KAPAK- Kendimize Zulmetmedikçe Zulüm Olmaz!

Düşünelim ki bir insan hasta. Kullanması gereken ilaçları var. Lakin tedaviye yanaşmamaktadır. Ve hastalığa mağlup olmaktadır. Gören herkes de “Kendine zulmetme, ilaçlarını kullan.” diye nasihatte bulunmaktadır.
Ahvalimiz hasta adamın durumundan farklı değildir. Zulüm nedir? Zulüm, adaletin olmamasıdır. Peki adalet nedir? Adalet, bir şeyi olması gereken yerine ikame etmektir. Hakkın tahkim olmasıdır. Hasta olan insanın ilaçlarını kullanması ve tedavi olması adil olduğu, kullanmayıp tedaviyi reddetmesi ise zalim olduğu sonucunu doğurmaktadır.
Kişi evvel emirde, kendi nefsinde hakkı tahkim edecek ki adil olacak. Kendi beden devletinde İslam’ı hakim kılmayan, İslam’ın hakim olması için ne yapabilir ki? Öncelikle hayatımızdan zulmü uzaklaştırmalı ve zalim olmaktan beri olmalıyız. Bu da ancak ilim ve amel ile olur. Allah’a ve resulüne itaat etmeyi öğrenip yaşayarak elde edilir.
Nizam-ı alem önce beden devletinde hakim kılınacak. Kişi evvel nefsini dizginleyecek. Nasıl buyuruyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören)dır”[1]. O halde nizam için önce kendi benliğimizdeki kusurlarımızı bertaraf etmeli, günahlarımızdan tövbe etmeliyiz.
Allah Teâlâ bizlere Kur’an’ı Kerim’inde şöyle buyuruyor: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir, kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.”[2] Yeryüzünde yaşanan bütün zulümlerin hepsi bizlerin yapıp ettiklerinin bir sonucu. Kendimizi bunlardan beri görmek benlik duygusunun maazallah bir tezahürüdür. Hatasını kabul etmeyen insan kibir içinde ve tedavi kabul etmez bir haldedir.
Hazreti Adem aleyhisselam cennetten dünyaya geldiğinde şöyle dua etmiştir: “Böylece ikisini de ayartmış oldu. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi?” diye seslendi. Dediler ki: “Ey rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!”[3]
Hakkın tahkim olmadığı her yerde zulüm olmaktadır ve olacaklara da teşne olmaktadır. Dünya sadece baktığımız iki gözün önünde olanlar değil, iki gözün arkasında iç alemde/kalbimizde yaşadıklarımızla beraberdir. Bizler ki kalplerimizle meşgul olmayı bırakıp her ne ile meşgul olmaya yöneldi isek zulme uğradık. Bütün yanlış meyillerimiz, nefsimizin istek ve arzularına tabi olmamızdan neşet etti.
Zulme engel olmak, zalim olmamakla başlar. O halde kendi benliğimizde kusur ve günahlarımızı terk ederek, hakkı beden devletimizde tahkim ederek buna mani olabiliriz.
İnsan ya hakka ya da batıla yönelecektir. Yönelişimizin hakka olması en tabi hakkımızdır. Bu da daim benliğimize/kalbimize olmalı ki temizlensin, hataları ve kusurları terk etsin.
[1] Tirmizî, Kıyâmet 25. Ayrıca bk. İbni Mace, Zühd 31
[2] Şura 30.
[3] A’raf 22-23.