KAPAK – Ey Örtünen Ayağa Kalk ve Uyar

Allah (cc) Müddessir suresi 1. ve 2. ayetlerde peygamber efendimize ve inanlara şöyle buyuruyor: “Ey bürünüp örtünen. Kalk ve bundan böyle uyarıp korkut.’’ Kendisine yeryüzünün halifesi olan insanları uyarma vazifesi gibi yüce bir görev verilen Peygamber, üzerine örttüğün örtüyü aç, kalk ve görevini yerine getir, etrafındaki gaflet içerisinde bulunan insanları uyar. Onları muhakkak karşılaşacakları akıbetleri hakkında korkut. Eğer bu şekilde aynı yanlışları yapmaya devam ederlerse sonları kötü olacak buyurarak; insanlara İslam dininin esaslarının anlatılmasını emretmekte ve onların bu esaslara göre yaşayabilmeleri için yardımcı olunmasını istemektedir.
Hakkı Söylemek Her Mü’minin Görevidir
Aslında rabbimiz bu görevi yüce kitabında: ‘’Sizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir.’’ (Âl-i İmran, 104) buyurarak bütün müminlere yüklemiştir. Peygamber efendimiz de hadisi şeriflerinde ‘’Bizden bir şey işitip onu aynen başkalarına ulaştıran kimsenin Allah (cc) yüzünü ak etsin. Kendisine bilgi ulaştırılan nice kişiler vardır ki o bilgiyi bizzat işitenden daha iyi anlar ve tatbik eder.’’ (Tirmizi, ilim 7) buyurarak sünneti seniyyesini öğrenip hayatımıza uyguladıktan sonra başkalarına da öğretmeyi bize görev olarak vermiştir. Bu görevi hakkıyla yaptığımızda kazancımızın çok büyük olacağını, görevin ihmali durumunda ise bizimle birlikte bütün toplumun büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını vurgulamıştır.
Peygamberimizin bu konudaki ikazı çok açıktır: ‘’Bana hayat bahşeden Allah’a yemin ederim ki siz ya iyiliği emreder kötülükten nehyedersiniz ya da Allah katından üzerinize bir azap gönderilir de o zaman dua edersiniz duanız kabul edilmez.’’ Müslümanlara, yanlış yapan insanları gördükleri zaman onlara doğrusunu anlatarak hatalarından dönmeleri için uyarmalarının vazifeleri olduğu hatırlatılmıştır. Bundan şunu anlamamız gerekir; İslam’da iyi de kötü de Kur’an ve Sünnet çerçevesinde belirlenmiştir. Bir mümin, İslam’a aykırı bir davranışı gördüğünde hemen tepki gösterilmelidir. Bu tepki eğer imkân varsa elle olmalıdır. Buna imkân yoksa dille konuşarak olmalıdır. Bu da mümkün olmuyorsa yanlış yapılan işe kalben “yanlış oldu bu iş” diyerek onay verilmemelidir. Bu ise Peygamber efendimizin buyurduğu gibi imanın en zayıfıdır. Bu kadarı da yapılmıyorsa -Allah korusun- imanın gözden geçirilmesi gerekir. Çünkü iman hassasiyeti kaybedilmiş demektir.
Uyarı Herkese Yapılmalıdır
İnsanların makamına mevkiine bakmadan öncelikle kendi nefsimizden ve yakınlarımızdan başlayarak herkese doğruları anlatmakla ve yanlış yapan herkesi uyarmakla sorumluyuz. Rabbimiz Hz. Musa’ya ‘’Firavun’a giderek ona yumuşak söz söyleyiniz, belki o nasihat dinler ve Allah’tan korkar.” (Taha, 44) buyurarak zamanın en zalimi olan ve kendisini öldürmek isteyen firavunun yanına gidip ona İslam’ın emir ve yasaklarını anlatmasını istemiştir. Bunu söylerken de yumuşak davranmasını emretmiştir. Aslında burada mesajı ileten Allah’ın Peygamberi (Hz. Musa), söylenen mesaj rabbinin emri ve yasakları (vahiy), bu mesajın tesirini yaratacak ise Allah’tır (cc). Yani sonuç Allah’a aittir. Hz. Musa’nın görevi ise rabbinin emrini korkmadan, çekinmeden ulaştırmaktır. Yani firavunun inanıp inanmamasından o sorumlu değildir.
