KAPAK – Ben Bu Yola Neden Çıktım

KAPAK – Ben Bu Yola Neden Çıktım

Toplumu yönlendirdiğine inandığımız insanlara bakıyorum da kendi hayatları üzerinde bile söz hakkına sahip değiller. Meşhur olmadan önce gayet özgün bir hayatları olsa da şöhretle birlikte birçok özgünlüklerini kaybetmek zorundalar. Kendilerine hayran olan takipçileri onları nasıl görmek istiyorsa ondan öteye geçemiyorlar. Yaptıkları her harekette takipçilerinin tepkisini hesaplayarak adım atmaya başlıyorlar. Takipçi sayısı arttıkça da yaşayabilecekleri alan bir o kadar daralmış oluyor. Bu yüzden kendisinden istifade ettiğim bir kişi geniş kitlelere hitap etmeye başlayınca pek sevinemem.

Yazıya böyle girince ünlü olup da değerini kaybedenlerden bahsedecek gibi oldum ama konumuz bu değil. Şöhretle birlikte yaşanan bu duygunun aslında her hayatta belli oranda yaşandığını anlatmaya çalışacağım. Mesela dindar bir kitleye hitap eden seküler bir yazarın gitgide nasıl dindar bir çizgiye girdiğini görüyoruz. Aynı şekilde dindar bir bayana gönlünü kaptıran seküler bir erkeğin de her geçen gün dindarlaştığını fark edebiliriz. Bu durum tek taraflı değil. Aynı zamanda dindar birinin seküler hayata geçişinde de benzer şekiller karşımıza çıkabilir.

Siyasi parti değiştiren büyük siyasetçilerin bir anda nasıl tam zıt açıklamalar yaptığını biliriz. Hitap ettikleri yeni kitle nasıl istiyorsa bir anda öyle düşünmeye başlıyorlar. İşte bu durum sıradan insanlar için de geçerli.

Bazen çok ilginç sahnelerle karşılaşıyorum. Şahsı tanıyorum ve o ortamda eleştirilen dünya görüşüne sahip olduğunu da biliyorum. İlginçtir ki kendi dünya görüşü eleştirilirken savunmayı bırakın, ortamdakilerle birlikte eleştiriyor. Ne yazık ki bu durumla sayamayacağım kadar çok karşılaştım.

Kendimi bu kadar kötü seviyede görmesem de benzer durumları yaşadığımı fark ediyorum. Ülkemizi ve dünyayı yaşanmaz olarak değerlendirdiğim muhalif damarlarım kabardığında, durup bir hayatıma bakıyorum. Genelde bu düşüncelere kapıldığım zamanlar şahsi hayatımda birçok tıkanıklık yaşadığımı fark ediyorum. Şahsi hayatım düzelince dünyayı değerlendirme şeklim bir anda değişiyor. Dünyada düzelen tek şey benim hayatımken sanki tüm dünya değişmiş gibi yorumladığımı fark ettim.

Bu yaşadığım yine de biraz masum kalabilir. Daha da kötüsü insan gelecek hayalleri kurar. Burada kötü olan hayal kurması değildir tabi. Kötü olan, kurduğu gelecek hayaline hangi yoldan ulaşabilecekse o yolu en doğru dünya görüşü olarak sunmasıdır. Mesela fakirken komünist dünya görüşüne sahip birinin zenginleşme fırsatını gördüğü an dünya görüşü bir anda değişmeye başlar. Kapitalizmin ne kadar adil bir düzen olduğunu ya da başka bir dünya düzeni kurulamayacağını dilinden düşürmez.

Ya biz bunları zaten biliyoruz da bu yazı nereye gidiyor diyebilirsiniz. İşte anlatmaya çalıştığımız mesele tam da bu. Bunları hep biliriz ama dünya görüşlerimizi yorumlarken günlük hayatımızı ya da gelecek hayallerimizi hiç hesaba katmayız. O gün bulunduğumuz konuma sahip olmasak ya da bambaşka bir geleceğe yelken açabilecek olsak hala aynı görüşlere sahip olur muyduk? Bizi alıp bambaşka bir çevrenin içerisine koysalar ve birkaç ay sonra gelip baksalar hala aynı kişi olabilir miyiz?

Şahsen ben çok farklı ortamlarda yaşamayı tecrübe etmiş biri olarak bu soruya rahatlıkla cevap veremem. Yaşadığım her ortamda dünya görüşümü net olarak ortaya koymuşumdur. Buna rağmen kendimi adam akıllı eleştirdiğimde, her ortamda bir şeyler kaybedip fark etmediğim yeni fikirler edindiğimi görebiliyorum. İnsan kendini bulunduğu ortama kabul ettirme duygusundan kolay kolay kurtulamaz. Bu sebeple bulunduğumuz ortamı belirleyemezsek gelecekteki dünya görüşümüzü de belirleyemeyiz.

Gelecek hayallerimize, bulunduğumuz konumdan ulaşamayacağımızı anladığımızda çok şey değişir. Bir şekilde bulunduğumuz ortamdan kurtulmaya çalışırız. Bunu yaparken de ilk yapacağımız şey, bulunduğumuz ortamın aslında yanlış olduğunu kanıtlamak olacaktır. İnsan, öncelikle bulunduğu ortamın yanlışlarını gördüğünü, sonra ayrılma sürecinin başladığını iddia eder. İşte hep bu noktada yanılırız. Hayaller başka dünyada kurulduysa bu dünyanın gerçek olmaması gerekir. İnsan da kendini ikna etmede çok yeteneklidir.

Bütün bunları fark ettiğimde doğruyu bulmanın ve doğruda devamlı sabit kalmanın tek başıma yapabileceğim bir şey olmadığını anladım. Allah’tan beni doğru olan yola bir şekilde iletmesini ve bu yolda da sabit bir şekilde tutmasını istemeye başladım.

Beni bu kadar basit bir sonuca bu kadar dolanarak geldiğim için eleştirebilirsiniz. Ben ise bu kadar dolanmama rağmen yazının sonunda Hz. Muhammed (sav)’in gösterdiği yolda kalabildiğim için Allah’a şükrediyorum.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.