KAPAK- Büyük Yarış

Bizi Allah’a yaklaştıran her şey hayırdır. Namaz, oruç, hac, zekat… bütün ibadetlerdeki amacımız Allah’a daha yakın olmaktır. Kurban ibadetinin manası dahi, “kurbiyyet” kişiyi Allah’a yaklaştıran demektir. İslam sadece iyi insan değil, o iyiliği başkalarına yansıtan, yaşayan, yaşatmaya çalışan “aktif iyi” bireyler istemektedir. Bu nedenle Müslüman sadece kendini kurtarmaya çalışan bir bencillikle hareket etmemelidir. Çevresine faydalı olabilmek için çabalamalı, yaşı kaç olursa olsun ilmî ve amelî yönden kendisini yetiştirmeye çalışmalıdır. Müminin hayatı (tercihi, hicreti) bir hayır yolculuğudur. Menzil ise Allah’tır.
Peygamber Efendimiz (sas): “Mümin cennete girinceye kadar hiçbir hayra doymaz.” buyuruyor.
Dünyaya gelen her insanın koştuğu, gittiği bir yön vardır. Müminin de yönü Allah’a doğrudur. Bunu da hayra koşarak, hayrı yaşayarak, hayırda yarışarak yapar. “Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır.” (Maide, 48)
Allah’ın “yarışın” dediği bir konuda da mümin, elinden geleni yapar. Bu da onu kurtuluşa götürür. Sonuç elde edemese de Rabbi onu bu niyet üzere görür.
“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac, 77)
Her mümin bir hayır neferi olduğu gibi içlerinden bazıları da hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir yapıda bulunmalıdır. Bu, İslam toplumunu diri tutan en mühim özelliklerinden biridir.
Müminun Sûresi’nin ilk 11 ayetinde müminlerin özellikleri sayılarak denir ki: (Şu vasıflara sahip olanlar) müminler kesinlikle kurtuluşa (başarıya) ermişlerdir:
- Onlar namazlarında huşû içindedirler. Namazlarını korurlar.
- Boş sözlerden yüz çevirirler. (Ya hayır söyle ya da sus.)
- Zekat için çaba sarf ederler. (Vermek için yollar ararlar. Vermemek için değil.)
- Namuslarını korurlar.
- Emanetlerine ve sözlerine riayet ederler.
Aynı sure-i celilenin 61. ayetinde: “İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve orada öne geçerler.” buyuruluyor.
İbn Kesir tefsirinde geçen bir hadis-i şerife göre bu ayetler indikten sonra Peygamberimiz (sas) demiştir ki: “Kim bu güzel hasletleri tam olarak şahsında toplarsa kesinlikle cennete girer.” (İbn Kesir, Tefsir, 7/454) Hacı Bektaş Veli bunu şöyle özetler: “Eline, beline, diline sahip ol.”
Müslümanlar arasındaki (Efendimizin bizzat örnek olarak bıraktığı) hayır anlayışı yüzyıllar içerisinde şu güzel ilkeyi doğurmuştur: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydası olan, malın en hayırlısı Allah yolunda harcanan, Allah yolunda harcananın en hayırlısı da insanların en çok ihtiyaç duydukları şeyleri karşılayandır.” Bu, müminin yaşam tarzıdır. “Nereden bir hayır çıkarabilirim?” derdinde bir yaşam.
Zaten Hicr Sûresi 99. ayette Rabbimiz de şöyle diyor: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” Her şey bir kenara, bir mümin için “Hayat memat meselesi” diyebileceğimiz en önemli sorumluluk budur. Bundan muaf olmak için kişinin ya canı ya da aklı olmamalı. Aksi takdirde sorumluluk son nefese kadar devam eder. Bu mesajlardan öyle anlaşılıyor ki İslam hareket istiyor. Aktif Müslüman istiyor. Bencil olmayan, iyiliği yansıtabilen, pasiflikten aktifliğe doğru giden bir anlayış istiyor.
Kur’an-ı Kerim’de de bizden hareket isteyen ayetlerden bazıları şöyle:
- “De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” (Zümer, 9)
İslam ilim dinidir. Müslüman, ilim yolunda beşikten mezara kadar ilerleyecektir. İlim yoluna giren cennet yoluna girmiştir. Bu nedenle mümin sürekli bilgilenen, ilmini eyleme dönüştüren, bu şekilde Rabbinin yanında değerini arttıran kimsedir.
- “ Onlar iyi işlerde (hayırlı işlerde) yarış ederler. O uğurda ileri geçerler. “ (Müminun, 61)
- “Allah inananlardan mal ve canları ile cihad edenleri mertebece, özürsüz olarak yerlerinde oturanlardan üstün kılmıştır. “ (Nisa, 95)
Mümin değerlidir. Onu değerli kılan, taşıdığı imandır. Efendimiz (sas), münafıkları dahi idare etmiş, Müslümanım dedikleri için onlara ses çıkarmamıştır. Burada kastedilen, Kur’an’a göre, Allah yolunda koşturanlar, oturanlardan daha hayırlıdır.
