Haydi, Onlara Güzel Bir Şey Söyle

İman gibi bir ziynetle şereflenerek insanların en hayırlısı konumuna gelen Mümin bu ziynetiyle ışıldar, gözleri büyüler, mutluluk verir. Onun olduğu yerde karanlıklar nura ulaşır, bataklıklar kurur, yemyeşil olur. Biçarelere ümit verir, insanlığın yardımına kendini hasretmiştir. İnsanlığa adanan bu ömür elbette en yakınlarını unutmaz, vefasızlık etmez. Çünkü bilir ki; kendisini hayata getiren, koruyan, hazırlayan ve yetiştiren anne babası bambaşkadır. Onlara her şey feda edilir, muamelelerin en güzeliyle mukabele edilir ve rızalarının değeri başka bir şeyle asla ölçülmez.
Mümin, kul olmanın gereklerini yerine getirme mücadelesi verir. Hayatı bu mücadele içerisinde devam eder ve Rabbine bu şekilde kavuşmayı arzular. Bu süreçte ciddi bir yer tutan anne babaya iyilik ise arzusunun gerçekleşme ölçütlerinden birisidir. Nitekim Rabbimiz İsra Suresi 23. ayette: ‘Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.’ buyurmuştur. Bu ayet karşısında kolları sıvayan Mümin, anne babasının farkındadır ve her an gözü onların üstündedir.
Allah Teâlâ her insanı bir anne ve babadan dünyaya getirmiştir. Bu kanun gereği anne ve babalar da kendi can ve kanlarından olan yavrularını büyütme ve hayata hazırlamayla vazifelidirler. Şüphesiz bu büyütme ve hayata hazırlama serüveni anne babalığın ne anlama geldiğini ortaya koymaktadır. Daha dünyaya gelmeden belli zorluklarla/sancılarla başlayan bu süreç, her anı ayrı müşkülatla devam etmektedir. İşte bu gerçekten mülhemdir ki belli bir noktadan itibaren rızasını anne babanın rızasına bağlamıştır, Rabbimiz. Rasulullah Efendimizin dilinden öğreniyoruz: “Allah’ın rızası, anne babanın rızasında, gazabı da anne babanın gazabındadır.” (Tirmizi, 3) Kendisine kulluktan hemen sonra anne babaya iyiliği bize bildiren Rabbimizi, onları razı etmekle razı edeceğimizi Efendimizden öğreniyoruz. Bu razı edişteki ölçü ise son derece hassastır. Yaşlandıklarında öf bile deme ve onlara güzel söz söyle! Yeri gelince ağzın açılmasın, yeri gelince ağzından onlara karşı bal damlasın. Müminin ağzından çıkan sözler zaten güzeldir; bu sözlerin anne babaya yöneltilmesi de Müminin güzelliğindendir. Öf demesi -sitem etmesi, sesini yükseltmesi, terslemesi- ise Müminin karakterinde yeri olmayan bir tavırdır. Böyle bir şey aklına bile gelmez.
Zirve noktasını Hz. İsmail’de bulan evlatlık, yeri gelince kurban edilme emrine dahi: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun(Saffat,102) şeklinde latif bir cevap verebildikçe rızaya ulaştıracaktır. Bu evlat yaşadığı sürece yapabileceği en hayırlı üç şeyden birisinin anne babasına iyilik etmek olacağını da bilerek yaşayacaktır. Abdullah İbn Mes`ud r anh şöyle dedi: Peygamber aleyhisselama:
– Allah’ın en çok beğendiği amel hangisidir? Diye sordum.
– “Vaktinde kılınan namazdır” diye cevap verdi.
– Sonra hangi ibadet gelir? Dedim.
– “Ana ve babaya iyilik ve itaat etmek” buyurdu.
– Daha sonra hangisi gelir? Diye sordum.
– “Allah yolunda cihat etmek” buyurdu.(Buhari, Cihad 1)
Cennete giden yolda insanın azığını artıracak, işini kolaylaştıracak eylemlerin başında anne babaya iyilik ve itaat geliyorsa, Genç Adam bu şuurla hareket edecektir, elbette. Allah’a kulluğunu anne babasının rızasını alarak gösterecek, onların önünde hiç olsa gocunmayacak, sabrıyla güzellikler peydah edecektir. En güzel sözleri ile onlarla konuşacak, onları gülümsetmeyi kendine hedef edecektir. Genç Adam, şimdi git ve onlarla konuş. Unutma ki razı olduklarında senden, sende kendinden razı olacaksın!