LA HAVLE- Kul muyuz Mahlûk muyuz?

Dosta doğru giden yol olabilsek.
Düşküne tutacak dal olabilsek.
Her iki dünyada mes’ud oluruz;
Rabbimize lâyık kul olabilsek.
Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (k.s.) hazretleri buyuruyorlar ki:
“Herkes Cenâb-ı Hakk’ın kulu değildir, mahlûkudur. Hakiki kul olan Cenâb-ı Hakk’ın emirlerini kâmilen ifâ eder ve nehiylerinden külliyen sakınır.
İşte kul budur. Yoksa gaflet ile vakit geçiren ibâdet ve tâate ehemmiyet vermeyen kimseler kul olamazlar.
Şefkatli bir babaya isyân eden evlâda mecnun derler. Merhametlilerin en merhametlisi olan Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine muhâlefet eden kişiye ise ne söylense azdır.
Bütün düşmanlar iyilik edince dostluğa döner. Fakat NEFS asla DOST OLMAZ! Ona ne kadar iyilik edersen et, daha çok azar ve azılı düşman olur. Onunla cihat ve mücadele gittikçe zorlaşır. Bu sebeple nefisle cihat en büyük harptir ve bu hepimize farz-ı ayndır. Gerçek hayâ, Cenâb-ı Hakk’ın men ettiği günahları kimsenin olmadığı yerde “Cenâb-ı Hakk işitir, görür, bilir” diye iman ederek terk etmektir.
Mümin, içindeki düşünce ve emelleri başkası işittiğinde mahcub oluyorsa, o hakiki mümin değildir. Bedeni dünyanın meşru işlerine, kalbi de Cenâb-ı Hakk’a yöneltmek suretiyle dünya ve âhiret saadeti hâsıl olur. Allah’ın rızasını kazanmak için gayret etmek kulluk vazifesinin en yüksek mertebesidir.”
O halde bütün derdimiz iki yakamızı şeytanın ve nefsin elinden kurtarıp Cenâb-ı Hakk’a kul olmanın çâresini aramaktır.
SÖZÜM GEÇMİYOR
Söyleye söyleye bıktım usandım,
‘Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
Belki bir gün olur uslanır sandım,
Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
Dâim bâtıl ile alış verişte.
Hile yapar, tuzak kurar her işte.
Hâlâ ısrar eder aynı görüşte,
‘Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
Düşünde define bulsa sevinir
İblisten âferin alsa sevinir.
Gönül şehrim harap olsa sevinir,
‘Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
Ne sözünde sebat, ne ahde vefâ,
Hep onun yüzünden çektiğim cefa…
Yalvardım, yakardım günde kaç defa,
‘Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
Gurbetteyim garip gönlü yaralı,
Ölsem bile olmayacak oralı…
Gerekçesi, mazereti sıralı,
‘Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
Güzellikler gülümsedi karşıda,
Çirkefleşti sokaklarda, çarşıda…
Gel gidelim dedim kâmil mürşide,
‘Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
‘Sabır’ dedim, sene bitti, ay bitti.
Yaşadığım şehir bitti, köy bitti…
Diye diye şu dilimde tüy bitti,
‘Nefs-i emmâre’ye sözüm geçmiyor!
Ey Nefsim!
Sana söz geçirebilmiş olsaydım, ikimiz de mahlûk olmaktan kurtulur, Allah’a kul olmanın izzetini, şerefini, huzurunu yaşar böyle perişan olmazdık.
Gel vazgeç şu inadından…
İnat etmek, isyan etmek iş değil.
Bak pişman olacaksın; bu gidiş, gidiş değil…