KUR’AN İKLİMİ- Komşuluk Hakkı ve Hukuku

KUR’AN İKLİMİ- Komşuluk Hakkı ve Hukuku

 

Allah Teâlâ, Nisâ Sûresi 36. âyette şöyle buyurmaktadır:

﴿وَاعْبُدُوا اللَّهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًا

Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.

Yüce Allah, bu âyete insanın kimlere karşı görev ve sorumluluğu olduğunu açıklamaktadır. İnsan, önce kendisini yaratan ve sayısız nimetlerle lütufta bulunan Yüce Allah’a karşı görev ve sorumluluğunu bilmeli ve yerine getirmelidir. Daha sonra kendisinin dünyaya gelmesine vesile olan anne ve babasından başlayarak akrabasına, yetim çocuklara, yoksullara, yakın ve uzak komşularına, yakın arkadaşına, yolcuya, emri altında çalıştırdığı insanlara iyi ve güzel davranmalı, onlara görev ve sorumluluğunun bilinciyle yaklaşmalıdır.

İnsan sosyal bir varlıktır. Yalnız başına yaşaması söz konusu değildir. Mutlaka çevresindeki insanlarla birlikte yaşamak ve insanlarla iyi ilişkiler kurmak zorundadır. Bu minvalden değerlendirildiğinde insanî ilişkilerde ikinci ve en önemli basamak komşulardır. Bu âyette komşuluk “câr” ifadesiyle belirtilmekte olup komşu, yakın komşu ve uzak komşu olarak iki kısımda mütalaa edilmektedir. “Yakın komşu; evi yakın olan veya akrabadan olan komşu, uzak komşu ise; evi uzak olan veya akrabadan olmayan ya da Müslüman olmayan komşu olarak tarif edilmektedir.”[1] İnanan insan, yakın komşu olsun uzak komşu olsun bütün komşularına iyi ve güzel davranmalıdır.

Komşu; evi bitişik, yan yana veya yakın olan, birbirinin evini, malını, canını ve onurunu koruyan, birbirini gözetleyen, birbirine yapılacak zulme engel olan, birbirine maddî ve manevî yardıma hazır olan, yakınlık kurmaya en layık olan kişidir.

İslâm dininde komşuluk hakkına çok önem verilmiştir. Âyet ve hadislerde komşulara iyi davranılması emredilmiş, uzak-yakın, müslim-gayri müslim, akraba-yabancı, zengin-fakir gibi bir sınıflamaya ve sınırlandırmaya gidilmemiştir. Komşunun himaye edilmesi, gözetilmesi, sosyal ve duygusal açılardan yakınlık kurulması, aynı zamanda hem ilâhî emrin hem de psiko-sosyal ve sosyo-psikolojik hayatın gereğidir. Nitekim Hz. Peygamber; “Cebrâil bana komşu hakkında tavsiyelerde bulunmayı öyle devam ettirdi ki komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim.”[2] buyurarak komşu ilişkilerinin Allah katındaki önemini vurgulamıştır.

Allah Resulü, başka bir hadisinde; “Yanı başındaki komşusu aç iken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü’min değildir.”[3] buyurmuştur. Aç olan komşuya yardım etmek; bazen pişirilen bir çorbadan bir tabak da komşuya ikram etmekle olur. Bazen de ihtiyaç duyması halinde ona maddî ve manevî yardım elimizi uzatmakla olur. Bazen de komşu ile karşılaşıldığı zaman selam verip hal ve hatırını sormak suretiyle ona moral ve motivasyon sağlamak şeklinde olabilir.

Bizlere sözleri ve yaşantısıyla en güzel örnek olan Hz. Peygamber, hayatı boyunca komşuluk ilişkilerine önem vermiş “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna ikrâm etsin.”[4] buyurmak suretiyle imkân nispetinde komşuya ikram ve ihsanda bulunmaya teşvik etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), bu hadislerinde bizleri komşularımızı gözetme ve himaye etmek gibi sosyal duyarlılık ve sorumluluğa, komşularla yardımlaşma ve dayanışmaya davet etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber, Ebû Zer adındaki sahâbîye: “Çorba pişirdiğinde suyunu fazla kat. Sonra komşularından ihtiyaç sahibi olan aileleri gözetle ve güzel bir şekilde o çorbadan onlara paylaştırarak ver.”[5] buyurmak suretiyle diğergamlığa teşvik etmekte ve çevredeki muhtaç komşulara karşı duyarlı olmayı öğütlemektedir. Başka bir hadis-i şerifte ise “Arkadaşların en hayırlısı arkadaşına hayırlı olan, komşuların en hayırlısı ise komşusuna hayırlı olandır.”[6] buyurmak sureti ile ideal, kaliteli ve sağlıklı bir komşuluk ilişkisinin nasıl olması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Hayırlı komşu; faydası umulan, kötülüğünden emin olunan insan olmak demektir. Hayırlı komşu olmak, karşılıklı güvene dayalı ilişki, sosyal uyumluluk, sabır, hoşgörü ve fedakârlık gibi değerleri komşuluk ilişkilerinde uygulamakla mümkün olabilir.

Komşuluk ilişkilerinde güvenin ne derece önemli olduğunu ifade etmek için bir gün Hz. Peygamber sahabe-i kirama üç defa: “Vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz.” buyurmuştur. “Kim iman etmiş olamaz ey Allah’ın Resulü?” denildiği zaman, Hz. Peygamber: “Komşusu, şerrinden emin olmayan kimse!”[7] buyurmuştur.

