İMBİK- Evet…

Evet, insan eşref-i mahlûkat olarak yaratıldı.
Evet, insan dünyaya niçin ağlayarak geldiğini hala anlayamadı.
Evet, insan ağlamanın mı, gülmenin mi hakikat olduğunu ayırt edemedi.
Evet, insan her şeyi bildiğini zannediyor lakin en çok bilinen’i bilmiyor.
Evet, insan kendinin sebeb-i hikmetini bir türlü kavramak istemiyor.
Evet, insan başıboş bırakılmadığını unutmaya başlayalı çok oldu.
Evet, insan nefsini her şeyden daha çok seviyor.
Evet, kâinatın Yaratıcısı “Karada ve denizde insan eliyle bozulma başladı” buyurdu.
Evet, insan etrafını tahrip ediyor, çağlar boyu…
Evet, insan gökyüzünde yıldızların var olduğunu bile unutmaya başladığının farkına varamıyor.
Evet, insan ısınmak için iğne ucu kadar delik bırakmıyor evinde, sonra çareler arıyor ölümde…
Evet, insan kardeşinin ölü eti ile beslendiğinden obez olduğunu kabul etmek istemiyor.
Evet, insan üç beş kuruşluk menfaat uğruna babasını bile ifna etmek için gerekli cesarete otuz saniyede ulaşabiliyor.
Evet, insan büyük evlerde zindan hayatı yaşadığının farkında olamıyor.
Evet, insan hiç gülümsemeden içten içe mutluluklar vaat ediyor kendisine…
Evet, insan gülümsemeyi unutup, surat asmayı kanıksadı.
Evet, insan saçının bakımını yaparken, ozon tabakasını deleceğinin bilincine varamıyor.
Evet, insan kış ortasında domates yemenin neleri yok ettiğini düşünemiyor.
Evet, insan yeşil rengin yerini beton renksizliğine bıraktığını görmek istemiyor.
Evet, insan lüks hayat yaşamakla övünüyor, sonra da her şeyden şikâyet ediyor!
Evet, insan saatte 200 km yol alıyor; geride neler bıraktığına bakmıyor.
Evet, insan her şeyi yönetmek istiyor, fakat kimler tarafından yönetildiğini düşünmek istemiyor.
Evet, insan sıcak sımsıcak kürkler giyiyor ama kış uykusuna yatmıyor!
Evet, insan “hazır”ı her şeyden daha fazla seviyor.
Evet, insan herkesten “gözü açık” olmanın her şey olduğunu vehmediyor.
Evet, insan önce çalışmamakla övünüyor, tedavi olmak için çok çalışmak zorunda kalıyor.
Evet, insan her işini makineyle yapmaya bayılıyor; sonra da, eskiden bu kadar hastalık yoktu diye sızlanıyor.
Evet, insan her şeyi tadıyor günümüzde; ama ağız tadının kalmadığından yakınıyor.
Evet, insan komşusundan habersiz tok yatıyor; sonra da insanlar neden bu kadar yalnızlaştı diye ağlıyor.
Evet, insan bir yerlere tırmanabilmek için kardeşlerinin sırtına bölünmüş yol yapıyor; sonra da geldiği yere paraşütle indiğini zannediyor.
Evet, insan kışın kar yağdı diye sinirleniyor; yazın pınarların kurumasına kahroluyor.
Evet, insan kurtulmak istiyor ama bir türlü “ya Rabbi nefsimize zulmettik” diyemiyor.