KAPAK – Evlilik Bir Sanattır

Vadedilen nimetin özelliğini ve güzelliğini kutsal kitaplardan okuyoruz. Bunların nicelik ve niteliğini, özellik ve güzelliğini gerçek mekânımıza vardığımızda göreceğiz.
Diğer taraftan süresini Allah’ın bildiği dünya sürgünündeki ömrümüz içinde eşsiz nimetlere sahip oluyoruz. Bunlardan bir kısmı yediğimiz-içtiğimiz, bir kısmı gezip-gördüğümüz, bir kısmı iç ferahlığı kazandığımız, bir kısmı da zevk alıp hissettiklerimizdir.
Bu nimetlerden biri de göz aydınlığı evlatları meyve veren evliliktir.
Evlilik; erkekle kadının, aile kurmak için yasaya uygun olarak birleşmesi, izdivaç etmesidir.
Aile dediğimiz bu birliktelik; dünyanın süsü, ziyneti olan evlatların gelişiyle apayrı bir anlam kazanır.
Değirmen olan bu dünyayı güzelleştirmenin veya çirkinleştirmenin aileyle başladığı bilinmelidir.
Herkese göre bir dünya, herkese göre bir ailenin olması mümkün değil. Eşler arasında farklı anlayışların olacağı, olması gerektiği muhakkak. Bu farklılık fikrî olabildiği gibi dinî de olabilir.
Durum böyle olunca, müşterek vasatın oluşturulabilmesi için ailenin çekirdeğini oluşturan bireylerin, davranışlar başta olmak üzere fikren ortak zeminde buluşturulmaları önem arz etmektedir.
Kolay olmayan bu durumu sağlamanın temel unsuru d i y a l o g d u r. Aile birlikteliğinin devamı için diyalog, hiçbir zaman yok edilmemelidir. Bu kapı kapatılmamalıdır.
Evlilikte güzellik ve yakışıklılık her ne kadar önemli olsa da bunların göreceli olduğu bilinmelidir. Herkes her şeyin en güzelini ister ama bir yerde tercihinin sonucunu yaşar. Tercih öncesi yaptığı istişare, istihare ve tahkikat kaderinin tahakkukudur.
Hayatı anlamlandırmanın; taksîmât-ı ilâhiyeye razı olmaktan geçtiği bilinmelidir.
Evlilikte nasıl bir tercihte bulunacağımız konusunda köşe taşı ilahi öğütler vardır. Bunlar esas alınırsa isabetli bir tercihte bulunmak mümkün olacaktır.
Şöyle ki, muhtemel zevcimizin: zengin olmasını mı, soyunun-sopunun iyi olmasını mı, fiziki güzelliğinin bulunmasını mı, yoksa dindar olmasını mı istiyoruz? Karar vereceğimiz, vermemiz gereken bu unsurlar, aile yuvamızın geleceğini belirleyecektir.
Tüm bu düşünce ve çabalarımızın ardından aile çatımızı kurmuş ve o andan itibaren en özel mahremiyetimizi oluşturmuş, artık yepyeni bir hayata başlamış oluruz.
O andan itibaren, hayatımızın hemen her anı ilk etapta iki kişiliktir. Bir müddet sonra ise bu hayata evlatlar dâhil olacaktır. Hayatımıza yeni insanlar, yani eşimiz ve çocuklarımız girdikçe; söyleyeceklerimize, yapacaklarımıza çok daha dikkat etmeliyiz. Sorumluluğumuz arttıkça o t o k o n t r o l ü elden bırakmamalıyız.
İnsan toplumsal bir varlıktır. Hâl böyle olunca hayatın hemen her safhasında olduğu gibi ailede de e m p a t i y i esas almalıyız.
Evliliği sürdürmek bir sanattır. Sanat nezaketi, estetiği ve güzelliği bünyesinde barındırır. Sanatı sanatçılar yapar. Bu yönüyle her karı-koca bir sanatçıdır. Hayat, sanat estetiğinde yaşanmalılar. Çocuklar da bu anlayışla yetiştirilmelidir.