Bir gün ashâb-ı kiram şahit oldukları bir durumu şöyle ifade ederler: “Ey Allah’ın Resûlü! Filanca bir kadın var ki gündüzleri oruç tutar, gece kalkıp nafile namaz kılar. Fakat diliyle de komşularına eziyet eder.” Allah Resûlü: “O kadında hayır yoktur, o cehennemliktir.” buyurur. Akabinde denildi ki; başka bir kadın da var ki sadece farz namazlarını kılar, ramazan orucunu tutar, süzme peynir tasadduk eder. Fakat diliyle hiç kimseye eziyet etmez. Resulullah o kadın hakkında da: “O cennetliktir.” buyurur.”[8]

Bu hadislerden anlaşıldığına göre komşu komşuya zarar verecek davranışlardan kaçınmalıdır. Günümüzde insanlar eskiden olduğu gibi müstakil evlerde değil de birçok daireden meydana gelen apartmanlarda oturmaktadırlar. Dolayısıyla komşuluk hakları daha da artmış ve zorlaşmıştır. Gece geç vakitlerde çamaşır makinesi veya süpürge çalıştırmak, pencere veya balkondan halı-kilim silkelemek gibi alt kattaki komşuları rahatsız edecek davranışlardan kaçınılmalıdır.

Dilimizde komşulukla ilgili söylenmiş çok güzel atasözlerimiz vardır: “Komşu komşusunun külüne muhtaçtır.”, “Yakın komşu uzak akrabadan iyidir.”, “Ev alma, komşu al.” denilmiştir. Bu atasözleri komşuluğun önemini çok güzel bir şekilde vurgulamaktadır. Zira komşu evden daha önemlidir. Çünkü komşular kötü ise evi çok güzel de olsa insan rahat edemez. Evinde huzurlu bir şekilde oturamaz. Komşuların birbirleri üzerinde bir takım hak ve hukûku vardır. İyi komşu, bu hak ve hukûku bilen ve en mükemmel şekilde yerine getirendir. Kötü komşu ise komşusuna karşı hak ve hukûku gözetmeyen ve komşusuna eliyle ve diliyle zarar verendir.

Netice olarak diyebiliriz ki, son zamanlarda bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmamız sonucu birbirimizle olan ilişkilerimiz zayıflamıştır. Maalesef günümüzde özellikle kentlerde komşuluk ilişkileri yok denecek kadar azalmış, bununla birlikte komşuluk mefhumu da anlam kaybına uğramıştır. Asrımızda ilim ve teknik o kadar ilerlemiştir ki günümüz insanı uzayı fethetmiş ancak yanı başındaki yakın komşusunun kalbini fethetmeyi başaramamıştır. Uzayın kapısını açan, her gün yeni keşifler peşinde koşan günümüz insanı, komşusunun kapısını çalma, hatta selamlaşma hususunda ihmalkâr davranmaktadır. Günümüz insanı, teknolojik imkânları çok güzel bir şekilde kullanarak bütün dünyayı seyretmektedir. Ancak yanı başındaki komşusu ile görüşüp tanışamamaktadır. Bütün bunlar İslâm’ın beşerî ilişkiler ve komşuluk konusundaki getirdiği ilkelere ne kadar muhtaç olduğumuzu göstermektedir.

Sosyal ve beşerî ilişkilerimizi düzenleyen İslâm, komşuluk hukûku ile ilgili şu önemli ilkeleri getirmiştir:

  1. Komşuya yumuşaklıkla muamele etmek, ona iyi ve güzel davranmak,
  2. Komşu ile karşılaşıldığı zaman ona selam vermek,
  3. Komşu hastalandığında onu ziyaret etmek,
  4. Komşu herhangi bir musîbete mâruz kaldığında taziyede bulunmak,
  5. Komşunun sevinçli anında onu tebrik etmek, sevincine ortak olmak,
  6. Komşunun hata ve eziyetine tahammül etmek ve sabırlı davranmak,
  7. Komşunun din ve dünya ile ilgili ihtiyaç duyduğu konularda ona yol göstermek,
  8. Komşunun maddî ihtiyaçlarını imkân nispetinde karşılamak,
  9. Komşuya elimizle dilimizle zarar vermemek,
  10. Komşunun gizli hallerini araştırmamak,
  11. Komşunun yapmış olduğu davetine icabet etmek,
  12. Komşuya üç günden fazla dargın kalmamak,
  13. Komşu bir seyahate çıktığı ve evinde olmadığı zaman komşusu onun evini ve ev halkını gözetmeli, herhangi bir ihtiyaçları olduğu zaman ihtiyaçlarını gidermelidir.

 

*NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri bölüm başkanı. msoysaldi@gmail.com

 


[1]     Mehmet Soysaldı, Nisâ Sûresi 36. Âyetin Işığında İnsanın Görev ve Sorumlulukları, (Ankara: Sistem Ofset ve Matbacılık, 2. Baskı, 2014), 81-83.

[2]     Buhârî, “Kitâbu’l-Edeb”, 28; Müslim, “Kitâbu’l-Birr ve’s Sıla ve’l-Âdâb”, 45/141-142.

[3]     Hâkim en-Nîşâbûrî, Kitâbu’l-Birr ve’s-Sıla, 7307, el-Müstedrek ‘ale’s-Sahîhayn, thk. Mustafa Abdulkadir Attar, 4, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1402/2022, 184.

[4]     Buhârî, “Kitâbu’l-Edeb”, 31.

[5]     Müslim, “Kitâbu’l-Birr ve’s Sıla ve’l-Âdâb”, 45/143.

[6]     Tirmizî, “Birr”, 28: İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 1/480.

[7]     Buhârî, “Kitâbu’l-Edeb”, 29.

[8]     Hâkim, Kitâbu’l-Birr ve’s-Sıla, 7305.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.