KAPAK- Zaruriyyat-ı Diniyeden Olan ‘Malın Korunması’

KAPAK- Zaruriyyat-ı Diniyeden Olan ‘Malın Korunması’

Zarûriyyât, toplumun varlığını muhafazası için elzem olan değerler demektir. Bunlardan herhangi birisi zayi edildiğinde hayatın ahengi yok olur, terör ayyuka çıkar, ahiretteki ebedî huzur ve mutluluk da kaybedilmiş olunur.[1]

Zarûriyyât kapsamına giren değerler şunlardır: din, nefis, akıl, nesil, mal.

Bu değerlerden herhangi birisine kasıtta bulunulduğu takdirde kişi bunu korumak için mücadeleye girse ve öldürülse şu hadisin muhatabı olarak şehitlerden olur: Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Saîd İbni Zeyd radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Malı uğrunda öldürülen şehittir, kanı uğrunda öldürülen şehittir, dini uğrunda öldürülen şehittir, ailesi uğrunda öldürülen şehittir.”[2]

Biz bu yazımızda Zaruriyyat-ı Diniyeden olan ‘Malın Korunması’ konusunu ele alacağız.

İnsanoğlu dünyada var olduğu günden bu yana hayatını idame ettirebilmek, neslinin devamını sağlayabilmek ve daha müreffeh bir hayat sürebilmek amacıyla tarım, ticaret, zanaat vb. alanlarda emek harcayarak karşılığında mal elde etmiştir. Günlerce belki yıllarca emek verilerek kazanılan bu malın başkaları tarafından haksız bir şekilde ele geçirilmesi dinimizce yasaklandığı gibi kişinin malını koruması da en tabi hakkı olup bu uğurda mücadele edip öldüğü takdirde şehit sayılması da malın korunması hususunun ehemmiyetini göstermektedir.

Konuyla ilgili Peygamber Efendimizden şu hadisler rivayet edilmiştir:

  • Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâdan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Malı uğrunda öldürülen kimse şehittir.”[3]
  • Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve: “Yâ Resûlallah! Bir kişi gelip malımı almak isterse ne yapayım?” dedi. Resûl-i Ekrem: “Ona malını verme.” buyurdu. “Benimle savaşmaya kalkarsa ne dersin?” diye sordu; “Sen de onunla savaş.” cevabını verdi. “Adam beni öldürürse?” dedi; Peygamberimiz: “Sen şehit olursun.” buyurdu. “Peki ben adamı öldürürsem?” deyince, Efendimiz: “O cehennemdedir.” buyurdu.[4]

Kişinin malını fiziki olarak koruması gerektiği gibi manevi olarak da koruması gerekmektedir. Nitekim malın helal yollardan kazanılması ve helal yollarda harcanması bir Müslümanın olmazsa olmazları arasında yer almalıdır. Günümüzde insanlar enflasyon karşısında paranın değerini kaybetmemesi için altın, döviz, ev, arsa, faiz, borsa, kripto para, kâr payı, KKM gibi farklı yatırım araçlarına yönelerek malını koruma yöntemlerine başvurmaktadırlar. Malın kazanılması ve harcanması noktasında faiz, kumar, alkol gibi haram olduğu kesin olarak bilinen alanlar olduğu gibi döviz, ev, arsa gibi yatırım araçları yıllardır bilinen ve usulüne uygun şekilde ticaretinin yapıldığı takdirde helal olan yollardır.

Helal ve haram olduğu bilinen şeylerin dışında bir de bu ikisi arasında olan şüpheli yollar bulunmaktadır. Halka arz olunan şirketlere ortak olma mantığıyla borsaya girerken hissesi alınan şirketlerin; kazanç yolları helal mi, faiz giderleri bulunuyor mu vs. gibi noktalara dikkat etmek gerekmektedir yoksa malımıza haram karışabilir. Arkasında bir devlet güvencesi bulunmayan, üretimi aşırı elektrik israfına sebep olan ve spekülasyonlara açık kripto paralara malını mülkünü yatırmak malın korunması noktasında ne kadar uygundur ve bu yollardan kazanılan para ne kadar caizdir sorularını her Müslümanın nefsine sorması lazımdır.  

Bu başlıkların her biri ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken uzun hususlardır. Helal olduğu kesin bilinmeyen ama haram hükmü de verilmeyen enstrümanlara karşı şu hadis-i şerifi unutmadan hareket etmemiz gerekmektedir:

Numân bin Beşîr (r.a.), “Resûlullah Efendimizi şöyle buyururken işittim.” demiştir:

“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisi arasında, birçok kimsenin bilmediği şüpheli hususlar vardır.

Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını korumuş olur. Kim de şüphelileri işlerse, zamanla harama düşer. Aynen sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır.

Dikkat edin! Her sultanın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arâzisi de haram kıldığı şeylerdir.

Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu sâlih olursa, bütün vücut sâlih olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.”[5]

Allah bizlere malımızı helal yollardan kazanabilmeyi, helal yollarda harcamayı ve hakkıyla koruyabilmeyi nasip eylesin.

 


[1] Zuhaylî, Vehbi, el-Veciz fi Usuli’l-Fıkh, Daru’l Fikri’l Muasıra, 2014, 232

[2] Ebû Dâvûd, Sünnet 29; Tirmizî, Diyât 21

[3] Buhârî, Mezâlim 33; Müslim, Îmân 226. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 29; Tirmizî, Diyât 21; Nesâî, Tahrîm 22, 23, 24; İbni Mâce, Hudûd 21

[4] Müslim, Îmân 225

[5] Müslim, Müsâkat, 107, 108. Ayrıca bkz. Buhârî, Îmân, 39; Büyû’, 2; Ebû Dâvûd, Büyû’, 3/3329; Tirmizî, Büyû’, 1/1205; Nesâî, Büyû’, 2; Kudât, 11; İbn-i Mâce, Fiten 14

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.