KAPAK – Üç Büyük Mescid

KAPAK – Üç Büyük Mescid

İslâm’da ibadet, belli bir zamana ve mekâna bağlı olmaksızın her an her yerde yapılabilmektedir. Ancak ibadetin fazileti bakımından bazı zaman ve mekânlara ayrıcalık tanınmıştır. Aylar içerisinde Ramazan, günler içerisinde Cuma, geceler içerisinde Kadir, Miraç, Berat ve Regaip, diğer zamanlara nispetle daha hayırlı ve faziletli kılınmıştır. Aynı şekilde şehirler içerisinde Mekke, Medine ve Kudüs, mescitler içerisinde ise Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ, diğer mekânlara nazaran daha mübarek ve mukaddes kabul edilmiştir. Söz konusu mescitlerde ibadetin faziletine dair çok sayıda rivayet bulunmaktadır.

Ebû Hüreyre radiyallahu anh, Peygamber Efendimiz aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “(İbadet için) Sadece şu üç mescide yolculuk yapılır: Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksâ…”

Sahih olan bu hadis-i şerife ve İslam alimlerine göre, Müslümanların daha fazla sevap kazanmak niyetiyle ziyaret ve ibadet için yolculuk etmeleri gereken sadece üç mescid bulunmaktadır. Bunlar da Mekke’deki Mescid-i Haram, Medine’deki Mescid-i Nebevi ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dır. Bu açıdan bakıldığında da bu mescitler yeryüzündeki diğer mescitlerden ayrı olarak en faziletli üç mescid olarak geçmektedir.

Hadis-i şeriflerde özellikle ifade edilen bu üç mescidin en faziletliler olarak adlandırılmasının nedenlerine baktığımızda ise şunları söyleyebiliriz; en başta Hz. Peygamber aleyhisselam’ın ümmetine bu mescitlerde ibadet yapılması için buralara yolculuk etmemizi söylemiş olması dolayısıyla bu üç mescidin diğerlerine göre üstünlüğü tartışılmamalıdır. Bunlarla beraber bu mescitlerin kendine has özellikleri vardır. Bunlar;

Mescid-i Haram’ın Müslümanların kıblesi, Mescid-i Aksa’nın Müslümanların ilk kıblesi, Mescid-i Nebevi’nin ise İslam’ın kuruluş merkezi olmasıdır.

Bu üç mescidin en temel ortak özelliği ise peygamberler eliyle inşa edilmiş olmasıdır. Mescid-i Harâm’ı Hazreti İbrahim, Mescid-i Aksâ’yı Hazreti Süleyman (bir görüşe göre Hazreti Dâvûd aleyhisselâm), Mescid-i Nebevî’yi ise Peygamber Efendimiz aleyhisselam inşa etmiştir.

İslam alimleri bu mescidlerin kendi aralarındaki fazilet bakımından üstünlüklerini kıyasladıklarında ise en başa Mescid-i Haram’ı koymuşlardır. Daha sonra Mescid-i Nebi ve üçüncü sırada da Mescid-i Aksa gelmektedir.

Mescid-i Haram; Mekke’de, ortasında Kâbe’nin bulunduğu Cami-i Şeriftir. Halk arasında Harem-i Şerif de denir. “Harem” denilmesi bu camiye saygının zorunlu olması sebebiyledir. Saygı gösterilmesi gereken mescid anlamında Mescid-i Haram denilmiştir. Yeryüzünde ilk yapılan mesciddir. (Müslim, Mesâcid, 1) İslâm’ın ilk yıllarında ibadetlerde kıble Kudüs’teki Mescid-i Aksâ iken, Hicretten sonra on altıncı ayda, kıble Mekke’deki Mescid-i Haram’a çevrilmiştir.

Hz. Peygamber’in, “şu benim mescidimde kılınacak bir namaz, Mescid-i haram müstesna, öbür mescitlerde kılınacak bin namazdan daha hayırlıdır” buyurmuş olması, Mescid-i Haram’ın en faziletli mescit olduğunun kanıtıdır.

“Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke’deki (Kâbe)’dir. Orada apaçık nişaneler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır…” (Âl-i İmran 3/96-97)

“Allah, Kâbe’yi, o saygıya layık evi, haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. Bu da Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve Allah’ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir” (Maide 5/97)

Kâbe; Hz. İbrahim’in duasının kabul edildiği, hac ve umre sebebiyle, davetine dünya Müslümanlarının icabet ettiği, bütün insanlığın kıblesi sayılan bir yerdir. Aynı zamanda hac ve umre sebebiyle dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanların ömründe bir defa da olsa, bir araya gelip tanışma ve kaynaşma imkânını buldukları yerdir. Yine orası; Hac, Umre, Tavaf ve Kurban gibi bir kısım ibadetlerin birlikte yapıldığı, dua ve niyazların kabul edildiği, insanların günah kirlerinden arınma imkânına sahip oldukları dini bir merkezdir. Ayrıca Kâbe; yeryüzünde peygamber eliyle yapılan ve yapılması bizzat Allah tarafından istenen ve yeri hazırlanan ilk mabet olma özelliğine de sahiptir. Bu sebeple orası İslam coğrafyasının ve müminlerin manevi dünyalarının da merkezidir.

Yeryüzündeki mescitlerin içinde fazilet bakımından ikinci sırada gelen Mescid-i Nebevi vahyin en çok geldiği mekânlardan biridir. Resûlullah, Mescid-i Nebevî’de kılınan namazın Mescid-i Haram hariç diğer yerlerde kılınan namazlardan bin kat daha faziletli olduğunu haber vererek bu mescidde namaz kılmanın önemini belirtmiş, diğer bir hadisinde eviyle minberi arasındaki Ravza-i Mutahhara’nın cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu söylemiştir.

