İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ

“Şüphe yok ki, Biz insanı karışık bir damla sudan yarattık, onu imtihan ediyoruz. Onu işitici, görücü kıldık. Muhakkak ki, Biz ona hidâyet yolunu gösterdik, şimdi ister şükredici ve ister nankör olsun.”
(İnsan 2,3)
Rabbimiz Teâlâ’nın güç ve kudretini takdir, tayin ve tasvire mecalimiz yetmez. Onun kendi zatı celilini tasvir eden bir bölüm ayeti kerimeyi konumuza sertaç edelim.
“De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kâdirsin. Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın; ölüden diri çıkarırsın; diriden ölü çıkarırsın, dilediğini hesapsız rızıklandırırsın.” (Al-i İmrân:26,27)
“İmanı ya da inkârı seçerken baskı altında mıyız?” “Müslümanlar ve onların inançları bizi zorla Müslümanlaştırır mı?” Ya da “bizi yok mu ederler?” soruları, günümüz gayrimüslimlerini meşgul ediyor. Bunlarla fazla teşriki mesai yapan, İslam’ı kaynaklarından okumayıp Batı’dan öğrenmeye çalışan, atadan Müslüman kardeşlerimiz de kendi dinlerinden veya kendi dindarlarından kaygılanmaktalar. Bunlar da “Kur’ana göre kullar özgür iradeleri ile inkârı seçebilirler mi?” sorusunun cevabını aramaktalar. Yukarıdaki ayeti kerime başta olmak üzere birçok ayet ve sosyal gerçekle bu soruya cevap arayacağız. Soruların cevaplarını alan muhataplar aynı zamanda kendi nefislerinde bazı karşıt sorulara da cevap hazırlamalılar. Mesela,“Kişiler ya da kurumlar insanlara Allah’a iman etmeyi ve ibadeti yasaklayabilirler mi?” sorusunun cevabını da düşünmeliler.
Kur’an insanların zorla İslamlaştırılmasını öngörmez. Dinimiz olan İslam, Âdem aleyhisselamdan son peygamber Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme kadar gelip geçen peygamberlerin getirdiği dinin ortak adıdır. Allah, bizi Müslümanlar diye isimlendirmiştir. Müslüman, dininin de adı olduğu gibi hem Allah ile hem de çevresi ile barışmış kişidir. Müslümanlar Kur’an’ın ifadesi ile Allah’ın yeryüzündeki barış elçileri ve halifeleridir. Bu din tevhit dinidir. Sulh ve barış dinidir.
Kral peygamberler dâhil hiçbir peygamber insanları zorla İslamlaştırmamış ve İslamlaştırmak için güç kullanmamıştır. İnsanları sırf Allah’a inanmadıkları için öldürmemiştir. Ancak bugün inkârı savunanların ataları peygamberleri şehit ettiler. Sırf kendileri gibi inanmıyorlar diye din savaşları başlattılar, katliamlar yaptılar. Yakın yüzyılımızda gördüğümüz gibi Komünist Rusya’da, Komünist Çin’de vs insanları dinsizleştirme projeleri uyguladılar. Milyonlar, yerinden yurdundan uzaklaştırıldı. Sürgünlere gönderildiler ya da öldürüldüler. Bütün bu projeleri halka anlatırken de uygarlık ve çağdaşlık projeleri diye sundular. Hala da bu zulmü uygulayan ve uygulamak hevesinde olanları var.
“Kuşlar gibi özgür olacağı, herkesin eşit sosyal bireyler olacağı…” sloganları ile hayatları ve gelecekleri çalınan, her defasında kandırılan ve köleleştirilen zavallı insanlık şimdi de Demokrasi şekeri ile aldatılmaktadır. Etrafına baktığında şimdiden demokrasi adına kaç milyonun evsiz barksız bırakıldığını, katledildiğini, ülkelerin sömürüldüğünü ve çocuklarına kadar nasıl borçlandırıldıklarını görecektir. Demokrasi var, herkes özgür diyenlerin, Afrika başta olmak üzere nasıl bir sömürgecilik ve kölelik sistemi uyguladıklarını basireti bağlanmayanlar hayretle müşahede etmekteler.
