KUR’AN İKLİMİ- Allah’ın Rızasına Kavuşmanın Yolu, Sevdiğimiz Şeylerden İnfak Etmektir

Yüce Allah, Âl-i İmran Suresi 92. ayette şöyle buyurmaktadır:
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ
“Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.”
Bu ayet-i kerimede hayra/iyiliğe ulaşıp Allah’ın rızasına kavuşmanın yolu öğretilmektedir. Müfessirler ayette geçen “sevdiğiniz şeyler” ifadesini “servet, makam, mevki, ilim ve beden kuvveti gibi maddî ve manevî bütün imkânlar” şeklinde açıklamışlardır.[1] Ayette geçen “birr” kelimesi ise üç farklı tarzda yorumlanmıştır:
Bazıları “birr” kelimesinden kasıt; “cennet”tir demişler ve buna göre ayetin manası: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça cennete ulaşamazsınız.” şeklinde olur. Bazıları da “birr” kelimesinden kasıt; “salih amel”dir demişler ve buna göre ayetin manası: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda infak etmedikçe salih amele ulaşamazsınız.” şeklinde olur. Bazıları ise “birr” kelimesinden kasıt; “taat”tir demişler buna göre ayetin manası: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda infak etmedikçe sadaka veya onun dışındaki hayır olan taatlere ulaşamazsınız.” şeklinde olur.[2]
İnsan, çok sevdiği maddî ve manevî bütün imkânlarını Allah yolunda harcamadıkça gerçek manada iyilik ve hayır işlemiş olamaz. İnsan, iyi, kötü, az veya çok neyi infak ederse Allah Teâlâ onu bilir. İnfak ederken -Allah rızasını gözeterek mi yoksa riya/gösteriş için mi infak etmektedir- Allah Teâlâ onu da çok iyi bilir ve sadece ihlâsla yapılan amelleri kabul eder. Yani sadaka ve zekât olarak verilecek şeylerin işe yarar, kıymetli şeyler olması ve insanların ihtiyacını karşılaması gerekir. İşe yaramaz, eski ve kötü şeylerden insanlar hoşlanmadığı gibi Allah da hoşlanmaz.
Nitekim sahabe-i kiram, buna çok dikkat ederlermiş. Bu ayet nazil olunca Ensar’ın en zenginlerinden olan Ebu Talha (r.a) Medine-i Münevvere’deki Mescid-i Nebevi’nin karşısındaki “Beyraha” adındaki en değerli hurma bahçesini Allah rızası için tasadduk etmek istemiştir. Hz. Peygamber onu bu davranışından dolayı övmüş ve “Oh ne kadar güzel! Oh ne kadar güzel! Bu oldukça kârlı bir maldır.” dedikten sonra ona, bu hurma bahçesini fakir akrabalarına tasadduk etmesini tavsiye etmiş ve Ebu Talha da Hz. Peygamber’in bu tavsiyesine uyarak bu hurma bahçesini fakir akrabalarına sadaka olarak vermiştir.[3]
Hz. Ömer de en iyi malının Hayber’deki arazisi olduğunu, dolayısıyla onu Allah yolunda tasadduk etmek istediğini Hz. Peygamber’e bildirdiği zaman, Hz. Peygamber (s.a.v) “Aslını tut, meyvesini sadaka olarak ver.” buyurmuş Hz. Ömer de gelirini muhtaçlara harcanmak üzere arazisini vakfetmiştir.[4]
Rivayet edildiğine göre Emevî halifelerinden Ömer b. Abdilaziz zaman zaman şeker satın alıp fakir ve yoksullara dağıtırmış. Neden böyle yaptığı kendisine sorulduğunda, şekeri çok sevdiğini dolayısıyla Allah Teâlâ; “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda infak etmedikçe gerçek manada iyilik yapmış olamazsınız.” buyuruyor ben de şekeri çok seviyorum. Bundan dolayıdır ki şeker satın alıp insanlara dağıtıyorum demiştir.[5]
Görüldüğü gibi sahabe-i kiram ve onlardan sonra gelen tabiun âlimleri Allah’ın emir ve buyruklarını tatbik etmede azami derecede özen göstermişlerdir. Maalesef günümüz insanları buna dikkat etmemektedirler. Hatta günümüzde bazı esnaflar, mağazasında modası geçmiş, eski, kimsenin satın almak istemediği mallarını ayırmakta, fakir ve muhtaçlara zekât olarak dağıtmaktadırlar. İşte bu ayette böyle bir davranışın uygun olmadığı açıklanmaktadır. Demek ki kişi, sevdiği mal-mülk ve bütün imkânlarını Allah yolunda harcamadığı sürece gerçek manada hayır ve iyilik yapmış olamaz.
Ayetten Çıkarılan İlkeler
1.Gerçek manada hayır ve iyiliğe ulaşmak için en sevilen maldan Allah rızası için infak edilmelidir.
2.İnsanın sevdiği malı başkalarına infak etmesi, asil ruhluluğun ve erdemli olmanın alametidir.
3. İnfak edilen mal-mülk ne kadar değerli ve iyi olursa sevabı da o derece fazla olur.
4.İnsanın bütün amellerini ihlasla yapması gerekir.
5.Riya/gösteriş için yapılan ameli Allah Teâlâ asla kabul etmez.
6.Yapılan infakın başkaları tarafından bilinmesi önemli değildir. Önemli olan Allah’ın bilmesidir. Zira Allah, yapılan infakı gizli olsun, açık olsun bilir ve niyete göre sevap verir.
Ne mutlu sevdiği malını Allah rızası için infak edip de hayır ve iyilik yaparak rabbinin rızasını kazanıp cennetlik olanlara!
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri bölüm başkanı.
[1] Soysaldı, Mehmet, Vahiy Ortamından İlkeler, Manas Yayıncılık, Elazığ, 2010, 73.
[2] Zuhayli, Vehbe, et-Tefsiru’l-münîr, Dâru’l-fikri’l-muasır, Beyrut, 1991, 3: 295.
[3] Bııhârî, “Zekât”, 44.
[4] Zuhayli, et-Tefsiru’l-münîr, 3: 295.
[5] Kurtubî, el-Camiuliahkâmi’l-Kur’an, Dâruihyai’t-turâsi’l-arabî, Beyrut, 1985, 4: 133.