KUR’AN-I DİNLEMEK ALLAH’I DİNLEMEKTİR

KUR’AN-I DİNLEMEK ALLAH’I DİNLEMEKTİR

Kur’an-ı Kerim’i   dinlemek, öğrenmek, öğretmek, okumak ayrı ayrı ve başlı başına birer ibadettir. Asıl gaye okuduğumuz, dinlediğimiz Kur’an’ı anlamak yaşamak ve hayatımıza hakim kılmaktır.

Bu yazımızda Kur’an’ı dinlemenin önemini, usul ve adabını anlatmaya çalışacağız. Kur’an-ın ALLAH kelamı olduğunu bilerek, saygı ve tefekkürle dinlemek, kamil mü’minlerin olmazsa olmaz vasıflarındandır. Araf suresi 203.ayette’’……….işte bu Kur’an Rabbinizden gelen açık delillerdir, inanan bir toplum için de yol gösterici ve rahmettir.’’ buyurduktan sonra konumuzla ilgili olarak Araf 204. ayette’’Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız’’205. Ayette ise ‘’kendi kendine yalvararak ve ürpererek sesini yükseltmeden sabah akşam Rabbini zikret, gafillerden olma.’’denilmektedir.

Yukarıda meallerini verdiğimiz ayetler, Kur’an’ın insanlık için ne büyük değer ifade ettiğini özetlemesi açısından önemlidir. Bu önemli değer okunurken kulak vermemek, Allah’ı dinlememek, Allah’a karşı edebsizlik yapmak anlamına gelir. Ayrıca bize verdiği mesajlar üzerinde düşünüp, kavramak, rahmet ve bereketinden azami derecede faydalanmak ise dikkatli bir şekilde okumaktan ve dinlemekten geçer. Âlimlerimiz dinleme ve anlamanın emir ve yasaklarına uyma anlamına geldiğini ifade eder.

Bu açıdan Kur’an okunurken daha önemli başka bir işimiz olamaz. Tıpkı namazda iken aklımızda başka bir işimizin olmaması gibi. Kur’an’ın  hidayet ve rahmet özelliğinden faydalanmak dünyamızı ve ahiretimizi güzelleştirmek için beden kulağımızla dinlerken, içeriğini akıl ve kalp gözü ile de tefekkür etmeliyiz. Bu şekilde aydınlanan beden, akıl ve kalp imanımızı güçlendirecek, hatalarımızı azaltacak, doğrularımızı çoğaltacak, bize pek çok manevi haller kazandıracaktır. Böylece ayette de buyrulduğu gibi gayemiz olan Cenab-ı Hakk’ın rızasına, rahmet ve merhametine kavuşmuş olacağız.

Enfal suresi 2. Ayette  “O mü’minler ki ancak Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, ayetleri kendilerine okunduğunda imanları artan ve Rablerine tevekkül eden kimselerdir’’ buyurularak mü’min olmanın özellikleri sıralanıyor. Bu ve benzeri ayetler mü’minlerin Kur’an-ı dinlerken bulunmaları gereken psikolojik durumu ortaya koyuyor.

Allah Rasulu Hz. Muhammed  sallallahu aleyhi ve sellem bir defasında Abdullah İbn-i Mes’ud radıyallahu anha “Bana Kur’an oku!” buyurdu.

İbn-i Mes’ud “Ya Rasulallah! Kur’an size vahyedildiği halde onu size ben mi okuyayım ?’’dedi.

Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem “Ben Kur’an-ı başkasından dinlemeyi severim.” buyurdu.

İbn-i Mes’ud radıyalllahu anh Nisa suresinden okumaya başladı.’’Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit gösterdiğimiz zaman, halleri nice olacak’’(Nisa 41) ayetine gelince “Yeter’’ buyurdu.

 O sırada Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellemin gözlerinden inci tanesi gibi yaşlar dökülüyordu.(Buhari, Tefsir 4/9)

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Kur’an dinlemeyi sevdiği gibi şu hadislere göre Allah Teala’da Kur’an-ı dinlemekten hoşlanıyor.

“Allah Teala güzel sesli bir peygamberinin, Kur’an-ı, O’na yaraşır bir şekilde yüksek sesle okumasından razı olduğu kadar hiçbir şeyden razı olmamıştır’’(Buhari, Tevhid 32)

“Allah, geceleyin iki rekat namaz kılan (ve Kur’an okuyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. Allah’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe, kulun başı üstüne saçılır. Kullar, Kur’an ile hemhal oldukları andaki kadar hiçbir zaman Allah’a yaklaşmış olmazlar.’’(Tirmizi,Fezailül-Kur’an 17/2911)

 