Ali İmran:26,27 de gördüğümüz gibi Yüce Allah’ın güç ve kudreti sınırsız olmasına karşın hiçbir kulunu kendisine iman etmediği için dünyada cezalandırmamış, ona son nefesine kadar bu hatasından dönmesi için süre tanımış ve fırsat vermiştir. Onun rızkını kesmemiş, imtihan dünyasında ona negatif bir ayrım yapmamıştır. Hatta “İnsana ancak çalışıp koşuşturduğunun karşılığı vardır.” ayeti ile insanın iradesine müdahale etmediğini ve etmeyeceğini de kural olarak ilan etmiştir. Her şeyin bir karşılığı olacaktır. İmanın da inkârın da sonuçlarına katlanmak şartı ile insan davranışlarında ve tercihlerinde özgürdür.
İnsanlara zorla ve baskıyla bir şeyler öğretilebilir ancak zorla hakiki anlamda iman ve ibadet ettirilemez. İman ve amelin özü ihlâstır. Beyyine suresinde ifade edildiği gibi bütün insanlık Allah’a ihlâsla ibadet etmek ve dinlerini yalnız Allah’a tahsis etmekle görevlendirilmişlerdir. Bu konuya ışık tutan bazı ayetleri tekrar inceleyelim;
- Dünya imtihan dünyasıdır ve geçicidir. Gerçek hayat ahiret hayatıdır.
“ Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter. O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” (Mülk:1,2)
- Kimse zorla iman ettirilemez, Herkes tercihinden kendisi sorumludur. Mü’min sadece insanlık görevini yerine getirir ve kardeşini uyarır. Bu konuda radikalleşip hem kendine hem de karşısındaki muhatabına zarar verecek konuma düşmez:
“Tâ sin mim. Bunlar o apaçık Kitabın ayetleridir. (Rasulüm) onlar, inanmıyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin! Dilesek onların üzerine gökten bir mucize indiririz de boyunları ona eğilir (inanırlar).” (Şuara: 1-4)
- Kimse zorla ibadet ettirilemez,
“(Rasulüm)De ki: Ey inkârcı kâfirler. Ben sizin yaptığınız ibadeti yapmam; Siz de benim yaptığım ibadeti yapmazsınız. Ben asla sizin yapmakta olduğunuz ibadeti yapıcı değilim. Siz de benim yapmakta olduğum ibadeti yapıcı değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” (Kafirun:1-6)
- Dini tercihler ahirette; Cennet ya da Cehennemle karşılık bulur;
“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim tâğûtu inkâr edip Allah’a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir. Allah, inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin dostları da tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.”(Bakara:256, 257)
- Din, bir yaşam biçimidir. İslam dini tercihi yapıldıktan sonra onu tahkir ve tezyif haramdır.
Hem dünyada hem de ahirette cezaya muciptir. Tıpkı Bir Hollandalının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kendi özgür iradesi ile seçip evrak ve prosedürleri tamamlayıp vatandaşlığa kabul edildikten sonra “Ben uyuşturucu yasağı tanımam. Hollanda sosyalitesi çok yüksek, çağdaş bir ülkedir ve orada belli miktar uyuşturucu serbesttir. Kimse bana uyuşturucu kullanıyorum diye ceza veremez.” iddiası gibidir. Hâkim hem uyuşturucu kullanmak, almak ve satmaktan ceza verebileceği gibi devlet ve kanunları tahkir ve tezyiften de ceza verebilir. Ahiret inancı olan İslam dininde bir kısım yanlış davranışların cezaları dünyada verilirken bir kısmı da ahirete bırakılmıştır.
- Münafıkça davranmaktansa kişinin inancını özgürce ifadesi fert ve toplum için en doğrudur.
Kur’an ikiyüzlülüğün ahiretteki cezasını anlatırken sosyal bir toplum olan insanları da iki yüzlülükten sakındırır. İman ettim diyenlerin niyetlerini dünyada sorgulamaz. Toplumda kutuplaşma oluşturmaz.
“Münafıklar, küfür ile iman arasında bocalamaktadırlar. Ne bu müminlere bağlanırlar, ne de şu kâfirlere.” “Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın.” “Ancak tevbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah’a sarılanlar ve Allah için dinlerine samimi olarak bağlananlar müstesna. İşte bunlar müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere büyük bir mükâfat verecektir.”
