Kahire Notları

Kahire Notları

Mısır, Afrika kıtasının kuzeyinde bulunan, 6000 yıllık tarihi geçmişi olan ve kadim devletler geleneğine sahip nadir ülkelerdendir. Tarihi süreç içerisinde insanların dimağlarını meşgul edecek büyük olaylara yataklık etmesi Mısır’ı diğer ülkelerden ayıran hususiyetlerden birisi olmuş. Çeşitli medeniyetler bu topraklarda neşvu nema bulmuş. Hem İslâm-tevhit mücadelesine zaman zaman ev sahipliği yapabilmiş, hem de tarihi öneme sahip büyük savaşlara sahne olmuş, geniş bir coğrafyaya sahip olması da bu ülkeye bariz bir tanınırlık sağlamaktadır.

Mısır’ın en büyük kentlerinden birisi olan İskenderiye Kahire’ye nispeten gelişmeye ve ilerlemeye istidatlı gözüküyor. Bu şehirde geniş ve düzenli caddeler, temiz lokantalar ve tertipli sahil kordonu dikkat çekiyor. İskenderiye Kütüphanesi göz kamaştırıcı. İhtişamı ve eser zenginliği ile yabancıları kıskandırıyor. Her ne kadar kuruluşunu başkaları yapsa da İslâm Medeniyetinin şaheserlerinden birisi olması bakımından gurur verici. Kayıt Bey Kalesi Osmanlının Mısır’a vurduğu damgalardan bir damga olarak varlığını sürdürüyor. İskenderiye’de firavunlar tarafından inşa edilmiş Deniz Feneri bu gün dünyanın yedi harikasından bir sayılmaktadır.

İskenderiye aynı zamanda bir sayfiye kenti. Şu anda Mısır’ın inşaat ve turizm merkezi kabul ediliyor. Uzun sahillere sahip olmasına rağmen bizdeki gibi olmazsa olmaz tarzlarda denizde çimme geleneği oluşmamış. Turistlerin uğramadığı, sadece halkın istifade ettiği sahillerin bir kısmında insanlar denize giriyorlar, lakin belki yüz erkekten birkaçı on- yirmi metre kulaç atıyor. Diğerleri sığ deniz kenarında günlük elbiseleri ile yüzme bilmeyen çocuklar gibi batıp batıp çıkıyor. Sonra, kumlara dizilmiş yüzlerce plastik sandalyelere oturup dinleniyor. Bu tarz denize girme hoşuma gitti doğrusu.

Kahire söylenilenlere göre 25 milyon nüfusa sahip. Karmaşık bir şehir. Klasik Doğu şehirlerinde olduğu gibi şehrin ana merkezleri biraz da olsa bakımlı, arka sokaklar berbat. Yirmi beş milyon insanın birlikte, ucu bucağı bulunmayan bir alanda, ulaşım araçlarının yeterli olmadığı bir merkezde nasıl yaşayabildikleri havsalamı zorladı. Bir sokakta eşek arabası ile hurda toplayan vatandaşı görürken, diğer sokakta at arabası ile nakliye işi yapan bir kişiye rastlamanız mümkün. Otobüs durağına ve trafik işaretlerine çok az yerde rastlayabilirsiniz. Otobüsler genellikle firen kullanmadan çalışıyorlar! İnsanlar engelli atlama yapan sporcular gibi! El kaldırıyorsunuz, otobüs yavaşlıyor, atlayabilirseniz ne Ala! Atlayamazsanız diğer otobüs gelene kadar antrenman yapacaksınız!

Kahire’de, Müslümanların neden büyük mimarlar, şehir planlamacıları ve mühendisler yetiştirmeye çalıştırmadıklarını sık sık kendime sordum. Yaşadığımız coğrafyada elzem olan bu ameliyye geçmişte dünya çapında meşhur insanlar yetiştirmişken, şimdi neden terkedilmiş?

İslâm âlimlerinin ve Müslüman mühendislerin enerjilerini şehir planlamacılığı üzerinde yoğunlaştırmaları kaçınılmaz. Ne kadar dindar olursanız olun kalabalıkların akabilecekleri hayat yollarını kolaylaştıramazsanız dindarlık tek düze kalmaya mahkûm olacaktır.

Kahire hijyeni, temizliği yeni yeni öğreniyor desek abartmış olmayız. Çevre temizliği anlayışı fertlerin ilgi alanına girmiyor. Her şey belediyelere havale edilmiş gibi. Belediyeler ise henüz bir başarı yakalamış gözükmüyor.

