KAPAK – Mühendislik En Çok Müslümana Yakışır

- Yarının Teknolojisi nasıl şekillenir?
“Gelecek tasavvuru” sorulduğunda, Nuri DEMİRAĞ: “Şu çayırın bir kenarında, muradına ermiş insanların huzur ve saadetiyle oturup kahvemi içerken, bir işaretle yüzlerce tayyarenin birden havalandığını görmek” diyor ve ekliyor: “Zafer artık süngünün ucunda değil, uçakların kanatlarındadır.” Yarının teknolojisinin temeli bugün zihinlerde atılmalıdır. Ortada ağır sanayi yokken “100 bin motor yapacağız.” diyen Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN gibi… Sahi en son ne zaman böyle tahayyül ettik ya da edeni gördük? 2005 yılında Selçuk BAYRAKTAR’dan duyulmuştu o ses… “Türkiye bu projeyi (İHA) desteklerse, 5 yıl içinde bunu yaparız. Hem de dünya ile yarışırız” diyordu.
Gelecek tasavvuru olmayan, hayallerine ket vurulmuş, özgüveni elinden alınmış bir topluluğun, yarının teknolojisi hususunda “Vay be, adamlar neler yapıyor?” demekten ve hayranlıktan başka bir icraat yapabileceği düşünülemez.
Hayal kurmak önce bireyde başlar, benimsenirse topluma mal olur, hayata geçirildiğinde ise marka olur. Yarının teknoloji tasavvurunu zihinde kurgulamak ve tahayyül etmek elzemdir. O halde ölü toprağını üzerimizden atıp, düştüğümüz yerden kalkmak zorundayız.
Evvela, mesleği gereği mühendisler bu dirilişin önemli sac ayaklarından biridir.
- Kol gücü devri kapandı, zihin gücünü kullanacak mühendisler aranıyor..!
Bundan on beş yıl evvel sokakta “mühendislik denilince aklınıza neler geliyor” diye sorulduğunda; öncelikle işsizlik, sonra inşaat ve en son mucitlik hatıra gelirdi. Bize has aşağılama kavramlarımız vardır hatta, işsiz güçsüz aylaklar için “Kaldırım Mühendisliği” kavramı kullanılır (ne acı). Ya da şöyle denir; “Bizim sanayide bir Ahmet usta var 20 tane mühendisi cebinden çıkarır.” Elbette bu algının geçmişi çok eski. Fakat bugün mühendislik denilince akla SİHA ve İHA sürüleri geliyorsa, “Yerli ve Milli Teknoloji” geliyorsa, diriliş başlamıştır Allah Teâlâ’nın izniyle.
Peki mühendis ne iş yapar ya da yapmalı? Mühendis, en kısa tanımıyla bilim adamlarının ürettiği teoriyi, fiziksel işe yani teknolojiye dönüştürebilen kişidir. Bir başka tanımla, 2 liraya yapılan kötü bir işi 1 liraya daha iyi yapma becerisidir, bu da sanattır. Bu sanata ve mühendislik yaklaşımına ihtiyaç, insanlığın karşılaştığı yeni problemlerle daha da iyi görülmüştür. İçinde bulunduğumuz Bilgi Çağı, mühendisleri belirgin bir şekilde sahneye çağırmakta ve kol gücünden ziyade zihin gücünün önemini vurgulamaktadır. Mühendislerin öncülüğünde millet olarak, teknolojiyi sadece kullanan, bilgi üretmeyen, kaportacılık yapan ve Batı’ya hayranlığı artıran bir paradigmanın eseri olan dönemi kapatmak boynumuzun borcudur.
Bir mühendis neler mi yapabilir? Ülkemizde şu an yapılanlardan birkaç örnek vereyim. Tuzla Tersanelerinde 10 ay da üretilebilen 180 metre boyunda 30 bin tonluk bir geminin, henüz ortada esamesi yokken, deniz üzerinde ne kadarlık bir gerilmeye dayanabileceği, dalgalara maruz kaldığında nasıl hareket modelleri ortaya koyacağı düşük hata oranları ile tahmin edilebilmektedir. Tahmin edilemeyen kısımlar ise kazalara sebep olmaktadır. Mühendislik geliştikçe risk ve kazalar azalır.
Herkesin çok iyi bildiği TB-2 SİHA’mız; Mühendislerin bilgisayar üzerinde günler süren analizleri neticesinde fiziksel testlere geçilir. Sadece bir analizinden bahsedeyim; Bir SİHA, füzesini serbest bıraktığında bünyesinde oluşan ağırlık azalması sebebiyle bir salınım hareketi yapar ve stabilitesinde sapmalar olur. Bu hareketin aerodinamik modellemesi, henüz SİHA uçurulmadan maddi hiçbir riske girmeksizin mühendislik programları ile yapılır. Velhasıl, bütün bunları becermek doğanın dili olan matematiği ve diğer mühendislik bilimlerini bilmeyi gerektirir.