Dünya tarihine baktığımızda aslında konuşulması gerekenin inkârın serbest olup olmadığından ziyade imanın serbest olup olmadığı konusu konuşulmalıdır. Düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü diyenler imanı gönül işidir diyerek, kalbe hapsetmeyi hedeflemişlerdir. Yüzyıllar içinde imanın göstergeleri ve gereği olan ibadet, ahlak ile inancın eğitim ve propagandasının yapılması yasaklanmıştır.
Peygamberler inanç özgürlüğünün mücahitleridir. Kur’an, peygamberlerin Allah’a inancın ve ibadetlerin özgürlüğü için yaptıkları zorlu mücadelelerini anlatır. Toplumlar da insanlar gibidir. İnsanları ölüme götüren sebepler olduğu gibi toplumları da temelinden sarsan hatta yıkan sebepler vardır. Bu sebeplerin başında da her türlü istibdat gelir. İslam dini demek imanın sosyal hayata yansıtılması ve canlı bir organizma gibi hayat bulması demektir. İslam tebliğini yaptığı inancın Rabbül âleminin son ikazları olduğunu ilan ve ısrarına karşın isminin ifade ettiği gibi farklı inanç gurupları arasında da diğer mahlûkat arasında da barışı sağlamak gibi bir misyonun da adıdır.
İnanç özgürlülüğü İslam’a göre verilecek ya da alınacak bir şey değildir. Zira iman kalplerde ve gönüllerde yeşerir, azalarda kendini gösterir. “Kişinin ahlakının güzelliği Müslümanlığının güzelliğindendir.” (Hadis) Buradan bakınca imanın iki yönü vardır.
1-Kalbe ait işler
2-Organlara ait işler; davranışlar, salih amel
Tarihin hiçbir evresinde inanç yasaklanamamıştır. İnancın açıklanması ve ibadetler yasaklanmıştır. Bu yasakları uygulayan geri kafalı insanlar ve sistemleri de kısa sürede tarihin çöplüğündeki nadide yerlerini almıştır. Hala da almaya devam etmektedir ve inşallah dünyada din düşmanı kimse kalmayıncaya kadar da devam edecektir. “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saf:8)
İslam münafıklığa şiddetle karşı çıkmıştır. Herkes neye inandığını özgürce ifade edebilsin ki sosyal haklarından yararlana bilsin, birbirinin kim olduğunu neye inandığını bilen saygın bir toplum kurulabilsin ister. Müslümanlar yüz yıllar içinde neredeyse bilinen dünyanın her yerine hâkim olmalarına rağmen bu insanlar bizim gibi inanmıyorlar Müslüman değiller diye onların ülkelerini yakıp yıkıp onları ya İslam ya da ölümle karşı karşıya getirmemişlerdir. İslam düşmanlarının ve inkarcı âşıklarının dediği gibi olsaydı Çin’den İspanya’ya kadar geniş coğrafyada İslam dışında din kalmazdı.
Tarih, İspanya ve Afrika’da din katliamları yapan ve yapılmasına göz yuman Hıristiyan Haçlı seferlerinin ve ateist din düşmanlarının Asya’daki katliamlarının şahididir.
Allah tarih boyunca zulme uğrayanların yanında olmuş onlara zafer vaat etmiştir.
