KAPAK – İşin Aslı

Aile, kan bağıyla birbirine bağlı, kendi aralarında belirli hak ve ödevlere sahip, ortak değerleri olan; anne-baba (bazen onların anne ve babaları) ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük ve temel kurumudur. Çocukların eğitim ve geleceği ile ilgili en önemli temellerin atıldığı yerdir. Çocuklar; anadilini, değer yargılarını, dinini, ahlakını, tutum ve davranışlarını yani her türlü eğitimini ilk olarak ailede almaya başlar. Bir çocuğun kişilik gelişiminin %60-70’inin 0-6 yaş aralığında gerçekleştiği hesap edilirse ailenin çocuk üzerindeki etkisi daha güzel idrak edilebilir.
Çünkü çocuklar bu zamanı olağanüstü birtakım haller dışında genellikle aileleriyle geçirirler. Bundan dolayı yaşadığı ortamdan izler taşıyan çocukların hayatındaki en kalıcı izler ailelerinden kalanlardır. Gazali’nin deyimiyle “İnsan bulunduğu kabın şeklini alan sıvı gibidir.” Özellikle de öğrenmenin en üst seviyede olduğu, ruhun ve bedenin şekillendiği çocukluk dönemi düşünüldüğünde ailenin bu konudaki önem ve etkisi daha çok ortaya çıkıyor. Normal akli ve ruhi melekelere sahip bir çocuğun yetişmesinde en önemli sorumluluk aileye (anne-babaya) aittir.
Bütün çocuklar yaşadığı çevreye göre şekilleniyorsa onlara nasıl bir çevre-aile ortamı oluşturmalıyız? Çocuklarımızdan hangi yaşta hangi davranışları beklemeliyiz? Çocuklara karşı duyulan sevginin sınırları nedir? Çocuk eğitiminde korku, tehdit, ceza ve eleştiri işe yarar mı? Aileler çocuklarını ne zaman, nasıl dinlemeli? Çocuklara sevgimizi nasıl iletiyoruz? Onlara ne kadar (odaklaştırılmış) ilgi gösteriyoruz? Onları mutlu etmenin yolu maddi imkânlarla mı ilgilidir? Çocuklarımıza sevgiyi nasıl öğretiriz? Okul ile ilgili problemlerde yaklaşımımız nasıl olmalıdır? Güzel bir sonuç almak için gerekirse çocukları zorlamalı mıyız?
Bunlar gibi daha birçok soru ile ailenin çocuk eğitimi konusunda yapacaklarına çözüm arayabiliriz. Eğitim felsefesi, eğitim psikolojisi vs. gibi eğitim bilimleri alanlarında araştırmalar yapıp bu ve benzeri sorulara cevaplar bulabilir, bu yolları kullanarak çocuklarımızın eğitim ve kişiliğine yön vermeye çalışabiliriz. Fakat bunun gibi daha yüzlerce soruya cevap bulsak dahi yine de ‘İnsan’ı yeterince anlayabilir miyiz? O halde ‘’İŞİN ASLI’’ nedir? İşin aslı ‘’fıtrat’’a inmektir. Ailenin ve çocukların ödev ve sorumluluklarını belirlerken yaratılış kodlarını dikkate almaktır.
Abdullah b. Ömer (r.a.)’in naklettiği bir hadiste Allah Resulü (sav) şöyle buyurdular: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz.” (Buhari, Nikâh, 91)
İnsan her şeyden önce Allah’a karşı sorumludur; herkesten önce de ailesine karşı sorumludur. Yerlerin ve göklerin taşımayı kabul etmediği emaneti yüklenen insanoğlunun yüklendiği en önemli emanetlerden biri de ailesi (ahsen-i takvim olan insan)dir. Bu emanetin hak ve hukukunu gereğince gözetmek hem dini hem de insani bir görevdir. Zamanın şartları ne kadar değişirse değişsin ailenin önemi ve sorumluluğu azalmıyor, aksine daha da önemli hale geliyor. Geldiğimiz nokta bize şunu gösteriyor: Aile olmayınca veya bu kurum zayıflayınca toplum çöküşe geçiyor. Hatta devletler devlet olma kabiliyetini kaybediyor.
Komünist Rusya aile kurumunu kaldırmak istedi. Durum kötüye gidince desteklemeye başladı. Bütün dünya ülkeleri ailenin toplumun ve kültürün devamlılığı için önemini anladı. Bizim medeniyetimizde yıpratmak için çalıştıkları aile kurumunu kendileri ayakta tutabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Toplumun bir çeşit çekirdeği olan bu kurum sağlam temeller üzerine bina edilirse bunun devlete, millete ve nesillere yansıması da olumlu olacaktır.
