LA HAVLE-Dünya ve Karıncanın Ağzındaki Tane

İşte gördük seni dünya,
Ne gerçeksin ne de rüyâ…
Bir resmin çizilmiş suya,
Sahte renkler, sahte boya…
Lâedrî
İnsan, dünya için ne derse desin!..
İster; “Bu dünya bir terzi dükkânıdır; kumaşı aldım, ölçüyü verdim gidiyorum!” desin.
İster; “Dünya bir oyun sahnesidir. Bende herkes gibi rolümü oynar sonra çeker giderim!” desin.
İsterse; Bizim Yunus’un; “Mal sahibi, mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi?” sualine kafa tutup; “Mal da benim, mülk de benim, kim ne karışır?” da diyebilir.
Hem neyim var ki daha dünyada?
On daire, yirmi dükkân, kırk arsa!
Yine alacağım, satacak varsa…
Arsalarım yeni girdi îmara.
Yüz kat karşılığı verdim mimara!” da diyebilir.
Ama âlemlerin Rabbi olan Allah celle celalühu ne buyuruyor?
-“Bu dünya hayatı sâdece bir oyun ve eğlenceden ibârettir. Asıl hayat, âhiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!” (Rûm, 44)
-“Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah’ın va’di bir gerçektir. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Çok aldatıcı şeytan da Allah’ın affına güvendirerek sizi ayartmasın.” (Fâtır, 5)
Rabbimizin dünya gerçeğiyle ilgili bildirdiği bu hakikatlere rağmen, hâlâ tehlikenin farkında değiliz. Aldanma yurdu olan dünyada, oyun ve eğlence hayatımız aralıksız devam ediyor.
Kâinatın Efendisi-sallallahu aleyhi ve sellem ne buyuruyor:
-“Benim dünya ile ne işim var? Ben dünyada bir ağaç altında gölgelenip de bırakıp giden bir yolcu gibiyim.” (Tirmizî; Riyâzüssâlihîn)
“İlim şehrinin kapısı” Hz. Ali kerremallahu vechehu der ki:
“-Bütün dünyayı verseler ve buna karşılık bir karıncanın ağzındaki taneyi almamı isteseler, bu zulmü yapmam!”
Allah’ım! Bu nasıl bir iman? Bu nasıl bir idrâk?
Bu nasıl bir muhasebe?
Bu nasıl bir irâde?
Bu nasıl bir imtihan?
Bu nasıl bir kararlılık?
Bu nasıl bir kendine güven duygusu?
Bu nasıl bir cenk meydanı?
Kötülüğü emreden Nefs’e karşı bu nasıl bir meydan okuyuş?
Ve bu nasıl bir zulüm anlayışı?!
Onların yaşadığı dünya, bu dünya değil miydi yoksa?
Bizim o çok güvendiğimiz aklımız kadar onların aklı yok muydu yoksa?
Yoksa uzay çağında yaşayan bizlerin bilip de onların bilmediği bir şeyler mi vardı acaba?
Hz. İsa aleyhisselam buyurmuş ki:
“- Dünya bir köprüdür; üzerinden geç, tamirine kalkışma!”
Dün üzerinden geçenler köprüyü bozmuş olmalı ki, bugün bizler dur durak bilmeden gece gündüz onu tamir etmekle meşgulüz! Tabi emeğimizin(!) karşılığını da almamız gerekir değil mi ya?
Hele birazcık yetkiyle, üstünde değil altında oturacağımız döner bir koltuk versinler de, o zaman görsünler maharetimizi. Karıncanın ağzındaki tanenin de lafı mı olurmuş…
Sa’di der ki:
“-Kişi bu alçak dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış sineğe döner!”
Yani, dünya menfaati cazip bir bal çanağı, insanlar da birer sinektir. Kenarından yetinmeyip de ortasına dalanlar çırpına çırpına boğulup giderler.