Kavramlar ve Kullanım Şekli Silahtan Daha Güçlüdür

Kavramlar ve Kullanım Şekli Silahtan Daha Güçlüdür

Dünya’nın en büyük devletleri arasında krizlere sebep olan S400 sisteminin yakından tanıtımını gördüğümde oldukça şaşırmıştım. Görünüşü adeta ikinci dünya savaşından kalma bir savaş aracına benziyordu. Aynı sistemin bir alt versiyonunun Amerika’nın gösterişli son teknoloji füzelerini bir yıl önce Suriye’de durdurduğuna şahit olmasam bu külüstür görünümlü sistemin bahsedildiği gibi bir güce sahip olduğuna kesinlikle inanmazdım. İlerleyen günlerde ise Rusya ve Amerika’nın silah teknolojilerinin kıyaslandığı videolara baktığımda bir yanda gösterişli mükemmel silahlar varken karşısında işe yarayıp yaramayacağından şüphe edeceğiniz Rusya silahları mevcuttu. İşin ilginç tarafı teknik olarak değerlendirildiğinde o işe yaramaz silahlar genelde gösterişli Amerika silahlarından üstün çıkıyordu. Başta şaşırdığım bu durum biraz düşününce gözümde normalleşmeye başladı. Doğu ve batı arasında gerçekten sunum noktasında çok ciddi fark olduğunu hatırlamıştım.

Rusya ne kadar bize benzemese de sonuçta o da bir doğu ülkesiydi. Mesela Hindistan’ın uzaya gönderdikleri aracın yönetim odasına baktığımızda oradaki insanların bu işi başaramayacağından herkes emindir. Tam tersi IŞİD liderinin öldürülürken operasyonun yönetildiği Amerika masasının üstüne bakarsak kabloların karmaşıklığından hemen ne kadar karmaşık bir iş yaptıklarını düşünürüz. Masanın en önlerindeki bir kabloya dikkatlice bakıp da kablonun iki ucunun da boşta olduğunu fark edene kadar nerdeyse hayran kalacaktım o masaya(!)

Somut örneklerimizi daha da çoğaltabiliriz ama batı her zaman yaptığı işi doğudan iyi pazarlamıştır. Hatta sadece yaptığı işi değil düşüncelerini de aynı şekilde çok iyi pazarlayabilmektedir. Mesela üç beş tane seçilmiş azınlık kesimin dünyadan daha iyi faydalanmasını insan hakları olarak pazarlayabilmektedir. Başımıza bombalar yağdırırken sanki Noel baba gökyüzünden hediye dağıtıyormuş gibi bir hava estirebilmektedir. Daha çok kadını cariye şartlarında bir hayata ikna ederken kullandığı söylem kadın haklarından başka bir şey olmamıştır. Dünyanın nerdeyse tüm ülkelerine vali atar gibi lider atarken de bunu halkların özgür seçimi gibi sunabilmektedir.

Bütün bunları yaparken büyük bir kesime acı çektirip küçük bir kesime menfaat sağlamasına rağmen sloganlarında hep insanlık, kadın, çocuk, gençlik gibi çok genel ifadeler kullanmaya da çekinmezler. Bu ifadeleri bu şekilde kullanabilmeleri umarım sadece reklam yeteneklerinden kaynaklanıyordur. Diğer ihtimal ise kendilerinden başka kimseyi insan olarak görmemeleridir ki bu çok daha zalimcedir.

Batı tarafının bu pervasızca genel kavramları sahiplenmesine karşılık doğu genel ifadeleri kullanmaz. Hatta ideal olarak daha çok insanı düşünen her fikir kendine daha küçük grubu ifade eden bir isim ya da slogan bulur. Mesela İslam’ın adaletini tüm dünyaya yayarken sadece Müslümanlara hayat hakkı verecekmiş gibi sivri sloganlar üretmekten çekinmez. Hatta daha da ileri gidip Müslümanım diyen insanların bile Müslüman olmama ihtimaline yoğunlaşan söylemler üretir. Ortada öyle bir algı oluşur ki kendi küçük grubu dışında kimseye hayat hakkı tanımayacağını zannedersin. Mesela TSK Suriye’ye girerken askerlerimiz Türklüğü simgeleyen hareketler kullanmaktan çekinmez. Bizi tanımayanların gözünde öyle bir algı oluşur ki sanki Türk’ten başkasına hayat hakkı tanımayacağımız zannedilir. Türklük işareti ile Suriye’ye giren askerin orada kendi yiyeceğini dahi nasıl Kürt ve Arap halkları ile paylaştığını kimse dönüp düşünemez. Diğer taraftan batı askerleri ve onların kuklaları ise dünya genelinde kullanılan zafer işaretini kullanır ama girdiği yerde kendi ırkından olanın bile malına, canına göz koyar.

Peki, ne yapacağız? Biz de en genel kavramlarla slogan mı üreteceğiz. Bunu yapanlarımız da oldu ama sonunda kendi gibi düşünmeyeni linç edip insanlıktan çıkarmaktan başka bir çözüm bulamadılar. Bu sebeple biz de onlar gibi olamayız. Aliya’nın dediği gibi; “Onlar bizim düşmanımız, öğretmenimiz değil.” Öyleyse kendi kavramlarımızı en iyi şekilde öğrenip öğreteceğiz. Kısasta hayat, cihatta merhamet olduğunu öğretmemiz gerekir. Bir yeri fethettiğimizde herkes şimdi özgür bir şekilde yaşayacak dedirtmeliyiz. Bunlar zalimleri hiçbir şekilde yaşatmaz dedirtmeliyiz ki mazlumun huzur bulacağını anlatabilelim. Her şeyden önce şunun farkında olalım. 20 yıl önce bu topraklarda sadece küfür olarak kullanılan ‘ibne’ kelimesini bile bugün onur kelimesinin yanında kullanabiliyorlar. Peki, biz neden en kutsal kelimelerimizi kullanırken bu kadar korkak oluyoruz. Savaşırken gösterdiğimiz cesareti barış ortamında da gösteremezsek sahada kazandıklarımızı masada kaybetmekten başka bir sonuç bizi beklemiyor.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.