KURAN-SÜNNET İLİŞKİSİNE FARKI BİR YAKLAŞIM KİTABU’S-SÜNNE ADLI ESERİN DEĞERLENDİRMESİ

KURAN-SÜNNET İLİŞKİSİNE FARKI BİR YAKLAŞIM KİTABU’S-SÜNNE ADLI ESERİN DEĞERLENDİRMESİ

Musa Carullah BİGİYEF, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2000, İkinci Basım, 147 Sayfa.

19. yy İslam coğrafyaları için hem siyasi hem itikadi hem de dini açıdan pek çok sıkıntıları taşımış yaşanan sıkıntılara çözüm arayışları da yeni pek çok düşünceyi beraberinde getirmiştir. Bu çözüm arayışları çerçevesinde ilk kaynak olarak Kuran-ı Kerim’e yönelinmiş ve onun üzerinde yoğunlaşarak fikirler üretmeye çalışılmıştır. Yeni fikir ve düşünce tarzları ile modern yorumlar artmış Mısır’da Cemaleddin Efgânî, Muhammed Abduh; Hindistan’da Sir Seyyid ve Fazlurrahmanın öncülük ettiği düşünce yapıları İslam dünyasında hızla yayılmaya başlamıştır. Emperyalistlere karşı verilen mücadeleler içerisinde Müslümanların kendi duruşlarını sergileyerek dik durmaya çalışmaları modernist hareketlere zemin hazırlamıştır. Dolaysıyla Müslümanlar önceki nesillerden devraldıkları mirası araştırma, inceleme ve değerlendirmeye almışlar ilgilerini Kuran-ı Kerime yöneltmişlerdir. Bu yöneliş ümmet içerisinde birtakım hareketliliğe sebep olmuştur. Bu hareketlilik Rusya Müslümanları arasında da kendini göstermiş orada yenilenme hareketini geniş bir coğrafyaya yayan ise Kazanlı âlim Musa Cârullah olmuştur. Hatun isimli eserinde kendisi bu durumu şu sözleri ile aktarmaktadır: … “tedbirler aranıyorsa, bu tedbirler dindedir.  Din aranıyorsa, bu din Kur’an’dadır, hem de sadece Kur’an‑ı Kerim’de bulunur.”

Ankara Okulu Yayınlarından çıkan eserin ilk baskısı Ekim ayının 1998 senesinde olmuştur. Temmuz 2000’de ikinci baskısını yapmış ve bu çalışmamızda çevrisini Doktor Mehmet Görmez ’in yapmış olduğu ikinci baskı üzerinden olacaktır. Eser, altı ana bölüm ve sonuç yerine kısımlarından oluşmaktadır. Dizin dahil 147 sayfa olup küçük- orta hacimli bir eserdir. Tercüme bir eser olmasına karşın akıcı bir yazım ve üslubu vardır.

Carullah’ı sözgelimi muadillerinden ayıran yani diğer modernist görüşlerden ayıran şey onun “Kur’an’a dönüş” fikrinin Kuran-ı Kerim’in dışında kalan kaynakları devre dışı bırakmamasıdır. Hatta bu çalışmasını Kuran-ı Kerim haricindeki dini kaynakları delil olarak görmeyen ve sünnetin bağlayıcı bir kaynak olmadığını iddia edip savunanların aksine sünnetin çok çok mühim bir delil ve bağlayıcı bir delil olduğunu kanıtlamak için kaleme almıştır. Carullah’a göre sünnet hiçbir zaman ikinci plana atılmamalıdır. Bunu kitabının altıncı bölümü olan İslam’ın bilgi kaynakları başlığı altında dört asli delilin arasında sünnetin yer almasıyla aktarır.

