KAPAK – Zaman En Kıymetli Hazinedir

KAPAK – Zaman En Kıymetli Hazinedir

“Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr Suresi)

Asr Suresinde zamanı iyi değerlendirip kurtuluşun İmana, Salih amele / iyi işler yapmaya, hakkı ve sabrı tavsiye etmeye bağlı olduğu anlatılmıştır.

Akıp gitmekte olan zamana, Hazreti Peygamberin gönderildiği ve kıyamet gününe kadar devam edecek asra and olsun ki, insanoğlu gerçekten ziyandadır. Ve insanlık tarihi buna şahittir. Ancak Allah’a ve ahiret gününe İman eden ve bu İmana yaraşır güzel ve yararlı davranışlar ortaya koyan, birbirlerine hakkı, hukuku, adaleti, doğruyu ve gerçeği öğütleyen ve zulme karşı verdikleri mücadelede birbirlerine güç ve cesaret vererek bu yolda karşılaşacakları zorluk ve sıkıntılar karşısında ümitsizliğe kapılmadan, yılgınlığa düşmeden direnmeyi öğütleyenler müstesna. İşte yalnızca bunlardır hüsrandan kurtulup dünyada ve ahirette kurtuluşa erecek olanlar.

Zaman kıymetli bir hazinedir. Ve hayat zamandan ibarettir. Bu değerli hazine boş ve faydasız söz ve fiillerle ziyan edilmemelidir. Zamanını dünya ve ukbasına fayda verecek, ebedi saadete vesile olacak ibadet ve taatle geçiren, ömür sermayesini Allah yolunda hayırlı hizmetlerle harcayan ve her türlü malayaniden sakınan bir Mü’min, Müslümanlığını güzelleştirmiş ve kâmil Müslüman vasfını kazanmış olur.

İnsanın sermayesi ömürdür. Bu sermaye de her geçen gün nefes ile tükenmektedir. İnsanın bütün istifadesi onu harcama ve değiş tokuştan elde edilecek kâra bağlıdır. Ahireti arkalarına atıp dünya için çalışanlar bu kârı elde edemez.

Bunun için Ashab-ı Kiramdan iki kişi birbirleriyle karşılaştığında biri diğerine Asr Suresini okuyup birleriyle selamlaşır öyle ayrılırlardı. Çünkü onlar bu ilahi düsturu bilmekteydiler. Çünkü onlar İman ve doğruluk üzere yardımlaşmakta ve birleşmekteydiler. Hakkı tavsiyeyi sabrı tavsiyeyi anlamaktaydılar. Çünkü onların ikisi de bu nizamı korumaya ahitleşmişler ve bu esaslara dayalı İslam ümmetinin birer ferdi olduklarını gayet iyi kavramışlardır.

Buna göre Surenin başında zamana yemin edilerek onun insan hayatındaki yerine ve önemine dikkat çekilmiştir.

Bu Sure, yolu kesin olarak gösteriyor. İnsanlığın hüsran içerisinde bulunduğunu bildiriyor. Ancak İman edenlerle, sâlih amel işleyenler, bir de birbirine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.

Yol birdir. Birkaç değil, bir tek yol vardır. İman ve sâlih amel yolu. Birbirine hakkı tavsiye eden ve sabır hazinesiyle donanan Müslümanların yolu.

Allah Teâlâ böyle kıymetli bir gerçeklik ve imkân üzerine yemin ederek zamanın önemine dikkat çekmiş, onu iyi değerlendirmeyen insanın sonunun hüsran ve ziyan olacağını hatırlatmıştır. Burada ziyanla ahiret azabı kastedilmiştir. Çünkü zamanı ve ömrü boşa geçirmiş insan için en büyük ziyan odur. Surede, bu ziyandan ancak bu dört özelliğe sahip olanların kurtulacağı ifade edilmiştir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, zamanın önemiyle ilgili şöyle buyurmuştur: “Sıhhat ve boş vakit insanların çoğunun faydalanmak hususunda aldandıkları iki büyük nimettir”

“Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganimet olarak bil: İhtiyarlıktan önce gençliği, hastalıktan önce sıhhati, fakirlikten önce zenginliği, ölümden önce hayatı ve meşguliyetten önce boş zamanı.”

Dünya Müslüman için ahiret ticaretinin yapıldığı bir pazar yeridir. Akl-ı selim sahibi bir Müslüman pazar dağılmadan yani ecel gelip çatmadan kârlı bir alışveriş yaparak ahiret yolculuğuna hazırlanmalıdır. İnsan, sıhhat ve boş vakitleri kendisine ikram ve ihsan edilmiş büyük bir ganimet olarak bilmelidir. Çünkü bu iki nimet her zaman bulunmaz. Dünya ve ahiretin hayrını kazanmak, sıhhat ve zaman ayırmakla mümkündür. Mü’min için sıhhat ve boş vakit ana sermayedir.

Görüldüğü gibi Asr Suresi, en kısa Surelerden biri olmakla birlikte, Kur’an-ı Kerim’deki bütün Dini ve ahlaki yükümlülüklerin, öğütlerin özü sayılmaya değer bir anlam zenginliğine sahiptir. Bu sebeple İmam Şafii Hazretlerinin bu Sure hakkında: “Şayet Kur’an’da başka bir şey nazil olmasaydı şu pek kısa Sure bile insanlara yeterdi. Bu Sure Kur’an’ın bütün ilimlerini kucaklıyor.” dediği nakledilip bildirilmiştir.

