa buyur denir. Muhannet insan ihsanı eli ile verir kaşığın sapıyla gözünü çıkarır. El ermez ise göz görmez ve gönül doymak bilmez. Allah ele avuca düşmeden bizden emanetini alsın.

Kendisine teklif edilen zenginlik, riyaset makam ve mevkileri, en güzel kızlarla evlendirme planlarını elinin tersiyle reddeden Peygamber Efendimiz ‘’İçinizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin, müdahale etsin, güzellikle defetsin. Eğer buna gücü yetmiyorsa ona diliyle engel olsun / o kötülüğü diliyle ber taraf etsin. Eğer buna da gücü yetmiyorsa o kötülüğe öncülük eden kişiye kalbiyle buğz bağlasın / kızarak tepkisini koysun. Zira bu en son tavır imanın en zayıf noktasıdır.’’ buyurarak elin öncelikli gücünü belirtmiştir. Fetih Suresinde anlatıldığı üzere Hudeybiye Seferinde Mekke’de alıkonulan Osman bin Affan (r.a) ve beraberindeki birkaç kişinin salıverilmemesi durumunda Semüra Ağacının altında sözleşerek, kılıçlarını göğe uzatarak Allah adına yemin edenlerden Allah’ın hoşnut olduğu anlatılmış ve Allah’ın elinin/kudretinin yani yardım ve zaferinin onlar üzerinde olacağı müjdelenmiştir.

İnsanlara nasıl dokunuluyorsa hayvanlara, bitkilere ve diğer canlılara da öyle dokunulması gerekir. Ancak insana dokunuş ile eşyaya, hayvana, bitkiye, ağaca, havaya, ateşe, toprağa ve suya dokunuş aynı değildir. El değmeden hazırlanmıştır sözü her zaman doğru değildir. Mesela kalem ve kâğıda dokunmadan makale olmaz. Suya sabuna dokunulmaz ise temizlik olmaz. Toprağa dokunulmaz ise ziraat olmaz. Taşa dokunulmaz ise inşaat olmaz. Kitaba dokunulmaz ise medeniyet olmaz. Arşive dokunulmaz ise tarih olmaz. Erkeğe ve kadına dokunulmaz ise çocuk olmaz. Ağaca dokunulmaz ise meyve, bitkiye dokunulmaz ise sebze ve çiçek olmaz. Ateşe dokunulmaz ise yemek olmaz. Havaya dokunulmaz ise hayat olmaz.

Hülasa dokunmadan ibadet bile olmaz. Suya dokunularak abdest ve gusül yapılır, toprağa dokunularak teyemmüm edilir. İki darp bir niyet, alın size teyemmüm. Namaz içinde yedi aza yere değmeden secde olmaz. Kul secdede adeta Rahman’ın elini öper. Bektaşi’nin iftitah tekbirini kastederek dediği gibi 2, 10’a 10 da 2‘ye değmeden namaz olmaz.

Eliyle dokunamayan diliyle dokunur. Dil gönlün aynasıdır. Gönül ve muhabbet ehli olan aşıklar dokunduğu varlığı över, onu zikreder, onu fikreder / düşünür, ona şükreder. Onunla ünsiyet kurar, onu öper koklar daha olmaz ise diliyle tadına bakar. Sevdiği Mevla’sı ve Leylası ise adına şiirler yazar, methiyeler düzer, maniler söyler, ilahiler-kasideler okur, neşideler terennüm eder, ağıtlar yakar, dillere destan olur. Davud gibi zırh yapar, Zebur okur. İdris gibi hülle biçer, halı dokur. Süleyman gibi mühür vurur. Yunus olur balığın karnından çıkar, kavmine döner. Yusuf olur zindandan çıkar, tahta konar. Musa olur denizi yarar, İsa olur şanı göğe çıkar. İbrahim’dir Halil olur, İsmail’dir kurban olur. Muhammed’dir muhabbete maye olur.

Biraz daha irtifa kaybedersek Sadi olur sade Bostan yazar, Gülşen olur Gülşehir’i kurar. Bektaş olur kucağında aslan ve ceylan besler. Taptuk olur himmet verir, Emre olur dergâh için odun toplar. Celaleddin olur Mevlâna derler, Nasreddin olur Hoca derler. Bayram eder Hacı derler. Kara Fatma gibi Bacı derler. Ferhat olur Şirin için dağı deler. Mecnun olur Leyla için kolunu kırar. Cemşid olur Hurşid için heder olur. Arzu olur Kanber için amber gibi burnuna tüter. Rabbim bizi en azından sevdiği kullarını sevenlerden eylesin.

Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil. Allah’ın şanına, kutlu elçilerinin şerefine, Kur’an-ı Mübin’in hükmüne dokunan Gayretullah’a dokunmuştur. Peygamber Efendimize karikatür yoluyla hakaret eden adi keferenin akıbeti aleme ibret bir sonuçtur. Ona dünyada ateş dokunmuş ahirette de azap dokunacaktır. Hele mazluma bir dokunun! Bin ah işitirsiniz. Kötü niyetle yetimin malına, öksüzün başına, kadının namusuna, erkeğin onuruna dokunanın akıbeti de öyle olur. Dine, devlete, mukaddes emanetlere, ezana, bayrağa, sancağa dokunan yanar. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derseniz o yılan bir gün size de dokunacaktır. Ah Kele Bacım! Diyarbakır annelerini yalnız bırakmayın.

Bilgisayarın tuşlarına dokunarak hazırladığımız makalemizi Zümer Suresi’nin 49. ayet-i celilesinin mealiyle taçlandıralım: “İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır; sonra ona katımızdan bir nimet verdiğimizde, bunu ancak bir bilgi sayesinde elde ettim, der. Aksine o nimet bir imtihandır ama çokları bunu bilmez.”

Zülf-i yare dokunmadan hatta kalın, hoşça kalın.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.