KUR’AN İKLİMİ-Gürültücüler

Bilindiği gibi gürültü; hoşa gitmeyen, istenmeyen, rahatsız edici seslere denir. Etrafımızı şöyle bir dinlediğimizde görürüz ki konuştuğunu düşünen ancak etrafını rahatsız eden ne kadar çok gürültücü insan var. Atalarımız “söz gümüşse sükut altındır.” diye boşuna söylememişler. Bu lakırdıcılar bazen anırırlar, bazen böğürürler ve bazen de dillerini eğip bükerek kibar konuştukları, hitabet kurallarına dikkat ettikleri ve kültürlü oldukları imajını vererek maneviyatımızı sarsan gürültülerini hoş göstermeye çalışırlar.
İlimden ve irfandan nasip almamış, şeytan gibi fısıltılarla gürültü eden içimizdeki sinsiler de tıpkı “Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan değildir. ‘Bu, Allah katındandır.’ derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah’a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.” (Âl-i İmran, 78) ayetindekilere benzerler.
İslam’ın ilk tebliğ günlerinde Kur’an’ın insanlığı kucaklayan, ferde ve aileye huzur getiren, kişi ile rabbini tanıştıran müjdeleyici, uyarıcı ve meltem esintilerinden hoş cümleleri insanlara etki etmeye, onların gönüllerine yerleşmeye başlamıştı. Karanlıklardan ve kaostan beslenen zulüm çeteleri Kur’an’ın hem kendi ruhları hem de kitlelerin ruhu üzerindeki etkinliğinden rahatsız oldular ve karanlık düşüncelerini yaşatmak için “…Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki ona galip gelirsiniz dediler.” (Fussilet, 26) dediler.
“Bu Kur’an’ı dinlemeyin.” diyen güruh neden gürültü dinlemeyi Kur’an dinlemeye tercih ediyor? Çünkü sömürü düzeninin sahipleri Kur’an’ın medeniyet çağrısının kölelik düzenini yıkacak yegane medeniyet kriterini haykırmaktadır. Biliyorlar ve görüyorlar ki Kur’an, kalpleri bütünüyle Allah’ın sevgisine özgü kılıyor, Allah’ın bağından başka bir bağa önem vermiyor, insanları birbirinin aynısı yapıyor, ırk, renk, kavim, kabile, coğrafi bölge ayrımı yapmıyor ve insanları insanlara kölelikten kurtarıyor. Kurdukları zulüm düzeni çöküyor.
Dün Malik b. Nadr’ın İran’dan getirdiği İsfendiyar ve Rüstem masallarını anlatarak şamata çıkaran, şiirle, şarkıyla, kafiyeli sözlerle halkın dikkatini dağıtıp Kur’an’ı dinlemelerine engel olmaya çalışan Cahiliye Arapları gibi bugün de “biz de Müslümanız, bizde sizdeniz, bizde halkımızın ve insanlığın iyiliğini istiyoruz” diyen ikiyüzlülerle maalesef aynı dünyayı paylaşıyoruz. Efendimizin mescidinin kapısına dayanıp tatlı dilli konuşmaları ile halkın kafasını karıştırmaya çalışan yılandilliler ve şeytan sözlüler gibi bugün de “İsa aleyhisselam da peygamberdi, onun doğum gününü kutluyoruz” diyenler çam ağaçları ile Müslümanlar arasında gürültü ediyorlar. “Bu Kur’an’ı dinlemeyin.” diyen atalarını takip ediyorlar.
“Bu Kur’an’ı dinlemeyin.” diyenleri Kur’an’ı Kerim sinsi ataları ile tanıtır. Onların nasıl kitap ve peygamber düşmanı olduklarının, nasıl dünyalık olduklarının nesiller boyu tanıtılmasını ister: “Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp uzaklaşmış, şeytan da onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan oluvermişti. Eğer biz dileseydik, onu o ayetlerle yüceltirdik. Ama o yere saplandı, kendi keyfinin ardına düştü. Onun durumu, üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek olan haberi onlara aktar. Umulur ki düşünürler. Ayetlerimizi yalanlayanlar ve yalnızca kendi nefislerine zulmedenlerin örneği ne kadar kötüdür.” (Araf, 175-177)
“Bu Kur’an’ı dinlemeyin.” diyenler;
- İslam toplumunun kültürünü aşağılayarak popüler kültür, evrensel değerler… vs. saçmalıkları ile radyolarından, televizyonlarından, görsel ve işitsel medyalarından her türlü iletişim kanallarından çıkardıkları gürültülerle ülkemizi ve tüm dünyayı materyalistlerin tezgahına malzeme yapmaya çalışıyorlar.
- Kendi öz kültür ürünümüz olan eserleri, sanatçıları ve kahramanları öğrencilere okutmak ve tanıtmak yerine antik çağdan itibaren Yunan ve Batı eserlerini sanki bizim öz kültürümüzmüş gibi okutan, tanıtan hatta kendi değerlerimizden üstün tutturan yakışıksız, anlayışsız bir güruh ve seviyesiz bir tutum oluşturmaya çalışıyorlar.
- İnsanları Kur’an’ı dinlemekten alıkoymak için bazen yasaklıyorlar, bazen eğitim veren okulları ve Kur’an okunan yerleri sosyal baskı altına alıyorlar, kargaşa çıkarıyorlar, bağırarak-çağırarak, yüzsüzlük ve şamatayla mü’minleri susturmaya çalışıyorlar.
- Kur’an’ı hoş bir seda ile okutarak onu söz olarak bırakıp içeriğinin anlaşılmasına, anlatılmasına ve insanlığın dertlerine derman olmasına engel olmaya çalışırlar.
Bugün dünyada tek hak ses Kur’an’ın sesidir. Diğerleri insanlığa mutluluk veremeyen beyhude çırpınışlar ve Kur’an’ın sesini kısmak için koşuşturan küstahların gürültüleridir. Batıl ne kadar çırpınırsa çırpınsın her zaman hak üstün gelecektir. Vesselam.