Hayat hiçbir zaman tek düze olmamıştır. İnişli çıkışlıdır. Evlilik de böyledir. Maharet, her şeyin iyi gittiği zaman iyi olmak değil, sıkıntılı dönemlerde de anlayışlı olabilmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi diyalog kapısı her daim açık tutulmalıdır.
Eşler arasındaki muhtemel anlaşmazlıkta/tartışmada şayet ses tonu yükselmeye başlamışsa, bu durumda eşlerden biri ya susmalı ya yer değiştirmeli; bulunduğu mekânı terk etmeli yahut elini yüzünü yıkamalı, imkân bulabilirse iki rekât namaz kılmalıdır. Aksi takdirde öfke ve gazapta ölçü yoktur. Ya kırarız ya da kırılırız. O zaman da telafisi mümkün olmayan bir yola girilmiş olur…
Meydana gelen anlaşmazlığımızı sağlıklı yönetmek incelik, sanat ve maharet ister. Sözümüzün ve eylemimizin neye mal olacağını bilerek hareket edilmelidir.
Günümüzde her alanda olduğu gibi evlikte de değer yargıları çok değişti. Her ne kadar anne-babanın isteği doğrultusunda gerçekleştirilen evlikler varsa da bunun azlığı bilinmekte. Daha çok eş adayları görüşerek, buluşarak, anlaşarak evleniyorlar. Hatta bu tercihler, bazen de sosyal medya vasıtasıyla şekillenmekte. Aile de gerekli prosedürleri yerine getirmekte.
Aile olmak birtakım sorumlulukları beraberinde getirir. Ancak çoğu zaman eşler, sorumlulukların ihmali neticesinde baş gösteren sıkıntıları halletmede yetersiz kalıyor. Kahır çekmeyen, zorluklarla yüzleşmeyen aile fertleri çarçabuk ayrılmaya karar verilebiliyor.
Diğer taraftan ataerkil aile yapımız çocukerkile dönüştü. Tabir caizse çocuklar evde ikon hâline geldi. Artık bütün düzenlemeler ona göre yapılıyor. Ailede çocuğun önemini söylemeye gerek yok elbette fakat günümüzde çocuğa ilginin abartıldığını söylemek sanırım yanlış olmaz.
Gayri Fıtrî Durum
Aile müessesesini tehdit eden önemli bir meseleye dikkat çekmek istiyorum. Çağın çarpık, çarpık olduğu kadar da sapık lgbt1 ve benzeri hastalıkları günbegün yayılıyor. Başta İskandinav ülkeleri olmak üzere dünyanın gelişmiş birçok ülkesinde âdete teşvik ediliyor. Bu tür sapkınlıklardan kendimizi ve neslimizi korumalıyız ve mümkün mertebe uzak tutmalıyız. Bu sapıklığın temel felsefesi sadece cinselliği farklı kılmak değil, aynı zamanda dünya nüfusunu azaltmaktır.
Evlilik fıtridir. Yerine getirilmezse gayrimeşru fiiller yaygınlaşır. Nitekim kilisenin papaz ve piskoposlara evliliği yasaklamasından dolayı gün geçmiyor ki gayriahlaki durumlar baş göstermesin. Niçin? Çünkü bu durum fıtrata aykırıdır. Hâl böyle olunca Hristiyan din adamları kiliselerin gizli mahfillerinde günah çıkartırken günaha girmekteler.
Ülkemizde de bazı tanınmış insanların evlenmedikleri bilinmektedir. Evlenmelerine mâni bir durum yoksa onların yaptıkları da yanlıştır. Bu durum hiçbir zaman ikinci şahıslara örneklik teşkil etmez. Gayri fıtri her iş ve eylem yanlıştır, hatalıdır.
