KAPAK-Diğergamlık

KAPAK-Diğergamlık

Bir mü’minin ahlak ve fazilet seviyesini gösteren en bariz ölçülerden olan diğergamlık, kendinden önce din kardeşinin huzur ve saadetini tercih edebilmektir. Yani önce ben yerine; önce sen, önce o diyebilmektir.

Diğergamlık bir fazilet, bir erdemdir. Bir fazilet toplumu olan İslam toplumunda Müslümanların diğergam olmaları, din kardeşini kendi nefislerine tercih etmeleri kadar tabi, olağan bir davranış olamaz.

Diğergamlığın en bariz örneği ensar-muhacir ilişkisidir. Nitekim Rabbimiz kulluk kitabımızın Haşr suresinin 9. ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler, onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler, zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önce tutarlar. Nefsinin tamahkârlığından korunabilmiş kimseler işte onlar saadete erenlerdir.”

Gönle imanın yerleşmesi, her şeyin başı bu olsa gerek. Kime iman? Elbette Allah’a iman ve Allah’ın iman et dediklerine iman…

İman bir tohum gibi gönül tarlasına ekilince meyvesini salih ameller olarak verir. Bu salih amelin adı namaz olur, temizlik olur, isar olur, diğergamlık olur… Elbette iman ve amel arasında külliyet ve cüzziyet ilişkisi olmasa da kesinlikle sebep sonuç ilişkisi vardır.

İman gönüllere yerleşince soframıza iki değil dört kişinin oturması, başkalarının maddiyat olarak daha iyi konumda olması, takva, hizmet açısından daha ileride olması bir çekememezliği değil, bir memnuniyeti doğuracaktır. Çünkü kaybeden yok, kazanan var. O da fazilet toplumu…

“Onlar ihtiyaçları olduğu halde yoksula öksüze ve esire yedirirler. Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz…” (İnsan, 8-10)

Kendi ihtiyacı olduğu halde başkalarına yediren, diğergamlık özelliği olan mü’min…

“Li vechillah” hayata dair duruşunu, yaptıklarını, yapacaklarını, beklentilerini, bekleyişlerini “li vichifilan li vechifulan” için değil, yalnızca Allah için yapan mü’min…

Ebu Hureyre radiyallahu anh’tan rivayetle: “Bir adam Rasulullah aleyhisselam’a gelerek; Ey Allah’ın Resulü, son derece muhtacım dedi. Allah Resulü hanımlarına haber gönderdi fakat onların yanında bir şey bulamadı. Ardından, bu gece bu adamı misafir edecek kimse yok mu, Allah’ın rahmeti ona olsun, buyurdu. Ensardan bir adam ayağa kalkarak, ben ey Allah’ın Resulü, dedi. Adam hanımına gitti, Rasulullah’ın misafirini getirdim, sakın bundan bir şey saklayıp bir kenarda tutma, dedi. Kadın, Allah’a yemin ederim ki yanımda çocukların yiyeceğinden başka bir şey yok, dedi. Adam ise, çocuklar yemek isteyecek olursa onları uyut, sonra gel, kandili söndür ve biz bu gece aç kalalım, dedi. Kadın onun dediğini yaptı. Sonra Rasulullah aleyhisselam’ın yanına gittiklerinde Rasulullah onlara, aziz olan Allah filan adam ve filan kadının yaptıklarını beğendi.” buyurdu. (Buhari)

Yermuk gününde İkrime’ye ve arkadaşlarına su teklif edildiğini ve onlardan her birinin suyun diğer arkadaşına verilmesini söylediğini görüyoruz. Hâlbuki bunların her biri bir insanın suya en fazla ihtiyaç duyacağı halde yani yaralı idiler ama onların her biri diğerine, öbürü üçüncüsüne suyun verilmesini söylemişti. Su üçüncüsüne ulaştığında ise hepsi vefat etmişti. Ve kimse o suyu içemedi… Allah onlardan razı olsun.

Şimdi ensar olma sırası, diğergam olma sırası bizde. Yardıma muhtaç bir kardeşimize, bir ihtiyaç sahibine el uzatma sırası bizde. Yediğimizden yedirme, giydiğimizden giydirme sırası bizde. Vakfı, cemaati, cinsiyeti, ırkı, rengi ne olursa olsun insanlık gereği beşeriyete yardım etme, kendi rahat ve konforumuzdan taviz verme sırası bizde… İnsanlardan bir teşekkür, bir karşılık beklemeden yalnızca “li vechillah” deme sırası bizde…

Ne mi yapacağız?

Ağzımızı kapatıp ümmete yara açan edebiyat yapma anlayışımızdan vazgeçip yaptığımız edebiyatı, yazdığımız İslam’ı, konuştuğumuz medeniyet için artık teorik boyutlardan pratik boyutlara ulaştırmalıyız. İslam yazılarda, dergilerde, raflarda duran kitaplarımızda zaten çok güzel ve muazzam bir nizam… Önemli olan o nizamın kaçta kaçını şu an kendi hayatımıza, kendi anlayışımıza tanzim edebiliyoruz? Bunun derdinde olmalıyız…

Vesselam.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.