HASHİMATO HASTALIĞI

HASHİMATO HASTALIĞI

Bu rahatsızlığın adı 1912 yılında hastalığı keşfeden doktor olan Hakaru Hashimato’dan gelir. Hashimato hastalığı, savunma hücrelerinin tiroit bezine karşı giriştiği mücadele sonrasında, tiroit bezinin kronik harabiyetiyle sonuçlanan bir hastalıktır. Otoümmün tiroidit olarak da adlandırılır. Hastalığın ortaya çıkışında kalıtsal özellikler de önemlidir. Genetik olarak hastalığa yatkın bireylerde çevresel faktörlerin de etkisi ile Hashimato hastalığının ortaya çıkma ihtimali artabilir.

Hastalık oluştuktan sonraki erken dönemde kabızlık(konsitipasyon),halsizlik, cilt kuruluğu ve kilo alımı belirtiler arasındadır. Hastalık ilerledikçe kişide soğuğa karşı tahammülsüzlük, terlemede azalma, depresyon, hafıza kayıpları, kramplar, eklem ağrıları, adet düzensizlikleri ve saç kaybı hastalık tablosuna eklenebilir.

Hastalığa dair birçok fiziksel bulgu daha ortaya çıkabilir:                                                                            

• Özellikle yüzde ve göz etrafında oluşan ödem (el ve ayak cildinde de görülebilir)

• Kırılgan tırnaklar                                                                                                                      

• Kan basıncında yükselme

• Konuşmanın yavaşlaması

Hashimato Hastalarının Beslenmede Dikkat Etmeleri Gereken Noktalar:

Glütensiz beslenme; buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan bitkisel bir protein olan glüten mümkün oldukça beslenmeden çıkartılmalıdır. Hazır ürünlerden ekmek, makarna, bulgur, irmik ve pek çok hamur işi tarifinde glüten bulunmaktadır.

Bununla birlikte, ilk etapta akla gelmeyecek soslar gibi birçok tamamlayıcı gıdada da glütene rastlanabilir.

Sadece gıda endüstrisinde değil, kozmetik ürünler, diş macunu, tutkal gibi pek çok farklı alanda da kıvam verici özelliğinden dolayı kullanılmaktadır.

Hashimoto tiroidi hastalarında çölyak hastalığı, sağlıklı popülasyona göre oldukça sık görülmektedir.

Çölyak hastalığı da glüten tüketimi ile tetiklenen otoümmün bir rahatsızlıktır.

 Glütendeki problem, sindiriminin zor olması ve sindirilememiş bu parçalar kan akımına karıştığında, bağışıklık sisteminin alarm durumuna geçerek glüteni yabancı bir madde olarak algılayıp, ona saldırmak için antikor üretmesidir.

Bu antikorlar glütene saldırdıklarında, yanlışlıkla bizim dokularımıza da saldırmaktadırlar.

Bu duruma « moleküler mimikri» denir ve glütenin otoümmün hastalıklara neden olma yollarından birisinin bu olduğu düşünülmektedir.

TAKVİYELER

Selenyum, antioksidan ve antiinflamatuvar etkilerinin yanı sıra tiroid hormon üretimini arttıran esansiyel bir mikro besin ögesidir. Selenyum eksikliği tiroid bezinde harabiyete ve fibrozis gelişmesine neden olur.

(Selenyum içeren besinler: Yağlı tohumlar, kabuklu yemişler, tavuk, balık, hindi, deniz ürünleri, tahıllar ve yumurta)

İyot, tiroit bezi fonksiyonları ve tiroit hormonlarının sentezi için önemli bir mikro besin ögesidir. İyot eksikliği guatrdan kretinizme kadar pek çok farklı klinik tablo ile karşımıza çıkabilmektedir. İyot yetersizliği sorunu ise diyete iyotlu tuzun eklenmesi kadar basit bir uygulama ile çözülebilmektedir.

D vitamini, bağışıklık sisteminin modülasyonunda önemli bir rol oynar, doğuştan gelen bağışıklık tepkisini arttırır.

Demir, tiroid hormonlarının üretiminde gereklidir. Eksikliğinde, tiroid hormonlarının sentezinde azalma, TSH seviyesinde ve bez hacminde artış gözlenir. Bu nedenle anemi, tiroid hastalığı geliştirme riskini artırabilir  ve eksikliği durumunda demir alımının iyileştirilmesi tiroidin işleyişini iyileştirir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.