Yegâne ve tek kurtuluş yolu İman… Ameli Salih… Hakkı tavsiye etmek ve sabrı tavsiye etmek.

Amel-i sâlih İmanın tabii bir semeresidir. İmanın gerçekten bir kalpte yerleşmesi, anında kendiliğinden bir hareket başlatır. Çünkü İman müspet ve hareketli gerçekten ibarettir. Bir vicdanda İman yer eder etmez, hemen kendi varlığını insanın dış dünyasında sâlih ameller şeklinde tahakkuk ettirmeye başlar. İşte İslam’ın anladığı İman budur. Bu İman durgun ve atıl kalamaz. Canlı bir şekilde kendini göstermeden duramaz. Mü’minin içinden çıkıp dışına aksetmeden duramaz. Eğer bir İman, bu tabii hareketi sağlayamıyorsa sahtedir veya ölüdür. İman bir çiçek gibidir. Kokusunu katiyen kendi içinde tutmaz. Kendiliğinden çevreye yayılır. Yayılmadığı zaman kokusu yok demektir.

Hakkı ve sabrı birbirine tavsiye etmenin gerisinde İslam ümmetinin veya İslam cemaatinin hususi yapıya sahip belirli münasebetleri olan ve birleşik yönü bulunan şekli ortaya çıkmaktadır. Ve o cemaat ki, kendi varlığının şuuruna ermiş ve vazifesinin farkına varmıştır. İman ve sâlih amel, beşeriyetin kumandasını ele alıp hak yolunda yürümeyi sağlar. Ve bu büyük emaneti yüklenmek için ona yardımcı olanlar iyilikleri birbirine tavsiye eder. Bu birbirine tavsiye etme ifadesinin ardından onun manası ve tabiatı ortaya çıkıyor. Şuurlu, birbirine karşı iyi davranan birbirleriyle kenetlenmiş ve birbirini destekleyen, yeryüzünde hak ve adalet üzere kaim olan İslam ümmetinin veya cemaatinin tablosu canlanmaktadır.

İslam, İslam ümmetinin böyle olmasını ister. Çünkü bu seçkin bir ümmetin en üstün ve parlak resmidir. Birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmek bir zarurettir. Çünkü hakka sarılmak zordur. İman ve sâlih ameli gerçekleştirmek hak ve adaletin bekçiliğini yapmak ferdin ve toplumun karşı karşıya bulunduğu en zor şeylerden birisidir. Çünkü sabrı gerektirir. Nefisle cihat için sabır. Başkalarıyla cihat etmek için sabır. Eziyet ve meşakkatlere karşı sabır. Batılın şımarıklığına ve kötünün şerrine karşı sabır. Yolun uzaklığına, merhaleleri aşmanın zorluğuna, işaretlerin sönüklüğüne ve neticenin gecikmesine karşı sabır.

Sabrı tavsiye, gücü arttırır. Hedef birliği, gaye birliği ve toplu dayanışma gibi duygular verir. Sevgi, azim ve sebatla donatır ruhları. İslam, ancak cemaat gerçeği altında yaşar. Ancak bu havada gelişir ve tebarüz eder. Aksi takdirde yokluk ve hüsran baş gösterir.

Mehmet Akif’in deyişiyle Asr Suresi bize şunu anlatır:

Hâlikın nâ-mütenâhi adı var en başı Hak

Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak

Hani Ashab-ı Kiram ayrılalım derlerken

Mutlaka Sure-i Vel-Asr’ı okurmuş bu neden?

Çünkü meknun o büyük Surede esrarı felah

Başta İman-ı hakiki geliyor sonra salah

Sonra hak sonra sebat: İşte kuzum insanlık

Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.

“Fecre ve on geceye yemin ederim ki, bunlarda akıl sahibi kimseler için elbette birer yemin değeri vardır.” (Fecr Suresi: 1,2,5)

Kur’an-ı Kerim’de, Allah Teâlâ’nın önemini vurgulamak üzerine yemin ettiği şeylerden birisi de “Şafak vaktine ve on geceye yemin olsun ki” buyrulmak suretiyle Fecr Suresinde saklıdır.

İslam âlimlerinin çoğuna göre bu Ayet-i Kerimeler, Zilhicce ayının ilk on gecesine işaret eder. Yani bu günlerden kastedilenin Kurban Bayramından önceki on gece olduğu yönündedir.

Zilhicce, Hac ayıdır. Zilhicce ayının onuncu günü Kurban Bayramıdır.

Zilhicce ayının ilk dokuz günü, özellikle arefe günü orucu çok kıymetli ve faziletlidir. Bu günlerde oruç tutmak Hazreti Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye ve teşvik edilmiştir. Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Zilhicce ayında yapılacak ibadetlerin ve Zilhicce orucunun fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:

“Salih ameller ve ibadet etmek için Allah’ın en çok sevdiği günler Zilhicce ayının ilk on günüdür. Çünkü onun her gününün orucu bir seneye, her gecenin kıyamı ve ihyası da Kadir gecesinin ihyasına denktir.” (Tirmizi)

“İçinde sâlih amellerin bulunduğu günlerin Allah katında en sevimli ve en makbul olanı Zilhiccenin ilk on günüdür.” (Buhari; Müslim)

“Arefe gününün orucuna gelince, Allah’tan umarım ki, o oruç, sonraki bir senelik ve önceki bir senelik günahlara kefaret olur.” (Tirmizi)

“Allah’ın, insanları cehennem ateşinden, arefe gününden daha çok azat ettiği bir gün yoktur.” (Müslim, Siyam: 196-197)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.