İLMİHAL-GABN-İ FAHİŞ

Gabn-i fâhiş; aldatmak, alışverişte hile yaparak karşı tarafı zarara sokup fazla kâr etmektir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi gabn-i fahiş iki şekilde tahakkuk eder:
1- Malı piyasanın üzerinde yüksek bir fiyatla satmakla.
2- Malının değerini bilmeyen veya piyasadan haberi olmayan bir kişinin elinden malını piyasanın çok altında satın almakla. Her iki şekilde de aldatma vardır. Karşı tarafı zarara sokmak vardır. Her iki durumda aldatma çok fahiş olursa buna, gabn-i fâhiş, aşırı aldanma veya aldatma denilir ki; bu normal piyasa fiyatlarının gayrimenkullerde %20, hayvanlarda %10, menkul eşyada %5 oranında fazla olmasıdır.
Bu oranların altındaki aldanmaya ise gabn-i yesir, yani az aldanma denir.
Gabn-ı fâhişle beraber alıcı ve satıcı alışverişte yalan yere yemin etmişse aldanan taraf bu alışverişi feshedebilir.
Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çarşıya uğradı. Bir yiyecek yığını gördü. Elini içine soktu ve eli ıslandı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– Ey yiyecek sahibi! Bu nedir, diye sordu. Mal sahibi:
– Ya Rasûlullah! Ona yağmur değmiş, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Onu (yaş kısmı) alta değil de üstüne koysaydın da insanlar görseydi, olmaz mıydı? Kim bize hile yaparsa bizden değildir, buyurdu. (Müslim)
İbn Ebi Evfa radıyallahu anh şöyle bir rivayette bulunmaktadır:
“Bir adam pazarda malını sergiledi. Müşteriye, bana şu kadara mâl oldu diye Allah adına yemin etti. Hâlbuki o mal ona o kadara mâl olmamıştı. Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu: ‘Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere değiştirenlerin, işte onların ahirette bir payı yoktur.” (Âl-i İmran, 77) (Buhari)
Müslüman, bir mal satarken malının kusurlarını gizlememeli, alıcıya malının ayıplı yönlerini anlatmalıdır. Aksi takdirde müşteriyi aldatmış, alışverişe hile karıştırmış olur.
Bu hususta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın diğer bir Müslümana malındaki ayıbını açıklamadan mal satması helal olmaz. Çünkü Müslüman Müslümanın kardeşidir.” (İbn Mace)
Alışverişlerde yapılması gereken diğer bir husus da alışveriş yaparken malın değerinden fazla istememek, alırken de malın değerinden daha aşağı bir teklifte bulunmamaktır. Çünkü böyle bir alışverişte de her zaman aldanma mevzu bahis olabilir.
Şöyle ki: Siz değeri yüz lira olan bir malınıza yüz elli lira isteseniz. Şu üç durumdan biri olacaktır:
1- Alıcı pazarlık yapmadan aynı bedeli ödeyecektir.
2- Pazarlık yapıp nihayet farz-ı muhal yüz yirmi liraya râzı olacaktır.
3- Pazarlık neticesinde malın gerçek değeri olan yüz liraya anlaşacaklardır. Bu duruma göre birinci ve ikinci şıklar gerçekleşirse müşteri aldanmış olacaktır. Satıcı ise, haksız bir kazanç elde etmiş olacaktır. Malı alırken de benzeri bir durum olabilecektir. O bakımdan, alırken malın gerçek değerini vermeli, satarken de malın gerçek değerini istemelidir.
Bu hususta Kayle Ümmü Beni Enmâr radıyallahu anha şöyle bir rivayette bulunmaktadır:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle dedim: “Ya Rasûlullah! Ben alışveriş yapan bir kadınım. Bir şey satın almak istediğimde önce az fiyat veririm. Sonra artıra artıra içimdeki fiyatı veririm. Bir şeyi sattığım zaman da önce yüksek fiyat isterim, sonra indire indire onu asıl değerine satarım.”
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey Kayle, böyle yapma! Bir şey satın almak istediğinde içinden ne kadar vermek istiyorsan onu ver. Ondan sonra satıcıyı serbest bırak. İsterse senin dediğin fiyata bırakır, isterse bırakmaz ve malını satmaz. Bir şey satmak istediğin zaman da canın çektiği fiyatı (malının değeri olan fiyatı) iste. Müşteri isterse istediğin fiyatı verip alır, isterse almaz.” (İbn Mace)
İHTİKÂR – KARABORSACILIK
Bir malı, pahalanması ve daha çok kâr etmek için otuz gün veya daha fazla saklamak ihtikârdır, karaborsacılıktır. Bir tüccarın herhangi bir ticaret malını veya üreticinin ürettiği malı, imalatçının imal ettiği malı depolarında bekletmeleri piyasada bir darlık meydana getirmez veya fiyatların aşırı derecede yükselmesine sebep olup tüketiciyi zarara sokmaz ise ihtikâr olmaz.
Ancak ihtikâr, yani malı depolamak:
1- Fiyatların artması ve dolayısıyla daha çok kâr etmek maksadıyla depolanırsa,
2- Malı saklayıp piyasaya sürmemek halkı sıkıntıya sokuyor, zarar veriyor ise, bu iki durumda malı saklayıp depolamak haramdır.
Bu hususta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Malını piyasaya sürüp satışa arz eden rızıklanmıştır. İhtikâr eden (karaborsacılık yapan) da mel’undur.” (İbn Mace)
“Günahkâr, âsi olan kimseden başkası ihtikâr etmez.” (Müslim; İbn Mace)
Karaborsacı kendi rızası ile, ihtiyaç olduğu halde malını satışa arz etmez ise, yetkili makamlarca, kendi ihtiyacı kadarı bırakılıp fazlasına el konulur. Normal piyasa değerinden satılır ve satılan malın parası mal sahibine yani karaborsacıya verilir. Yetkili makamlar İslam’ın genel prensiplerine, mülkiyet hakkına aykırı olmamak şartıyla başka tedbirler alabilir, çeşitli yaptırımlar uygulayabilirler.