Mescid-i Nebevi, yapılışından itibaren Medine’nin en önemli ilim ve kültür merkezi olmuştur. Hz. Peygamber tarafından başlatılan eğitim ve öğretim faaliyetleri artarak devam etmiş ve mescid, bütün İslâm dünyasında özellikle dinî ilimlerde en önemli kültür merkezi olma özelliğini tarih boyunca sürdürmüştür. İslâmiyet’in ilk yıllarında Mescid-i Nebevî bütün resmî faaliyetlerin gerçekleştirildiği bir mekân olmuştur. Hz. Peygamber’in devlet başkanı olması dolayısıyla siyasetin, muallimlik vasfı sebebiyle eğitimin, ordu kumandanı olarak askerî teşkilâtın, kadılık vasfıyla adalet teşkilâtının merkezi durumundaydı. Ayrıca Suffe başta olmak üzere bazı kişiler için barınma yeri, misafirhane ve sosyal yardım mahalli olarak kullanılmıştır.

Sevabının daha fazla olduğu niyetiyle yolculuk yapılan en faziletli üçüncü mescid ise etrafının mübarek kılındığı Kur’an ile sabit olan Mescid-i Aksâ’dır. Hz. Peygamber, bazı ibadetlerin bu mescitte yapılmasının önemine ve faziletine dikkat çekmiş, İsrâ gecesinde ilk olarak orada ibadet eden kişi kendisi olmuştur. Yüce Rabbimiz İsrâ suresinde Mescid-i Aksâ’nın, çevresi ile birlikte mübarek kılındığını beyan etmiştir.

Mescid-i Aksa, Müslümanlar için yeryüzünde inşa edilen ikinci mescittir. Bu Mescid, Hz. İbrahim aleyhisselam tarafından yeryüzünde inşa edilen Mescid-i Haram’dan 40 sene sonra inşa edilmiştir. Mescid-i Aksa, Müslümanların namazlarını yönelerek kıldıkları iki kıbleden ilkidir. Müslümanlar, Hicretin on altıncı ayına kadar Mescid-i Aksa’ya yönelerek namazlarını kılmışlardır.

Peygamber Efendimiz bir hadisinde; Hz. Süleyman, Mescid’i Aksa’nın inşasını bitirince Allah’tan üç dilekte bulundu: “1- Kendisinden sonra kimselere nasip olmayacak bir mülk ve saltanat, 2- Allah’ın hükmüne uygun hüküm verme gücü ve kabiliyeti, 3- Yalnızca namaz kılmak niyetiyle Mescid-i Aksa’ya gelenlerin bağışlanması. (Efendimiz, devamla:) Cenab-ı Hak, Süleyman’a bunlardan ilk ikisini vermiştir. Üçüncü dileğinin de kabul edilmiş olmasını umarım.” (Nesai, Mesacid 6; İbn Mâce, İkame 196) buyurarak Mescid-i Aksa’nın, Allah’ın rahim sıfatına sığınan müminler için önemini belirtmiştir.

İslami kaynaklarda İsra ve Mirac olarak adlandırılan olay, Hz. Peygamber’in Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa’ya gidişi (isra) ve oradan da göğe yükselişi (mirac) olarak isimlendirilmiştir. Bu gelişmeler Müslümanlar açısından son derece önemli olaylar olup Mescid-i Aksa’nın öneminin artmasını sağlamıştır. Nitekim Müslümanların ilk kıblesinin Mescid-i Aksa olması da onun ne kadar önemli bir yer olduğunun göstergesidir. Hz. Peygamber’in miraca çıkmadan önce Mescid-i Aksa’da peygamberlere namaz kıldırdığına dair rivayetler (Müslim, “Îmân”, 259; İbn Hişâm, II, 37-38) de bu mabedin Müslümanlar için önemini arttıran olaylardan biridir.

Bütün bu özellikler ve birçok hadis-i şerifin ışığında diyebiliriz ki, Mescid-i Aksa mü’minler için mukaddes bir mekân ve önemli bir ziyaretgâhtır. Mescid-i Aksâ ve etrafında gelişen olaylar, baş gösteren sorunlar, bütün mü’minlerin gündemi ve yine bütün mü’minlerin sorunudur.

Görüldüğü gibi her üç mescid de birbirlerine benzeyen ortak özelliklere sahiptir. Her üçü de peygamberler eliyle yapılmış birer ibadet ve ziyaret merkezleridir. Bunlardan Kâbe; yeryüzündeki bütün cami ve mescidlere de model olan ve bu yönüyle de bütün mescidlerde kendisinden bir ruh bulunan yüce bir makamdır. Aynı zamanda orası, temelinde Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’in duası ve harcı bulunan manevi arınma yeridir. Mescid-i Nebevi ise Hz. Peygamber’in ömrünün büyük bir kısmını geçirdiği, suffanın merkezi, ilmin beşiği, sevgili peygamberimizi sağlığında da vefatından sonra da bağrına basmış, peygamber mescidi olma özelliğine sahip bulunan, İslam’ın en doğru bir şekilde yaşandığı ve yayıldığı bir tebliğ merkezidir. Mescid-i Aksa da başta Yahudi ve Hıristiyanlar olmak üzere, bir süre Müslümanların da kıblesi olan ve bu yüzden farklı din mensuplarınca da kutsal kabul edilen; yeryüzünde inşa edilmiş ikinci mabed olma özelliğine de sahip bulunan; Hz. Peygamber’in miraca çıktığı ve bütün peygamberlerle manen buluştuğu ve onlara imamlık yaptığı bir yerdir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.