Ekseriyeti Müslüman olan bir ülkenin başkentinin caddeleri ve sokakları neden düzensiz ve pis olur? İbadetin umumi manası unutulmuşa benziyor. Toplumsal baskı oluşmamış. Anlayacağınız alan razı veren razı. Kimse, çöp yığınları ile dolu, pislikler içindeki sokaklardan geçerken kılını kıpırdatmıyor.

Genel temizlik anlayışı camileri istisnaî tutmamış. Mahalle mescitlerini geçelim, Kahire’nin en meşhur camileri (Cami-i Ezher, Cami-i Huseyn, Cam-i Amr bin As) bile şöyle kuvvetli bir elektrik süpürgesi yüzü görmüyor sanki! Cuma namazlarından sonra alnımdaki toz ve kumları temizlerken bizim camilerin kusurlarının ne kadar küçük ve önemsiz olduğuna karar verdim.

 Kahire’de sanat değeri olmayan müzik kültürünün Türkiye’deki gibi bütün halkı içine alamaması çok beğendiğim meselelerden biri oldu. Çok meşhur sanatçıları olmasına rağmen eğlence yerleri hariç herkes Kur’an dinliyor. Müzik yerine Kur’an… Gerçekten hoş…

Bir de kadınlar üzerinde tesettürün hâkimiyeti hala devam ediyor. İffet anlayışı terk edilmemiş. İffet örtüden ayrı düşünülmüyor henüz.

İnsanlar güler yüzlü ve cana yakın. Ancak sözünde durma ve zaman mefhumu henüz yerleşmemiş. Kişilerin “bukra inşallah…(Hemen inşallah…) anlamındaki sözü genellikle “yarın” anlamına geliyor.

Batılıların Afrika’yı sömürmeye başlamaları belki de Afrika insanının maddi hayattan ilga edilmesinin ilk adımlarını oluşturuyordu. Avrupalılar yerin üstündekileri keşfetmekle kalmayıp altındakileri de keşfetmeyi ihmal etmemişler. Yaptıkları keşiflerin sonucunu almak için öldürmüşler. Öldüremediklerinin bir kısmını köleleştirip; geriye bıraktıklarına ise İncil hediye etmişler. Böylece yeraltı zenginliklerin tek sahibi olmuşlar. Sömürgeci Batı zihniyeti Afrika’da o kadar tesirli olmuş ki, Kıta insanı hala belini doğrultamamış. Bunun izlerini Mısır’da da görmek mümkün. Günlük hayatın içindeki karmaşa, gürültü ve zorunlu geçim standartları bunu gösteriyor. Bu durum zengin dünya devletlerinin elde etiği asgari hayat standardına ulaşamamış birçok insanın, Kahire’nin dar sokaklarında, geçim telaşı ile bir gün sonra tekrar kayboluncaya kadar, kaybolup gitmesine sebep oluyor.

Halkın büyük bir çoğunluğu aylık ortalama 1000-1500 Cüneyhe ihtiyacı olduğu halde 300-400Cüneyh (120 TL) ile geçinmeye çalışırken; burada da “Mütraf” denilebilecek bir kesim hızla oluşmaya devam ediyor. Az sayıdaki eğlence yerlerinden, son model pahalı arabalardan ve yeni yeni açılmaya başlayan lüks lokanta, mağaza ve alışveriş merkezlerinden anlayabilirsiniz.

Mursî yönetimi, insanlar arasında büyük bir heyecan oluşturmuş. Bu sebeple halkın beklentisi oldukça yüksek. Yeni yönetim 2002’den sonra Türkiye’nin aşmaya çalıştığıdâhiliengellere benzer engeller, geri kalmışlık ve fakirlik gibi problemlerle ile karşı karşıya. Çarpık yapılaşma çözülmesi gereken başka bir problem. Gazetelerden okuduğumuz ve şahit olduğumuz kadarı ile okuma yazma ve eğitim seviyesi oldukça yüksek(Meşhur üniversitelere sahip, eğitim seviyesi yüksek böyle bir ülkenin noksanlıkları ancak ve ancak ihmal edilmişliğine delil olabilir.)

Takriben 85-90 milyon nüfusa sahip Mısır patlamaya hazır yağmur bombasına benziyor. İmkânların geniş olduğu biliniyor. Yeni yönetim bu imkânları iyi kullanabilirse ve iç mücadeleyi başarı ile gerçekleştirirse, belki yakın bir gelecekte, Mısır’ın daha farklı ve daha müspet özelliklerinden bahsedilebilir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.