Bizlerin de rabbimizin yarattığı evrendeki düzene aykırı davranılan bir durum var ise ona sebep olanlara rabbimizin koyduğu ilahi hakikatleri hatırlatması gerekir. Bize düşen, bu hakikatler karşısında muhatabın anlayacağı şekilde doğru yöntemleri doğru bir üslupla anlatmaktır. O yanlışı belki o anda rabbimiz bizim elimizle düzeltmeyebilir. O durumda biz sabırlı olacağız ve düzelinceye kadar elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Böyle yaparsak biz bize düşen görevi yapmanın mutluluğunu hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında kazananlardan oluruz. Sabretmez de pes edersek kaybedenlerden oluruz.
Bu görevi yaparken; gerek kendi nefsinden, gerekse karşısındaki insanlardan veya bunların dışındaki diğer çevrelerden birtakım zorluklar gelebilir. O zaman çekinmek, korkmak yerine Allahu ekber, benim rabbim en büyüktür diyerek kendisine sığınanı boş çevirmeyen rabbimizi hatırlayarak O’ndan yardım istemeliyiz. Unutmayalım ki karşımızdaki güçler ne kadar büyük olursa olsun rabbimiz onların hepsinden daha büyüktür. Bunu hatırlamalıyız ve muhataplarımıza da bunu hatırlatmalıyız. Bilmeliyiz ki bir müminin kalbinde Allah (cc) var ise onu hiçbir şey korkutamaz.
Doğruyu Söylemenin Bedeli
Bugün yaşadığımız toplumda meydana gelen sıkıntılara, problemlere karşı koymada yaşadığımız korku ve çekinceler Allah’a olan inancımızın kalbimize tam yerleşmemesinden kaynaklanıyor. Allah’a teslimiyet tam olmayınca başkaları ne der, yanlış mı anlaşılırım, kınanır mıyım gibi kendimizle ilgili birtakım nefsanî duygular ön plana çıkabiliyor. Böyle bir durumda iç muhasebesi yaparak nefsimize dönüp Allahu ekber, rabbim büyüktür diyebilmemiz gerekiyor. Bazen de doğruyu söylersem karşımızdakiler bize zarar verebilir düşüncesi bizi hakkın ve hakkaniyetin yolundan alıkoyabiliyor. Bu durumda da karşımızdaki güçlere bakarak Allahu ekber, Rabbim en büyüktür diyebilmemiz gerekiyor.
Günümüzde ağızdan çıkan sözler veya yapılan davranışlar kötü niyetli kişiler tarafından çok hızlı bir şekilde çarpıtılıp bambaşka bir şekle dönüştürülüp servis edilebiliyor. Bu da itibar kaybına sebep olup; temsil edilen misyona zarar verebiliyor. Onun için çok dikkatli olunmalı ve art niyetli olanlara dönerek sizin hileleriniz ve oyunlarınız olabilir ama unutmayın ki sizden daha büyük olan rabbim var Allahu ekber denebilmelidir.
İslam’ın hakikatlerini anlatan Müslüman, kendini iyi yetiştirmeli ve zamanın en iyi iletişim vasıtalarını kullanarak tebliğini yapmalıdır. Öncelikle kendi nefsini çağın hastalıkları olan manevi hastalıklardan kurtararak kalbini günah kirlerinden temizlemelidir. Daha sonra da maddi kirlerinden arınarak hoş bir görüntüyle muhatabında olumlu tesir oluşturmalı; bu görüntüyü ağzından dökülen hakkaniyet çağrısıyla birleştirmeli; bütün bu hazırlıkları yaptıktan sonra da rabbim büyüktür diyerek tebliğini yapmalı ve tesirini rabbinden beklemelidir.
Selam ve dua ile.