Dünyada aile mahremiyetinin minimize olduğu bilinmektedir. Bu durum son yıllarda ülkemizde de artarak devam etmektedir. Aile kurumu çok önemlidir. Ailenin oluşumunda dikkat edilecek hususlar vardır. Bu hassasiyet çok büyük oranda zedelenmiş durumda.
Günümüzde, çocuk sayılacak yaşlarda dahi kız-erkek ilişkileri, flört adı altında istenmeyen olaylara sebep olacak şekilde gelişebilmektedir. Maalesef her alanda mahremiyet aleniyete indirgenir oldu. Ailenin kutsallığı büyük oranda zarar görür oldu.
Pascal Bruckner: “Erkeğin öteden beri getirdiği üstünlükten intikam alırcasına kadınlar özgürlük talebinde bulunuyor. (…) Büyükannelerimizin ahlak yüzünden ya da… duydukları saygıdan dolayı sıkıntıdan patladıkları uzun emeklilikler bitti artık; hemen parlayıveren bir kocanın sille tokadına sabırla katlanma bitti; bir genç kızı yaşam boyu tek bir erkeğe ait olma zorunda bırakan tek yanlı sadakat da bitti; yüzyıllardan beri dişi cinsin bekleyiş ve boyun eğmeyle eşanlamlı olması bitti. Boşanmaların hızla çoğalması, evli hanımların bireysel başarıları ya da bir çeşit mutluluk düşüncesi uğruna evlerini bırakıp gitmekte bir an bile duraksamamalarından kaynaklanıyor…” diyor.2
Şu gerçeği tekrar hatırlatmakta fayda var: Yukarıda ifade ettiğim gibi evlilik bir sanatçı edasıyla sürdürülmelidir. Bir erkek ve bir kadının bir araya gelmesiyle oluşan aile, insan neslinin devamı için şarttır. Kadın-erkek arasındaki tartışmanın hiçbir zaman bitmeyeceği unutulmamalıdır.
Akıllı insan; aile kurumunun gereğine inanan, varlık gayesini bilen, sorumluluğunu yerine getiren, taksimata inanan ve sanatçı edasıyla hayatı kurgulayandır.
Osmanlı’da, eşler arasındaki incelikli, latif iletişim ve ailedeki hürmet ortamının bir göstergesi olarak paylaşacağımız şu pasaj, evliliği sanata dönüştürme örneği olarak önümüzde dursun:
‘ç e d i k p a b u ç â d e t i’
İngiliz Hanım seyyahlar -Lady Montagu, Sophia Poole- anlatıyor: Osmanlı kadınının özgürlüğünün sembolik göstergesi ‘ç e d i k p a b u ç â d e t i’dir.
Kadın harem kapısının önüne evin hanımının koyduğu sarı sokak pabuçlarının, kadınlara kocalarına karşı kendi kişisel alanlarını koruyabilme gücü verdiğini belirtirler.
Bu çedik pabuç âdeti kadının meşgul olduğunun, müsait olmadığının ya da misafir ağırladığının, kısacası kocasının müdahalesi olmadan kendi başına kalmak istediğinin işaretiydi. Harem kapısında pabuçları gören koca ise kesinlikle kadının alanına müdahale edemez; eşinin kendisinin müsait olduğunu bildirmesine kadar selamlıkta beklerdi. Bu adet kadının kişisel alanına eşinin duyduğu saygının bir göstergesi olmasının yanı sıra (…) ahlak kurallarının gözetildiğini vurgulamaktadır.3
Dipnotlar
1Modern Family Ailesiz Toplum… Ya sonrası? Ahmet H. Çakıcı
2Masumiyetin Ayartıcılığı; Pascal Bruckner; Ayrıntı Yayınları; s. 169-189
3Batılı Kadın Seyyahların Gözüyle Osmanlı Kadını; Filiz Barın Akman; Kopernik Yayınları