Ailenin en önemli görevini Rab Teâlâ bizlere Kur’an’ında şöyle hatırlatıyor: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim-6) Buna göre aile (özellikle aile reisi) çocuklarını dünya hayatına hazırladığı gibi ahiret hayatına da hazırlamalıdır. Hatta bu dünya hayatının ebedi hayatı kazanmak için bize sunulan bir fırsat olduğunu, asıl ve önemli olanın ahireti kazanmak olduğunu çocuklara öğretmelidir.
Bunu; sadece dini ilimleri öğretelim, dünyevi ilimlerden uzak tutalım anlamında söylemiyoruz. Kişinin amacı Allah rızası ve O’na yakınlaşmak olduktan sonra helal olan hangi ilim veya alanla meşgul olursa olsun Allah yolunda olduğu bilinmelidir. Yani hüsn-i niyet her şeyi değiştirir ve hayra dönüştürür. O halde aile çocuğa ilk olarak ne iş yaparsa yapsın amacının Allah’ın rızasını kazanmak olması gerektiğini öğretmelidir.
Zikrettiğimiz ayet nazil olduğunda Ashab-ı Kiram: “Ya Rasulallah! Kendimizi koruyabiliriz. Peki ya ehlimizi nasıl koruyacağız?” diye sordular. Rasulullah (sav) şu cevabı verdi: ‘’Onlara Allah’a kul olmayı, taat ve ibadeti emredersiniz. Allah’a isyan etmekten ve günah işlemekten de nehyedersiniz. İşte bu onları korumak demektir.’’ diyerek ailenin bu mühim görevini hatırlatıyor.
Başka bir hadiste Allah Resulü (sav) şöyle buyuruyor: “Yazıklar olsun ahir zaman babalarına!” Bunun üzerine ashap sordu: “Yoksa müşrik mi olacaklar?’’ Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: “Hayır Müslüman kalacaklar; ama çocuklarına dini öğretmeyecek ve hatta çocukları dini öğrenmek istediklerinde onlara engel olacak ve onları dünya malı kazanmaya sevk edeceklerdir. İşte ben böyle babalardan uzağım; onlar da benden uzaktır.”
Bu nebevi ikazdan anlaşılan odur ki; ailenin başlıca görevi çocuklarına dinlerini öğretmektir. Dünya menfaatleri için bunun ihmal edilmesi, telafisi çok zor olacak büyük bir hatadır. Çocuk eğitiminde dünya-ukba dengesi gözetilmeli ve her ikisine de gerektiği kadar önem verilmelidir. Önceliğimiz maddi eserler vücuda getirmek (buda olacak ama) değil; iyi kul, iyi insan yetiştirmek olmalıdır. Yoksa beyhude bir çabanın içine girmiş oluruz.
Çocukları iki dünya hayatına da hazırlayan en etkili kurum ailedir. Çocukların tüm ihtiyaçlarının ve bakımlarının sağlanması yanında; yaratıcıya iman ve ibadet, yaratılana şefkat ve merhamet gibi manevi duyguların da ilk olarak verildiği yer ailedir. Çocuklar daha sonraları çeşitli çevrelerin etkisine girseler dahi aileden alınan değerler her zaman önem teşkil eder. Tabii ki iyi yetişmiş çocuklar iyi yetişmiş ebeveynlerin kanatları altında yetişebilir. Bu nedenle ailedeki yetişkinler kendi eğitimlerini de ihmal etmemeli, kendilerini hem anne-baba olmaya hem de Allah’ın razı olacağı şekilde çocuk yetiştirmeye hazırlamalıdır.
Eğitimin ana rahminde başladığını biliyoruz. O halde anne ve babaların çocuk eğitimi konusundaki görevleri daha eşler seçilirken başlıyor diyebiliriz. İleride çocuklar için en iyi şartları hazırlayacak takvalı, kişilikli ve erdemli eşler seçilmelidir. Bu şekilde özenle seçilip Allah’ın yasaklarını çiğnemeden bir araya gelen eşler her türlü haramdan uzak durarak, helal gıda ile beslenerek çocuğun ilk eğitimini vermiş olur. Ne yiyip içtiklerine dikkat ettikleri gibi ne konuştuklarına, nereye gittiklerine de dikkat ederek daha doğmamış çocuklar manevi olarak sağlıklı bir iklime kavuşturulur. Doğum ile beraber çocuğa güzel bir isim vermek, akika kurbanı kesmek, saçlarını kesip ağırlığınca sadaka vermek de bu eğitimin bir parçasıdır.
