İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım İle Röportaj

1. Genç Adamlar’ın tanımasını ve takip etmesini istediğimiz isimlerden birisiniz. Bize kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
1967 Erzurum doğumluyum. Okul hayatımda da mümkün olduğu kadar başkalarına yardım etme duygusu içerisindeydim. Özellikle küçük çocukları koruma ve büyüklere karşı saygı benim için çok önemliydi. Mesela, bizim sokağımızda hangi teyzemiz bakkaldan bir şey alacaksa bağırdığı zaman ilk önce benim ismimi söylerdi. Onun için arkadaşlarım benimle futbol oynarken çok sıkılırlardı. Maçın en güzel yerinde biri çağırdığı zaman giderdim. Ya bakkaldan bir şeyler alırdım ya da pazardan gelen birinin çantasını taşırdım. Bunların benim hayatımda çok önemli şeyler oluşturduğuna inanıyorum.
Ayrıca rahmetli büyükannemin hikâyeleri benim için çok önemliydi. Sarıkamış hadisesi bizim oralarda olmuş. -O şehidler bizim köylerden geçmiş. AllahuEkber Dağlarıʼnın üzerinde dedemlere ait yayla evleri vardı- Bu nedenle hep şehid hikâyeleri dinledim ve şehid hikâyeleriyle büyüdüm.
Yine bizim o bölge hem Rus hem de Ermeni mezaliminin etkisi altında kalan bir yer. O hikâyeler de beni çok etkiledi. O nedenle özgürlüğün vazgeçilmez olduğunu biliyorum ve benim için emniyet duygusu da çok önemlidir. Yaşanan acıları aile içerisinde dinledim. Acılarla mücadele edilmesi gerektiğini de ailemden öğrendim. İlk günden itibaren hep bunlarla hedeflerimi belirledim. Şimdi de dünyanın dört bir yanında mücadele içerisindeyiz.
2. Yaptığınız hayırlar kimi veya kimlerin çıkarını zedeliyor da çalışmalarınıza yönelik komplolar düzenleniyor?
Biz insanlardan bir yardım talebinde bulunurken insanların yakalarına yapışmıyoruz. Biz insanların merhamet duygusuyla tanışmasını istiyoruz. O nedenle önce toplumda bir bilinç oluşturuyoruz. Sunmuş olduğumuz projeler toplumsal kabul gördüğü zaman projelerimize destek geliyor. Projelerimize daha çok kadınlar ve çocuklar ilgi gösteriyor. İşin doğrusu etrafımızda çok zengin insanlar da yok. Ancak yardım verenler çok yaygın. İmkânlarına göre az yardım veriyorlar ama çok insan bir araya gelince ve tamamen samimiyetle harmanlanınca bu yardımlar duaların da etkisiyle çok daha fazla oluyor.
Biliyorsunuz İsrail, İHHʼyı büyük bir tehdit olarak ifade etti. Bunun sebebi de toplumun her kesimindeki insanlara ulaşabilmemiz. Özellikle cahiliyyenin planlarını ve programlarını topluma anlatmada başarılı olduğumuzu görüyoruz. Bu yüzden insanlarda/toplumlarda siyonizme ve emperyalizme karşı zihin dünyasında bir set oluşuyor. Bunu sağlamaya çalıştığımız için de üzerimizden çeşitli komplolar düzenleniyor. Şimdiye kadar Allah Teâlâ bunlarla baş etmeyi nasip etti. Samimiyetle sırf Allah rızası için, Allah rızasını hedefleyerek çalıştığımız müddetçe Rabbim bizi inşallah koruyacaktır. Niyetimizin bozulduğu dönemde de Allah bizi hemen uyarsın inşallah.
3. Şehid arkadaşlarınız olduğunu duyduk. Şamil Basayev ve Bahaddin Yıldız gibi… Bize onlardan bahsedebilir misiniz?
Şamil Basayev çok yiğit bir insandı. Tutamayacağı sözü asla vermezdi. Cephede en önde olurdu. Kendisinin yapamayacağı şeyi askerlerinden istemezdi. Rahmetli Bahaddin Yıldız da hep gençlerle uğraşırdı. Gece-gündüz hizmet ehliydi. Onu bir öğrenci evinde, dağda veya deprem sırasında bir çadırda görseniz bilin ki sabahleyin çorbayı o yapacaktır, sofrayı da o kuracaktır.
Namazlarına çok dikkat ederdi, her ikisi de. Kuran okumalarına dikkat ederlerdi. İkisi için de kardeşlik çok önemliydi. Herhangi bir grubun veya cemaatin başka bir grup hakkında konuşmalarına tahammül edemezlerdi. Hemen yüzlerini çevirirlerdi. Böyle karakterli insanlardı.
4. İslam coğrafyasında şehid sayısının artmasını neye bağlıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda bütün İslam coğrafyasına karşı ahlaksız bir saldırı var ki bu bence dördüncü dünya savaşıdır. Bu savaşa karşı mücadele edenlerin sayısı arttı. Yani, İslam topraklarını savunmak isteyenlerin sayısı arttı. Bu nedenle her coğrafyada şehidlerin bereketini görüyoruz.
5. Şahit olduğunuz bir şehadet anını bizimle paylaşabilir misiniz?
Mavi Marmara’yı anlatayım. Herkesin hafızasında daha canlıyken. Rahmetli Cevdet Yılmaz kafasından vuruldu. Hemen yere serdiler onu. Kafasından vurulduğu için beyin parçaları geminin tahtalarına doğru akıyordu. Yanımda bir kadıncağız vardı. Hemen başörtüsünü çıkardı ve Cevdetʼin kafasına sardı. Bu arada olayı kameraya çeken biri vardı, Filistin kökenli. O kendini kaybetmiş bağırıyordu “Cevdet şehid oldu.” diye. Cevdet’in yüzünde bir gülümseme vardı. Ben hemen o başında bağırana “Yeter artık! O şehid oldu.” dedim.
Üstümüzde helikopter ışıklarını tutmuş ve etrafımızdan kurşun yağmuru… Ama nurani bir ortamdı. Melekler sanki Cevdet’e eşlik ediyorlardı. Cevdet’e ve diğer şehidlerimize baktım, hepsi tebessüm ediyordu.
6. Şehidlerimizin bıraktığı mirasa sahip çıkabilmek adına Müslümanlara özellikle Genç Adamlar’a ne gibi görevler düşüyor?
Öncelikle gücünüzün sonuna kadar çalışın. Tıkandığınız yerde ʻAllahu Ekberʼ deyin ve tekrar ayağa kalkın. Allah Teâlâ insan vücuduna hiç bitmeyecek enerjiyi vermiştir, bunu bilin. Yorgunluk diye bir şey yoktur, sadece geçici bir takım haller vardır. Kur’an okumanıza dikkat edin. Allahʼtan başkasından korkmayın. Cahiliyyeyi çok iyi tanıyın ki İslam’ı da tanımış olasınız. Hem cahiliyyeyi tanıyacaksınız hem de İslam’ı tanıyacaksınız. Ki böylece yapılanları bileceksiniz ve ona karşı yeni stratejiler geliştireceksiniz. Arkadaş gruplarınıza çok dikkat edin. En önemli koruma kalkanı çevredir. İyi çevreniz olursa onlarla cennet yolunda rahat yürürsünüz. Namazlarınıza da dikkat edin.