Kur’an-sünnet birlikteliğine dair şunları kaydeder: “Biz samimiyetle inanıyor ve gerçek anlamda diyoruz ki, bize Allah’ın kitabı yeter ve Kur’ân-ı Kerim bütün ümmet için yeterlidir.  Biz, ne Kur’ân-ı Kerim’i herhangi bir şeyle değiştirmek ne de onun yerine bir şey koymak isteriz.  (Sünneti kabul etmekle bütün isteğimiz) Kur’an’ı bizden daha iyi bilene tâbi olmaktır.  Kur’an’ı en iyi bilen de Hz. Peygamber (sav)’dir.’’

Bir disiplini okurken karşımıza iki okuma tekniği çıktığını gözlemlemekteyiz. Bunlardan ilki paradigma içi okumadır. Bu okumada aktarılan rivayet ve bilgileri okuyucunun bulunduğu grup içerisindeki sistemine uygun bir halde anlayarak rivayetlere kendi söyletmek istediği şeyleri söyletmesidir. İkinci okuma ise paradigma dışı okumadır. Burada metne, olaya, rivayetlere soru sormak akli düzlemde inceleyerek anakronik bir okuma yapmamaktır.

Sünnet ve Kuran ilişkisi söz konusu olduğunda Hz. Peygamberin veda haccında buyurmuş olduğu “Size iki şey bıraktım ki, onlara sarıldığınız sürece sapıtmazsınız: Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti” rivayetinin 3 farklı versiyonu olduğu bilinmektedir. Bir versiyonunda Hz. Peygamber yalnızca Kuran-ı Kerim’i zikretmiş, diğer versiyonunda ise Kur’an-ı Kerim ve ehl-i beyt şeklinde anmıştır. Üçüncü ve son versiyonda ise Allah’ın kitabı ve peygamberin sünneti zikredilmektedir. Hadislerin 3 versiyonun da sahihliği tartışılmaktadır. Ancak bu kısmı hadis bilginlerine bırakıyoruz. Her paradigma kendi görüşünü savunmak için bu üç versiyondan birini delil olarak kullanmaktadır. Bu üç rivayetin tek ortak olduğu kısmının Kur’an-ı Kerim olduğu açıktır. Kur’an-ı Kerim ve peygamberin sünneti versiyonunda kullanılan sünnet kavramı gayrı metlü vahy manasına gelmektedir. Tıpkı Tevrat’ın Talmut geleneği gibi Kuran’ın yorumlanması anlamında sözlü bir gelenek ama kast edilen vahy mahsülü bir sünnet kavramıdır. Buna Kuran’dan bir referans göstermek gerekli geldiğinde sünnetullah ifadesine rastlamakta ancak sünnetirasulullah ifadesinin yer almadığını görmekteyiz.   

Carullah’ın da sünnet üzerinde bu kadar durmasının sebebinin sünnetin Kur’ân-ı Kerim’i de içine alan geniş bir içeriğe sahip olduğu onu ilk ve en güzel uygulayıcı olması sebebiyledir. Carullah’a göre, Kur’ân-ı Kerim’in hitabı, mekân ve zaman farkı gözetmeksizin bütün insanları kapsar. O, zaten Kur’an’ın icazının da bu noktada tezahür ettiğini düşünmektedir. Ona göre Kur’an, her zaman ve zeminde meydana gelebilecek olaylar hakkında çözüm getirecek hükümler ihtiva etmektedir.

Sonuç olarak Musa Carullah, İslâmî ilimlerde derinlemesine ilerlemiş Müslümanların içinde bulundukları ilmî, içtimaı, siyasi askerî ve iktisadi geri kalmışlığı ve bu geri kalmışlığın getirmiş olduğu bunalımdan kurtulmaya çalışan bunlara kendince çözümler üretmeye çalışan eleştirmekten çekinmeyen bir bilgindir. 

Kur’an merkezli bir İslâm anlayışına sahip olduğunu Müslümanların asırlar öncesinin şartlarına göre yazılmış fıkıh ve kelâm kitaplarını taklide değil, İslâm’ın ana kaynağı olan ve her zaman ve zeminde geçerliliğini koruyan Kur’an’a çağırmaktadır. Bunu yaparken de sünneti daha geniş bir çerçevede ele almakta sünneti bir kenara itelememektedir. 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.