Çocuklarımıza hangi yaşta olursa olsun asla yalan söylenmemelidir. Geçici ve anlık kazanımlar için ömür boyu sürecek olan güven duygusuna zarar verilmemelidir. Müslümanın yalanla işi olamaz, tabii ama anlatılmak istenen şu ki: Çocuk nasıl olsa küçük, anlamaz veya zamanla unutur diyerek iyi niyetle de olsa yapmayacağımız şeyleri söylemeyelim. Onlara merhametle muamele edelim ki en büyük merhamet sahibi olan Allah da bize merhamet etsin. Sözün en güzelini, en yakınlarımız hak eder. Nezakete, hoşgörüye, en özenli sevgi ve saygı davranışlarına en çok layık olan, ailemizdir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (sav) “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (Tirmizi, Menakıb,63) buyurmuştur.
Fıtrata en uygun eğitim metodu iyilikle terbiyedir. Çocuk ruhunun anahtarı işte budur. Çocukları terbiye etmede tesir isteniyorsa onlara muhakkak ikramda bulunmalıdır. Hadisi şerifte ‘’Çocuklarınıza ikramda bulunun ve terbiyelerine özen gösterin!’’ (İbn Mace, Edeb, 3) buyruluyor. Bu konuda yapılan fedakârlıkların meyvesi er veya geç alınacaktır.
‘Meşakkatsiz evlat’ denilen kız çocuklarının dini ve ahlaki eğitimine ayrıca önem vermek gerekir. Genel olarak çocuk eğitimi büyük bir sabır ve fedakârlık istemekle beraber kadının aile ve toplumdaki ehemmiyetine binaen kız çocuklarını eğitip yetiştirmeye daha fazla itina göstermeliyiz. İslam’ın kız çocukları konusundaki hassasiyeti malumdur. Onları en güzel ve değerli emanet olarak görür. Dinimiz gerekiyorsa kızların çalışarak geçimlerini sağlamlarını da yasaklamıyor. Ancak aynı ortamı paylaşan kız ve erkeklerin ilişkilerini belli kaidelere bağlıyor.
Aileler çocuklara ve gençlere yaşına ve cinsiyetine göre bir mahremiyet eğitimi de vermelidir. Bu konuda İslami ölçüleri göz ardı etmek ateşle oynamaktır. Zira Allah muhafaza ebeveynlerin terbiye edemediğini ateş terbiye edecektir. Kur’an’ın ‘’takva elbisesi’’ olarak sembolize ettiği kulluk ölçüleri onlara kazandırılmalıdır. Gençlerimize Allah’a sığınmanın huzurunu, helal dairesinin genişliğini, Allah’ın bu konudaki emir ve yasaklarını, hakiki tesettürü (kız-erkek), Kur’an ahlakıyla ahlaklanmayı, sorumluluklarını bilmeyi, hesap verilebilir bir yaşam sürmeyi, iffetsizliğe giden yoları kapatmayı, hulasa olarak Allah’ın boyasıyla boyanmayı öğretemez isek karşılaşacağımız sonuçlar için çok pişmanlık duyarız.
Ebeveynlerin usulüne uygun olarak vermeye çalıştığı terbiye neticesinde güzel ahlak sahibi bir evlat sahibi olunursa bu onlar için mükemmel bir sadaka-i cariye ve ahiret sermayesi olur. Bu gerçek, Peygamberimizin dilinden şu şekilde dökülüyor: ‘’Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha hayırlı bir miras bırakmamıştır’’ (Tirmizi, Birr, 33)
Aileler çocuklarıyla ilgili çok güzel neticeler alabileceği gibi çok büyük sıkıntılarla da karşılaşabilir. Unutmamak gerekir ki her halde çocuklar anne babaları için anne babalar da çocukları için en büyük imtihanlardan birisidir. Aileler çocuklarının dünya ve ahireti için sahip olduğu bütün imkânları elbette kullanacak. Fakat her şeyin Allah’ın elinde olduğunu unutmadan onlar için dua etmeyi hiç ihmal etmeyecek.
Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bize bunu da öğretiyor: “Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” (Furkan,74) Amin.