İLMİHAL- Tevekkül

Tevekkül, kulun kendine düşeni, yapması gerekeni yaptıktan sonra işini Allah Teâlâ’ya havale etmesidir. Tevekkül, Allah Teâlâ’ya güvenmek, O’na dayanmaktır.
Müslüman gerek dünyevî ve gerekse uhrevî bütün vazifelerinde meşru olan her türlü çabayı gösterecek, sebebine tevessül edecektir. Sonra da Rabb Teâlâ’ya tevekkül edecektir.
Tevekkül, tembellik değildir. Tevekkül bir köşeye oturup her şeyi Allah Teâlâ’dan beklemek değildir. Çevremizde ve dünyada olup bitenlere seyirci kalmak değildir. Nemelazımcılık hiç değildir. Bir kişi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek;
“Ya Rasûlallah! Devemi salıverip Allah’a tevekkül edeyim mi?” diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et, buyurdu.” (Tirmizi)
İşte böylesi bir tevekkül, Kur’an ve sünnete uygun olan tevekküldür. Kişi yapması gerekeni yapar, sonra Allah Teâlâ’ya tevekkül ederse:
1- Vazifesini yapmaktan dolayı kalben rahatlar.
2- Bütün kalbiyle Rabbine yönelip dua eder. Böylece Allah Teâlâ’ya yakınlaşır.
3- İşin neticesini Allah Teâlâ’ya bıraktığı için, işin neticesi nasıl tecelli ederse etsin, ondan râzı olur. Bunalıma düşmez, ümitsizliğe kapılmaz.
4- Allah Teâlâ’nın takdirine râzı olmakla Allah indinde derecesi yükselir.
5- Yapacağı yeni işler için azmi ve şevki kırılmaz. Bilir ki, kendisinin yapması gereken çalışmaktır. Netice Allah Teâlâ’nın takdiri iledir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona kâfidir.” (Talak, 3)
İslamî hizmetlerde, düşman ile yapılan cihadda da yapılması gerekeni yaptıktan sonra tevekkül etmek Müslümanın bunalıma düşmesini, gevşeklik göstermesini önler, yenildiği zaman ümitsizliğe düşüp İslamî hizmetleri, Allah yolunda cihadı terk etmesine mâni olur. Çünkü bilir ki hidayet Allah’tandır. Zafer Allah’tandır. Kula düşen sebebine tevessül etmek, çalışmak, sonra Allah Teâlâ’ya tevekkül etmektir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Mü’minler ancak Allah’a güvenip dayanmalıdırlar.” (Âl-i İmran, 160)
Müslümanlar çalışmakla, başkalarına yük olmamakla emrolunmuşlardır. Bugün yeryüzünde zulüm varsa, soykırımlar yaşanıyorsa, Müslümanlar zillet ve meskenet içinde perişan ise bunun tek sebebi, Müslümanların İslam’dan uzaklaşmaları, Allah Teâlâ’nın, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyruklarına boyun eğmemeleri, İslamî ilimleri terk edip cahil kalmalarıdır.
Müslüman nasıl yaşayacak?
Nasıl çalışacak?
Nasıl tevekkül edecek?
Dünya-ukba arasındaki dengeyi nasıl kuracak?
Bütün bunlar ve benzeri konularda netleşmemiş bir Müslümanın Allah’a kulluğu, İslamî hizmetleri, Allah yolunda cihadı, Kur’an ve sünnete uygun olabilir mi?
Elbette hayır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Yapılacak işler hususunda onlarla istişare et. Artık kararını verdiğin zaman da Allah’a tevekkül et. Çünkü Allah tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran, 159)