Her Nimet Bir Devlettir

Genç Adam dergimiz 30. sayısıyla okurlarının huzurunda. Heyecanlı mı heyecanlı dergimiz yayıncılık tecrübesinde yedi yılı geride bıraktı, adım adım sekizinci yıla doğru ilerliyor. Bahtı açık olsun.
Yüce kitabımızda “Başımıza gelen her musibetin kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzünden olduğu” (Şura, 30) buyrulur. Musibet aslında isabet eden, dokunan manasında bir kelimedir ancak her zaman olumsuz anlamda kullanılmış ve dert, sıkıntı, bela olarak anlaşılmıştır. Genç Adam dergimiz kendi ellerimizle yaptıklarımızın bir neticesidir. Hedefimiz rıza-i ilahi iken “İnsanlığın en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” hadis-i şerifi de heybemizdeki azıklarımızdandır.
Toplulukta rahmet olduğuna, sesin bir elden değil ama iki elden çıkabileceğine inanarak bir araya gelen Genç Adam kadrosu öncelikle kendileri için bir hayır ve istifade kapısı olarak gördükleri dergilerini el eli yıkar, el döner yüzü yıkar noktasından hareketle salih amel fırsatı olarak kabul etmektedir. Yayıncılık anlayışındaki bu bakış açısı ile sebep olan yapan gibidir şuuruna ulaşabilmek de mümkündür.
Dergimiz önce kendi emektarlarına, ardından da sesini duyurabildiği herkese ‘vesile’ olabilmenin heyecanını taşıyarak kendini Heyecanlı Gençlik Dergisi şeklinde ifade edebilmektedir.
Ağustos sayımızın heyecan kaynağı bir hadis-i şerif olmuş ve yüzyıllar öncesinden bütün insanlığa öğütlenen beş şey gelmeden beş şeyin kıymetinin bilinmesi gerektiği tekrar hatırlatılmıştır: İhtiyarlık gelmeden gençliğin, yokluk gelmeden varlığın, meşguliyet gelmeden vaktin, ölüm gelmeden hayatın kıymeti bilinmelidir.
Gençler bilse, ihtiyarlar yapabilse atasözü izaha fazlaca yer bırakmayacak donanımda, tarihsel tecrübenin bir ürünüdür. Büyükler, küçüklere tatlı ve samimi bir dille gençlik denilen hazinenin değerini ve bunun nasıl harcanması gerektiğini halı dokur gibi bir ince işçilikle ve sabırla anlatabilmeli, bu aktarımın sıkıcı olmayan yolları konusunda kafa yormalıdır.
Yokluk ve varlık kelimeleri ‘adı üzerinde’ diye tabir edilen özellikteki sözcüklerdendir. Var olduğunda kıymeti bilinen şey, yok olduğunda keşkeye fırsat vermeyecektir. Çünkü varlığında en güzel şekilde değerlendirilmiş, nice güzelliklere vesile edilmiştir.
Meşguliyet, işgal ile aynı kökten gelen bir kelimedir. Gittikçe büyüyecek, artacak ve bir rutine dönecek olan işler bizi işgal etmeden bizim asıl işlerimizle meşgul olmamız ve hepsinin teker teker ama hakkıyla üstesinden gelmemiz gerekmektedir. Yoksa avuntularımız gittiğimiz her yerde karşımıza çıkacaktır. Vakit, bizlere verilen ilahi emanetlerdendir. Bir mesaiye tabi olup onu bölmeden önce elimizdeki en güçlü ve etkili iki sermayeden biridir. Her işini son işinmiş gibi yap cümlesindeki şuura erişebilmek için bu ve benzeri tavırları kendimize sürekli telkin etmemiz gerekir. Telkin, bilgiyi davranışa dönüştürebilmenin en etkili yollarından biridir.
Ölüm, hayatla birlikte, Allah’ın kullarından hangisinin daha hayırlı iş yapacağını görmek için yarattığını beyan buyurduğu iki kaçınılmaz gerçeklikten biridir. Ölmeden evvel ölmek gerekir. Bunu, küçük kıyamet diye tabir edilen ölüm başa gelmeden önce kişinin kendi nefsini hesaba çekerek akıbeti hakkında tefekkürde ve hazırlıkta bulunması olarak anlamak gerekir.
Bu beş şeyi takdir edebilmek, her birinin kıymetini bilip hakkını verebilmek ne büyük nimettir, ne muazzam bir devlettir.
Ayasofya da heyecanlı mı heyecanlı bir devlet gibidir. Kıymetini bilecek, hakkını verecek olanlara selam olsun. Safları şuurla dolsun.