Kur’an dinlemeyi Allah ve Rasulu sevdiği gibi meleklerde seviyor. Üseyd bin Hudayr radıyallahu anh anlatıyor. “Bir gece Bakara suresini okuyordum. Atım da yanı başımda bağlı duruyordu. Bir ara at şahlanmaya başladı. Okumayı kestim at sakinleşti. Tekrar okumaya başladım, at yine şahlandı. Hatta oğlum Yahya’yı atın çiğnemesinden endişe ederek yanıma aldım. O esnada yukarıya baktığımda üzerimde kandillere benzer bir şeyler olduğunu gördüm. Sonra onlar göğe doğru yükselip gözden kayboldular. Sabahleyin olup biteni Rasulallah sallallahu aleyhi ve selleme anlattığımda banaOku ey Üseyd oku’’buyurdu….Sonra da ‘’Ey Üseyd! O gördüklerinin ne olduğunu biliyor musun?’’ diye sordu. “Hayır’’ dedim. Bunun üzerine Allah Rasulu “Onlar senin Kur’an tilavetini dinlemeye gelen meleklerdi. Eğer sen okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinleyeceklerdi. O melekler, insanlara gizli kalmayacak, insanlar da onları görebileceklerdi’’buyurdu. (Buhari, Fezailul Kur’an15)

 

Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem Ubey bin Ka’b hazretlerine hitaben “Allah Teala “ Lem yekunillezine keferu’’ suresini sana okumamı emir buyurdu.” dedi. Ubeyd bin Ka’b sallallahu aleyhi ve sellem “Allah Teala benim ismimi zikretti mi?’’ dedi. Bu ilahi iltifat sebebiyle son derece duygulandı ve içli içli ağlamaya başladı.(Buhari ,Tefsir 98/1.3)

Kur’an hafızı  Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin’’ Kur’an-ı dört kişiden öğreniniz’’ buyurduğu dörtten biri, Kur’an-ı en güzel okuduğu ve öğrettiği gibi, en çok okuyan, Kur’an ile hemhal olan ve bu sebeplerle de ilahi lutufa, izzet ve şerefe nail olan Ubeyd bin Ka’b, bu makama Kur’an ile ulaştı.

Hz. Ömer bin Hattab radıyallahu anh; güzel sesli, mükemmel Kur’an okuyan Ebu Musa el-Eş’ari radıyallahu anha zaman zaman “Ey Ebu Musa! Haydi, bize Rabbimizi hatırlat!’’derdi. O da Kur’an-ı Kerim okurdu. Yine bir defasında “Kardeşim! Rabbimize olan şevkimizi artır’’demişti. Oda Kur’an okumaya başladı. Bir müddet okuduktan sonra Hz. Ömer’i namaza çağırdılar. Derin bir huşu ile Kur’an-ı dinleyen halife birden kendine gelerek “Biz zaten namazda değil miydik?” dedi (İbn-i Sa’d4/109)

Kur’an okuyanı Allah Teâlâ, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, melekler, sahabeler, Allah dostları, sadıklar, salihler dinliyorlar da bize ne oluyor. Herhangi bir kitap okurken, herhangi birinin konuşmasını dinlerken dahi dikkat kesilirken, bize gelen mektup ve mesajları okuma, anlama konusundaki gayretimizi, Kur’an için azami derecede göstermek imanımızın bir gereğidir.

Kur’an okunurken susma ve dinleme emri ister namazda isterse namaz dışında olsun farzdır. Kur’an okuyanların da dikkat etmesi gereken durumlar vardır. Dinlenmeyecek yerde, şartlarda, alışveriş yerlerinde, cadde ve sokaklarda, gürültülü patırtılı ortamlarda Kur’an okumak ve okutmak doğru değildir. İbadet değil bir kabahattir.

Her ne kadar radyo, televizyon, bilgisayar ve benzeri cihazlardan okunan Kur’an kıraat değildir fetvası verilse de, dinlememek değil dinlemek vazifedir. Cihazlardan gelen ses kıraat değilse de kıraat benzeridir. Dinlemek farzdır denemezse de en azından müstehaptır, caizdir. Hürmetsizlik etmek, cihaz sesi diye dikkate almamak caiz değildir.

Kur’an dinlerken edebli, vakarlı, gösterişten laubalilikten uzak, bağırıp çağırmadan, anlamaya çalışarak, mümkünse gözyaşlarıyla dinlemeliyiz. Gerek Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem, gerekse örnek nesil sahabelerin Kur’an dinlerkenki hal ve hareketleri, gözyaşlarına hâkim olamamaları bize ne güzel numunelerdir. Kim ki Kur’an-ı dinlerken günahlarını düşünüp hüzünlenemiyorsa, bu defa ağlayamadığına ağlasın. Çünkü en büyük musibet ağlanacak halimize ağlayamamaktır.

Kur’an-ı dinlemeyen başkasının dinlemesine izin vermeyenlerin durumu Fussilet suresi 26.ayetle bildiriliyor “(Allah’ın ayetlerini) İnkar edenler (birbirlerine) diyorlar ki; sakın şu Kur’an-ı dinlemeyin (her türlü) yaygarayı koparın, ancak bu şekilde (müslümanlara) üstün gelebilirsiniz’’

Kafirler biliyorlar ki Kur’an’ı dinleyen, anlayan iyi yönde değişiyor, bidat ve çağdaş hurafelerden, insan ürünü ideolojilerden uzaklaşıyor. Kula kul olmuyor. Sadece Allah’a kulluk yapıyor. Cenab-ı Hakk bizleri Kur’an’ı okuyan, dinleyen, anlayan ve yaşayan Kur’an olarak, hayatına hakim kılanlardan eylesin. Amin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.