- “Hayırlı işlerde birbiriniz ile yarışın.” (Bakara, 148)
Kulluktan emeklilik diye bir şey yoktur. Mümin, Rabbine kavuşana kadar ona hazırlık yapar. Gerçek istirahat ise ancak cennettedir.
- “O halde yarışanlar bunun için (cennet) yarışsınlar.” (Mutaffifin, 26)
Hayır işlerinde yetinme diye bir şey yoktur. Bu kanaat ile ilgili bir şey değildir. Bu (Her zaman hayrı arama ve daha da hayırlısına talip olma düsturu) kaynağını imandan alan bir mümin karakteridir.
- “Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar. Korkarak ve umarak bize yalvarıyorlar. Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı.” (Enbiya, 90)
- “Rablerinden korkanlar, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler. İşte onlar, iyi işlerde (hayırlı işlerde) yarış ederler. O uğurda ileri geçerler.” (Müminun, 57-61)
Evet, sadece O’ndan, hep O’ndan isteyeceğiz. Tabii ki nimetleri herkese yeter. Fakat biz bu nimetlere ve kulluğa müstahak olmaya çalışacağız. Bu da hayırda yarışarak olur.
- “Hayırlı bir işte yorulunca bir başka hayırlı işe koyul, Rabbin ile irtibatını kesme.” (İnşirah 7-8)
Yorulacaksak en güzel yorulma budur. Çalışacaksak en güzel çalışma budur. Üstümüze toz toprak bulaşacaksa da bu uğurda bulaşsın. Bu muhakkak şerefli bir toz, izzetli bir yorulmadır. Çünkü Allah için yapılmıştır. Rahmetli Zeki Soyak Hoca Efendi tarla tarla gezip hayır toplayan bir kardeşimizin aracına binince, bu kardeşimiz: “Hocam dikkat edin. Tarlalardan geldik. Arabanın koltukları dahil her yer battı. Üstünüz başınız toz toprak olmasın.” Dediğinde, Hocamız: “Evladım, hiç çırpma, hiç dokunma, eğer üstümüze toz bulaşacaksa böyle bulaşsın. Bu bizim için bir şereftir.” demiştir.
Anlaşılan o ki Kur’an aktif olanı övmüş, pasif olanı ise aktif olmaya çağırmıştır. Efendimize (sas) de hemen ilk ayette “OKU” diyor Rabbimiz. Sonra Müzzemmil suresinde “KALK ve UYAR” diye emredip O’nu aktif olmaya çağırıyor. “Kalk, Uyar, Uyan, Uyandır.” diyor.
İslam dini, bir mümin için namazın, ibadetlerin, hayatın ve ölümün ancak Allah için olacağı bir yaşamı öngörmektedir. Bu da bizâtihi aktif olmayı zorunlu kılmaktadır. Bu hayır yarışında güçlü olmak, güçlü kalmak için kendimizi yenilememiz gerekmektedir. Zira “Güçlü mümin zayıf müminden hayırlıdır. Elbette her müminde hayır vardır. Sen sana fayda verecek şeyin ardına düş.” diyor ve hedef gösteriyor Peygamber Efendimiz (sas): Mümin güçlü olmak için gayret göstermelidir. Hangi konuda? Her konuda: İlmi, imani, zihni, ameli, fiziki ve mali konuda, evet, bu da mühimdir. Çünkü veren el alan elden üstündür. Dünyevileşmeden, malı Allah için kullanarak (mal seni kullanmadan) güçlenmek gerekir.
Mümin hayırların insanımdır. İki hayır ile karşılaşınca da en hayırlısını seçebilecek ferasettedir. Böylece müminin ömrü hayra hicret ile geçer. Zaten hicret de kıyamete kadar sürecek olan hak-batıl mücadelesinde hakkın, hayrın tarafını seçmek, seçebilmektir. Her yerde ve herkes için, her an devam eden, fıtrata yapılan bir yolculuktur hicret. Zaten gerçek muhacir de budur. Allah’ın yasaklarını terk edip helallerine sığınan hayır yolcularıdır. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “İyi Müslüman dilinden ve elinden diğer Müslümanların emin olduğu kişidir. (Asıl) Muhacir de Allah’ın yasaklarını terk edendir.”
Bir adam Resulullah’a (sas) sordu: Ey Allah’ın resulü, hangi hicret daha faziletlidir?
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın haram kıldığı şeyleri terk etmendir.” buyurdu.
Rabbimiz bizleri de şerden hayra, kötüden iyiye, haramdan helâle hicret eden, hayır peşinde koşan, hayır konuşan, hayır susan ve sonu da hayırlı olan, hayır yurdunun varisleri olan kullarından eylesin. Amin.