Kendin Kalarak Değişmek

Kendin Kalarak Değişmek

İslam, itikat, ibadet, ahlak ve muamelatıyla bir bütünlük arz eder. Diğer dinlerde olduğu gibi parçalanma İslam dini için düşünülmemelidir.

Bir Allah dostunun söyleyişiyle: “Güzel davranmak, güzel söylemekten efdaldir.”

Babalığımıza, anneliğimize, kocalığımıza, hanımlığımıza, evlatlığımıza uygun davranışlarımız olmalıdır. Bu davranışlarda Kur’an ve sünnete uygun olmalıdır.

Allah insanı, hayvanı ve bitkileri eğitilebilir ve ıslah edilebilir nitelikte yaratmıştır. Bu bizim için bir nimet olduğu gibi aynı zamanda da büyük bir imtihan sebebidir.

Sanatkârlar tabiattaki taşa şekil vererek seyretmekten kendimizi alamadığımız şaheserler meydana getirmişlerdir. Bitkiler ıslah edilerek rengârenk şekil ve kokuda yeni türler elde ediliyor. Yine aynı şekilde hayvanlar ıslah edilerek verimli ve güzel türler elde ediliyor. En canavar varlıklar bile uysal hale getirilebiliyor.

İnsanda eğitilebilir özelliği ile hem iyiye ve güzele yönlendirilebiliyor hem de en gaddar bir varlık haline getirilebiliyor. İnsandan istenen ise kâl ve haliyle müspet yönde değişmesidir. Bütün yapılan çalışmalar bunu hedeflemektedir.

Üniversite yıllarımızda ‘Eğitime Giriş’ dersinde gördüğümüz eğitim kelimesinin tarifini hiç unutmam. Orada eğitim şöyle tarif ediliyordu: “Eğitim, bireyin yaşantıları yoluyla istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir.” Tariften anladığımıza göre bir şeyin eğitim olması için bizzat birey tarafından yapılması ve davranış değişikliğinin istendik olması şarttır. Yoksa her davranış değişikliği eğitim olmaz. Çünkü hırsızlık yapmak gibi kötü fiiller de bir davranış değişikliğidir ama istendik değildir.

Bütün dinlerin hedefi, filozofların ortaya koymuş oldukları fikirler temelde insanda kendi ortaya koymuş oldukları ilkeler doğrultusunda davranış değişikliğinin olmasını esas alır. Çünkü davranışa yansımayan hiçbir inanç ve fikir, insanı selamete götürmez. Esas olan kâl ve halin uyum içinde olmasıdır.

Kulluk kitabımızda şöyle buyruluyor: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” (Saff, 1-3)

İman bir iddiadır ve her iddia ispat ister. İmanın ispatı ise iman edilen kurallara uygun hareket etmektir. Söz ve amelde tutarlı olmak gerekir. Peki, hiç mi yapmadığımız şeyleri söylemeyeceğiz? Tam aksine bizim yapamadığımız veya yapmaya güç yetiremediğimiz şeyleri başkaları yapmaya güç yetirebilirler. Burada asıl olan söylediklerimizle çelişmemek ve sözden eyleme geçerek değişmektir.

Bir insanın zaman içerisinde bilgisinde, görgüsünde ve davranışlarında müspet yönde değişikliğin meydana gelmesi normaldir. Çünkü hayat sürekli değişiyor, insanın da buna bağlı olarak davranışlarının değişmesi gerekiyor. İşte bu değişikliğin müspet yönde olması gerekir.

Çocukların okula gönderilerek bunca masraf ve emek verilmesinin amacı hem bilgisini hem de davranışlarını müspet manada değiştirerek kâmil bir insan olarak hayata katılmasını sağlamaktır. Ama okullarımız bugün her iki konuda da sınıfta kaldı. Ne tam anlamıyla bilgiyi verebildik ne de davranışlarda müspet yönde değişiklik meydana getirebildik. Verdiğimiz bilgileri davranışa dönüştüremediğimiz gibi yıllardır ülkemizi meşgul edip kardeşler arasına kin ve nefret tohumları ekilmesine sebep olan ve ekmeğini yediği ülkeye ihanet edip silah sıkan dağdaki teröristlerin büyük bir bölümü okullarımızdan mezun olmuştur.

Bugün öğretmenlerimiz çocuktan yapmasını istediği şeyleri kendisi yapmıyor, yapılmasını istemediği şeyleri de kendisi yapıyor. Adeta söylediğimi yap, gittiğim yoldan gitme der gibi. Oysa insan duyduğundan ziyade gördüğünü yapar. Çocuklarımızın rol modellere ihtiyaçları vardır.

Aynı şekilde vakıf ve derneklerimizin varlık sebebi de insanımızı hem bilgi ve görgü olarak hem de davranışlarıyla olgun bir Müslüman haline getirmeyi sağlamaktır. Fakat sohbetlere giden insanlarımızın önemli bir kısmı da yine sosyal ilişkilerde, ticarette problemli durumdalar. Söze geldiğinde âleme nizam verenler, iş söylediklerini yapmaya geldiğinde aranmakta fakat bulunamamaktadır.

Bütün bunlar bizlerin yapmış olduğumuz çalışmaları gözden geçirmemizi nerelerde hangi yanlışları yaptığımızı tespit etmemizi gerektirmektedir.

Rasulullah bizzat kendisi yapıyor ve “beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız öyle namaz kılın” buyuruyordu. Yüce Rabbimiz ’de bizden amelin salih olanını yapmamızı istemektedir. “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr, 1-3)

Hikmetin iki yönü vardır. Biri bilgi diğeri ise davranıştır. Davranışa dönüşmeyen bilgi ise makbul değildir.

Bizden beklenen özümüzle sözümüzün bir olması gibi davranışlarımızla sözlerimizi desteklemektir.

Amele dönüşmeyen iman bizi kurtuluşa götürmez. Amelden kasıt da salih olmasıdır.

Değişime ve gelişime açık olan dünyada hayat, durağanlığı kabul etmiyor. Değişim şarttır. Şart olan değişimin de istenilen ve müspet manada olmasıdır. Bilgilerimizde, sözlerimizde, davranışlarımızda, giyimimizde, yememizde vs. her yönüyle gönül dünyamızın kurallarına uygun değişim şarttır.

Değişim gerçekten zor bir iştir. İnsanın bildiklerini, yaptıklarını bırakıp yeni şeyleri öğrenmesi ve yapması çok zordur. Ama daha zor olanı olumlu manada değişmektir.

Bir medeniyet inşası iddiasında bulunan bizlerin iddiamıza uygun bilgi ve becerilerle donanmamız gerekmektedir.

Gün kendini formatlayıp fıtrata uygun değişme zamanıdır. Değişirken de dönüşmemeye dikkat etmeliyiz. Değişmek ama kendin kalarak değişmek.

Ey hayata hükmeden Allah’ım sana kulluk yönünde değişmeyi bizlere nasip eyle.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.