İMBİK – Bir zamanlar Sloganlarımız Vardı

Evet, bir zamanlar sloganların yanlışlığını tartışırken şimdilerde faydalarını konuşabileceğimiz hiç aklımıza gelmezdi. Bir vakitler muhalefeti en güzel bir şekilde temsil eden bizler topyekûn dünya sistemine bayrak açmış; toplumun değişik katmanlarında inançlarımızı sloganlaştırıp haykırmaya gayret etmiştik. Arkamızda bir rüzgâr vardı, bizi iten. Oya tahvil edildiğinde tek rakamlarla ifade edilebilen varlığımızın kuvvetli dayanakları vardı. Kur’an ve Sünnet dillerimizden düşmezdi. Bizim düşüncelerimize tercümanlık yapabilen hatiplerimiz vardı.
Her bir faaliyetimizi cihat şuuru ile gerçekleştiriyorduk. Cihat kavramının kelime anlamı, terim anlamı, çeşitleri, ne zaman farz olur, hangi durumlarda farz-ı ayn, hangi durumlarda farz-ı kifaye olur, camiamızın en az okumuşundan tutun en yüksek tahsillisine kadar herkes tarafından bilinirdi. Herkes birbirine şimdiki vatsap durumlarında olduğu gibi kahve keyfi, yeni araba müjdesi ya da atama haberini vermeyi değil; İslâm dünyasında gerçekleşmekte olan cihat haberlerinden kesitler vermeye uğraşırdı. O zamanlar şehit sadece Allah yolunda cihat edene denirdi. Mücahitlerimiz vardı. Filistin’de, Eritre’de Moro’da, Afganistan’da… Siyaset bile cihat etmenin bir aracı kabul edilmişti. Parti liderimiz bile mücahit idi.
Bu günlere göre o dönemlerde daha bir samimi, daha bir şuurlu hareket etmemize rağmen, yaptıklarımızı beğenmez, küçük görür; daha bir şuurlu ve takvalı olmak gerektiğini birbirimize ilka ederdik. Takvanın gerektirdiklerini sık sık hatırlatırdık. (Va esefa ki takvalı olmak diye bir derdimiz olduğunu bile unutmak üzereyiz.)
Beğenmediklerimiz arasında sloganlar da var idi. Tabi ki sloganların içeriği değil; metod olarak kendisi eleştiriliyordu camiada. Aslında çoğu ayet ve hadislerin bir başka anlatımı olan ve anlamlı sözlerden oluşan sloganlar çok faydalı oluyordu. Gençliğe anında yüzeysel de olsa bilinç aşılıyordu. Ne var ki o dönemdeki yazarlarımız ve ideologlarımız sloganik Müslümanlığın yüzeyselliğinden dem vurarak yetersiz ve yanlış bir metot olduğuna vurgu yapmaktaydılar. Bir kısmı ise bu sloganların içinin doldurulması gerektiğine dikkat çekmekte idiler.
Bizler hem tartışmaları okur, tasdik eder; hem de mitinglerde, konferanslarda, hatta düğünlerde slogan atmaktan geri durmazdık. İyi ki geri durmamışız! Şimdilerde yaşadığımız kuru ortamları düşündükçe, hasretini çektiğimiz bir şeyler bırakmanın övüncü bize yetiyor. İşte o sloganlarımızdan birkaç örnek;
Tek Yol İslam!
“Allah indinde din İslam’dır.” ayet-i kerimesinin slogana dönüşmüş şekli. Hakikaten insanı etkileyen ve düşünce kıvrımlarını bir helezon gibi açıp geçen bir cümle. İslâm’ın ne olduğunu anlatacak anahtar bir cümle. Dinin, gidilecek bir yol olduğunu, hayat tarzı olduğunu, sadece ibadetlerden oluşmadığını, diğer ideolojilere karşı bir metod sunduğunu anlatan bir slogan.
Zulme Rıza Zulümdür!
Kur’an ve sünnetten devşirilmiş güzel bir slogan. Zihinde yaptırdığı çağrışım zulüm kavramından da öte… Zulmün kötü olduğunu anlamakla kalmıyor zulme razı olmanın da bir zulüm olduğunu kavramış oluyorsunuz. Zulüm kavramı ahlaki olarak zem edildiğinden, meydana gelebilecek bir reaksiyon sayesinde kesin bir biçimde reddediliyor ve daha sonrasında zulme rızanın da zulüm olduğu vurgusu son darbeyi vuruyor. Böylece genç dimağlarda zulüm kavramı olması gerektiği gibi, olumsuz yönü ile yerini alıyor.
Ne Sağdayız ne Solda, Hak Yoldayız Hak Yolda!
Arapçadan (La şarkıyye ve la garbiyye İslamiyye İslamiyye) tercüme edilmiş ve çok tutmuş, üstelik söylemesi ve dinlemesi hoş bir slogan idi. Anlam bakımından da İslâm’ın tek yol olduğunu ifade ederken doksanlı yılların sonuna kadar mitinglere damgasını vurmuş bir cümle oldu. Bu slogan o dönemin Müslümanlarının sağcı (muhafazakâr) ya da solcu olmadıklarını ifade eden bir haykırış olmuştu.
Küfür Tek Millettir!
Yine Kur’an ve Sünnete dayanan bu cümle, inanan insanlara ümmet şuuru veren bir slogan olarak çok sevilmişti. Küfür diye bir kelimenin toplumda anlaşılarak mantığının reddedilmesine hizmet etmişti. O dönemi yaşamış birçok kişinin ağzında hala dönüp dolaşıyor olması bu sloganın mahallemiz hafızasında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gösterir. Cümle, kısaca, ciltlerce kitap yazmadan, Hıristiyanların, Yahudilerin ve beşeri dinlerin aslında İslâm düşmanı olduklarını bir slogan cümleciğinin içinde anlatıvermektedir.
İran, Pakistan Sıra Sende Müslüman!
Devrimi anlatan, devrimi önceleyen, devrimi imrendiren ve devrim fikrini beyinlere zerk eden bu önemli slogan, insanları devrim hayali ile coştururdu. Tabi ki İslâmi bir devrimdi söz konusu olan. İran, İslâm devrimini yapmış, kanunlarını değiştirmiş, şeriatı getirmiş böylece huzuru ve saadeti yakalamıştı. Pakistan Ziyaül Hak sayesinde değişim yaşamış, şeriata kavuşmuştu. İran ve Pakistan sayesinde hevesimiz kabarmakta idi. Kısaca sıra bizdeydi…