Kimlik Bulanımı: “Ben Kimim?”

Yeryüzünde kaç tane insan varsa o kadar ayrı dünya vardır. Ve insan hiçbir zaman belli bir anda olduğu gibi olamaz. Yani sürekli duyguları, düşünceleri, beklentileri, amaç ve hedefleri değişen bir varlıktan söz ediyoruz. Bu değişim bazen kısa süreli, günlük olaylara bağlı olarak gerçekleşirken bazen de insan hayatını derinden etkileyecek şekilde köklü olabiliyor.
İnsanların önemli bir kısmı hayatı kendi şekillendirdikleri biçimde yaşamıyorlar. Sistemlerin ve şartların zorladığı insan kolaylıkla birilerinin yönlendirdiği gibi yaşamayı yeğleyebiliyor. Bu durumun asıl sebebi şartlar değil insanın kendinin, değerlerinin ve gücünün farkında olmamasında yatıyor. Kısaca, modern çağda insan kendini tanımıyor.
Kimlik sorunu modern zaman insanının en önemli sorunudur. Kendimizle, Rabbimizle, eşya ile ve insanlarla ilişkilerimizi şekillendiren çok önemli bir sorundur bu. Çevremiz, yaptığı şeylerin doğru olduğunu düşünen insanlarla dolu. Yüce Yaratıcının emirlerine uymayan, yasaklarını çiğneyen insan da yaptıklarını doğrulayacak argümanlar geliştirebiliyor. Ve hatta kendince Kur’an’dan ve Sünnet’ten deliller buluyor. Yakın zamanda ülkemizde yaşanan darbe girişimi, adına DAİŞ denilen örgüt bu durumun canlı örnekleridir.
Gerçekten zor zamanlarda yaşıyoruz. Rehberi Kur’an ve Hz. Peygamber olmayan insan, büyük bir yanılgı ve çıkmazın içinde. Daha da acısı din adına hareket ettiğini düşünen insanlar nefislerinin güdümünde ve bundan haberdar bile değiller. Sanki dünya bu gibilerin etrafında dönüyor.
Kimileri de yaptıkları yanlışların farkında. Nefislerinin esiri haline gelen bu tipler için hayatındaki bu yanlışları değiştirmek çok zor. Bilerek yanlışların peşinden gitmek nasıl bir şey! Yanacağını bile bile ateşin etrafında dönen pervanelere benziyorlar. Ne acı ki Allah’ın kendisine akıl verdiği insandan bahsediyoruz. Ve fıtratı gereği değişime en yatkın olan varlıktan!
Evet, insanın yaşadığı sorunun odağında “Ben kimim?” sorusu var. Bu soruya verilen cevap hayatımızı ve ilişkilerimizi temelden şekillendiriyor. Ancak modern çağın insanının gerçek anlamda bu soruyla yüzleştiğini zannetmiyorum. Soruyu kendine soranların, cevabı nerede aradığı ise konunun can alıcı noktası. Şu kesin! Sorunun cevabı kerim kitabımız Kur’an’dan başka yerde aranırsa, alınacak hiçbir cevap doğru olmayacaktır.
Allah Teâlâ, insanın yaratılış nedenini Kur’an’da şöyle açıklar:
“And olsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve söylediğiniz sözlerin doğru olup olmadığını açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.” (Muhammed, 31)
“Hiç şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu denemekteyiz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.” (İnsan, 2)
Allah azze ve celle Kur’an’da insanın bazı karakteristik özelliklerini ayetleriyle bildirmiştir.
“İnsanoğlu tahammülsüz, hırslı, aceleci ve sabırsız yaratılmıştır.” (Meâric, 19-21)
“İnsanoğlu nankördür.” (İsra, 67)
“İnsanoğlu tartışmaya her şeyden çok düşkündür.” (Kehf, 54)
“İnsanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.” (İsra, 89)
“İnsanlar pek cimridir.” (İsra, 100)
“İnsan çok zalimdir, çok nankördür.” (İbrahim, 34)
“Ona ‘Allah’tan kork’ denildiği zaman gururu onu daha da günaha sürükler.” (Bakara, 206)
İnsanın bu olumsuz özelliklerine karşılık Allah azze ve celle mü’minlerin özelliklerini de Kur’an’da şöyle belirtir:
“Onlar ki huşu içinde namaz kılarlar. Onlar ki boş ve yararsız şeylerle ilgilenmezler. Onlar ki zekâtı aksatmaksızın, tam olarak verirler. Onlar ki edep yerlerini sakınırlar. Onlar ki uhdelerine verilen emanetleri korurlar ve sözlerini tutarlar. Onlar ki namazlarını aksatmaksızın kılarlar.” (Mü’minun, 1-11)
“Onlar sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra sarf eden ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.” (Âl-i İmran, 16-17)
“Onlar bollukta ve darlıkta sarf ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever.” (Âl-i İmran, 134)
“İnananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer. Ayetlerimiz okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Ve Rablerine güvenirler; namaz kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.” (Enfal, 2-3)
İnsanların ve mü’minlerin özellikleri ile ilgili bazı ayetler yukarıda zikredildi. İşte böylece en güzel surette yaratılan insan, aşağıların en aşağısına döndürülebiliyor. (Tin, 4-5)
Dünyada var olma nedenini bilen bir mü’min için dünya sanıldığı kadar zor değildir. Çünkü Yüce yaratıcı insanı yarattığında Kur’an’ın ifadesi ile “ona kaldıramayacağı şeyi yüklememiştir”. Bununla birlikte insanın güçlü ve zayıf yanları vardır. Sorun şu! Gerçek gücümüzün ve zayıf yanlarımızın ne kadar farkındayız? Modern dünya insanı kendini dünyevi kalıplar içine sokarak aslından uzaklaşıyor. İnsanın asıl çıkmazı da burada başlıyor. Modern dünya insanının “Ben kimim?” sorusuna verdiği cevaplar kafasını daha da karıştırıyor. Farklı arayışlar onu tatmin etmiyor. Bir şeyler hep eksik kalıyor. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu öncelikle bu sorunun farkına varmak, bir nefis muhasebesi yapmak ve hayat kitabımız olan Kur’an’a sarılmaktır.
İslami ölçülerin ve değerlerin dejenere edildiği günümüzde Müslümanların, Kur’an’ın ölçülerine göre kendini yeniden bulmaya, sahip olduğu güçlü ve zayıf yönleri hatırlamaya veya keşfetmeye ve her şeyden önemlisi yapıp ettiklerini gözden geçirmeye ihtiyacı var. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Selam ve dua ile…