Teknoloji üretmeyen bir ülkenin teorisyenleri ne kadar iyi de olsa uygulama alanında öğrencilere verecekleri sınırlı olduğu için matematik ve fizik asla hayata dokunur manada öğrenilemeyecektir. Dolayısıyla bu bilimler sadece belli bir camianın makale üretmesine yarayan faydalı bilgiler olmaktan ileri gidemeyecektir. Son 15 yıllık süreçte pozitif bilimleri en iyi öğrenme yolunun teknolojik uygulamalar ile olduğu daha net görülmüştür.
Tam da bu noktada karşımıza bilginin ürünü İHA, SİHA, AKINCI Teknofest ve DeneYap Atölye Projeleri çıkar…
- Türkiye’de İHA, SİHA, AKINCI vb. teknolojilerin gelişim süreci nasıl oldu?
Bir adam bir hayal kurdu… Amerika’da MIT’de doktora yaparken geleceği çok daha parlak olabilecekken ülkesine hizmet için geri döndü. Rahmetli ERBAKAN Hocamızı Almanya’dan ülkesine getiren şuur neyse, Selçuk BAYRAKTAR’ı Amerika’dan getiren de aynı şuurdu.
“Benim 4 senem Güneydoğu’da geçti. Zeytin Dalı Harekâtı’nda kabinde 4 ay yattım. Milli İHA’ların hikâyesi İsrail’le aramızın bozulup Heron’ları alamadığımızda başladı” diyor. Tıpkı ambargo döneminde telsiz üretmek için kurulan ve zamanla elektronikte müthiş başarılara imza atan ASELSAN gibi. Mecbur kaldığımız için yapabildik diyebiliriz ama eksik kalır. İşin içinde Ruh vardı. “Ruh yoksa bilgi yüktür.” Birileri vardı bugünlere hazırlanan, kafa patlatan, Yerli ve Milli şuur ile hayaller kuran…
İlk hamlesi, acil ihtiyacımız olan hava savunma araçlarını üretmek olan Bayraktar’ın ikinci adımı Milli Teknoloji hamlesini toplumsallaştırmaktı. T3 Vakfı, DeneYap atölyeleri ile eğitim faaliyetlerine başladı ve daha açık bir platform olan Teknofest projesini hayata geçirdi. Geçtiğimiz yıl itibariyle 17 bin takım, yani yaklaşık 50 bin öğrenci yarışma heyecanını yaşadı.
- “Mühendislik En Çok Müslümana Yakışır”
Peki İHA SİHA üretmek yetmez miydi? Neden eğitim tarafına dokunuşlar yapmak istedi ya da biz neden alternatif uygulamalı mühendislik eğitimi planlamalıyız? Liseliler, Üniversiteliler anlamayarak yaptığı Matematikten sıkıldı, ezberlediği taklitçi Fizikten nefret etti. Diferansiyel Denklemler, Akışkan mekaniği, Isı Transferi, Mukavemet kâbus oldu adeta.
Klasik bir soru vardır; “Yahu bu diferansiyel denklemler ya da matematik ne işe yarar?” Meğerse Allah Teâlâ’nın doğanın düzenini anlamak, geleceği öngörebilmek için bize verdiği bir dil, bir şifre imiş. Bunu anlamanın yolu tefekkürden, bolca gözlemden ve üretmekten geçer. İşte bu yüzden diyorum ki “Mühendislik en çok Müslümana yakışır.” Değişik ilimlere işaret eden kevnî âyet sayısının bu sahada çalışan ilim adamlarının ifadesine göre bin üç yüzden fazla olduğu söylenmektedir. Kevni ayetleri Matematik ve Fizik’le anlamak ve aktarmak bir seminer konusu olurdu sanıyorum. Akleden, azından çoğunu anlar.
- Teknoloji konusunda Müslüman gençler kendini nasıl geliştirmeli, yetiştirmeli, hedefleri neler olmalı?
Kâinat bir kitaptır. Mühendis bu kitabı fizik ve matematik ilmiyle okumaktadır. Bu okumayı yapabilmek için Lisans yetersizdir. Mutlaka en az yüksek lisans mezunu olmalıdır ki farkındalık kazanıp mühendisliği sevsin ve sevdirebilsin. Bu ilimleri sevmenin yollarından ziyade sevdirmenin yolunu anlatmak daha doğrudur. STK’lar mühendislikle ilgili gelecek tasavvuruna başlamalı, T3 Vakfı gibi STK’lar artmalıdır. Teknik eleman isek bizler de bu kuruluşlara katılıp destek vermeli uygulama ve yarışmalarda mutlaka yerimizi almalıyız. Mühendislik öğrencisi ya da mühendis değil isek sadece “Yerli ve Milli” söylemlerimizi artırmak bile başlı başına bir hizmettir.
Bir lider, Bir Siyaset Adamı, Bir bürokrat, bir Mühendis, bir eğitimci hayal kural, vizyon verir… “Milli Teknoloji Hamlesi” der. Bir millet gider arkasından ve hayaller gerçek olur. Başarı Allah’tandır.
“2020 Teknofest/Türksat Model Uydu Yarışması”na Enderun Mühendislik Kulübü bünyesinde kurduğumuz NEV-FEZA takımımız ile katılmış bulunmayız. Dualarınızı bekleriz…”