“Şüphesiz Allah inananları savunur. Çünkü Allah hain ve nankörlerin hiçbirini sevmez. Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir. Onlar “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar…” (Hac:38,40)
Allah’a imanı yasaklamaya çalışanların asıl hedefleri İslam’ın sunduğu güzel ahlakın yasaklanmasıdır. Çünkü kâfirler, bataklıklardan beslenirler ve güzel ahlaktan rahatsız olurlar. İşte din ve iman düşmanlarının tarihlerinden Kur’an’a yansıyanlar;
Hayali ihracatçıların, haksızların, hırsızların, açgözlü dolandırıcıların Allah’a ve İmana niçin karşı çıktıklarının en somut örneklerinden biri Allahın yüce peygamberi Şuayb aleyhisselamdır:
“Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum.””Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. Halkın malına densizlik etmeyin ve yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin.” Eğer mümin iseniz, Allah’ın helâlinden size ihsan ettiği kâr sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü değilim.” Dediler ki; “Ey Şu’ayb, atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysaki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.” Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Biz senin söylediklerinin çoğundan bir şey anlamıyoruz. Ayrıca seni içimizde çok zayıf biri olarak görüyoruz. Eğer akrabaların olmasaydı mutlaka seni taşa tutarak öldürürdük. Senin bize hiçbir üstünlüğün yoktur.” (Hud:84-91)
İslam inancında imandan sonra ilk yapılacak şey namazdır. Çünkü namaz toplumu dönüştürür.“Sana vahiy edilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut:45)
Zinayı ilericilik kabul edip küresel bir sektör haline getirenler, eşcinselliğe özgürlük ve cinsel tercih diyenler, alkol ve uyuşturucu müptelası olanlar, gençliğin tadını çıkarmak, mal, mülk sahibi olabilmek adına faizci asalak rejimler kuranlar, yetim hakkı, kul hakkı demeden vahşice yaşayanlar, tabiki imana ve müminlere karşı çıkacaktır. Bunlar başkalarını köle gören, onların bedenlerinden ve her şeylerinden kazanç sağlamak isteyen kendi nefislerini ilahlaştırmış kimselerdir. İşte Rabbimizin evrensel uyarıları;
“Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur. Zinaya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.” (İsra:31,32)
“Lût’u da peygamber olarak kavmine gönderdik. O, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre hala o hayâsızlığı yapacak mısınız?””Siz ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz beyinsizlikte devam ede gelen bir kavimsiniz!”Buna kavminin cevabı sadece: “Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar bizim yaptıklarımızdan temiz kalmak isteyen insanlarmış!” demelerinden ibaret oldu. (Luf:54-56)
İnkârcılar bölücüdürler; halkları zengin fakir, halk ve soylular diye ayırırlar. İktidarı ellerine alınca Firavunun:“Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!”(A’râf 123) dediği gibi “Kendi hevâ ve hevesini İlâh edineni görmedin mi?…” (Câsiye: 23) edinen zorbalar kimin neye nasıl ve ne kadar iman edeceğine karar vermek isterler. Tabiki sonları çağdaşımız ve bölgemiz diktatörleri gibi olur. Çünkü baskı; görüntüde kendine saygılı, rejim yanlısı, içinde başka birine bağlı, rejim münafığı halkları türetir.
İman, kalbin işidir. Bir kimse kalbiyle tasdik etmeden hayatı boyunca inananlar gibi kelime-i şahadeti getirse mümin sayılmaz. Müslüman olmayanları zorla İslam’a girdirmek için çalışmak da fayda vermez. İkiyüzlülüğün çoğalmasına sebep olur. Fayda yerine zarar verir.
Ensar’dan, Huseyn’in Hıristiyan iki oğlu vardı. Bir türlü Müslüman olmadılar, bunun üzerine Huseyn, “nasıl benim bir parçam Cehennemde yansın” deyip onları zorla Müslümanlaştırmak istedi. Bu vesile ile “Dinde zorlama yoktur.” ayeti nazil oldu.
Tarih boyunca Müslümanlar, İslam hâkimiyeti altında yaşayan gayri müslimlerin namus, can ve mallarını muhafaza etmişler ve onlara dokunmamışlardır. Onları inanç ve ibadetlerinde serbest bırakmışlar. Kiliseler, havralar ve Budist tapınakları bunların yaşayan şahitleridir.
“Eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederdi. O halde sen mümin olsunlar diye insanları zorlayacak mısın?”(Yunus: 99) ayetini Müslüman yöneticiler hep baş tacı etmişlerdir. Günümüz inkârcıları inananların yaptıklarının tam tersini uygulamaya alarak inanç özgürlüğünü, sadece inanmamanın özgürlüğü olarak uygulamaktadırlar. İnkarcılara mahalle baskısı olmasın diye dünyada İslam inancını, ibadetini, eğitimini ve yaşantısını neredeyse yasaklattılar. Bireysel özgürlük diye din düşmanı söylem ve eylemlerin önünü açarak inanan insanlara en azından mahalle baskısı uygulamaya koydular.
Her şeye rağmen unutulmamalıdır ki inancı, ibadeti ve eğitimini yasaklayan toplumlar tarihin çöplüğünde yerlerini almışlardır. Özgürlüğün kitabını yazanlara da ibretlik kalıntılarını bırakmışlardır. “Gözler kör olmaz fakat sinelerdeki gönüller kör olur.” (Hac:46)