Haklıların Dünyası

Haklıların Dünyası

İnsan Cenab-ı Hakk’ın şâheseri olduğundan seviyesine uygun yüksek bir hayat yaşamalıdır. “Süreyya süpürge olmamalı”, “Dağ fare doğurmamalı”, gözde kumaşlar paspas olarak kullanılmamalıdır.

Yâsin Sûresi’nin ikinci sayfası böyle bir düşünceye götürüyor insanı.

Rasuller geliyor, Allah’a kulluğa, hakka hakîkate çağırıyorlar. Zor durumda kaldıklarında, şehrin uzak noktasından bir hakîkat sevdâlısı geliyor, “kimseden Bir şey beklemeyen bu elçilere uyulması gerektiğini” söylüyor. Bu, seviyeye çağrıdır.

Prof. Dr. Hâlis Aydemir Hoca’mızın ifadesiyle insan hakîkatı görüp tanıdıktan sonra, tam bir kararlılıkla ona bağlanmalıdır. Değişik mülâhazalarla veyâ karşı çıkanların kalabalık oluşuna bakarak hakîkate yan çizmemelidir. Bu müslümanın olmazsa olmazıdır. İnsan kendini bilgiye açık tutarak hak ve hakîkatı arama süreci yaşamalı, bulduktan sonra tavizsiz bir şekilde ona bağlanmalıdır. İtâatini yanlış adreslere yönlendirmemelidir. Aksine bir tutum çok tehlikeli sonuçlar doğurur.

Müslümanların bunca parçalanmışlığı, tahammül sınırlarını aşan acılar yaşamaları hak ve hakîkatı umursamaz tutumlarındandır. İlkesiz bir şekilde bir yerlere taasubla bağlanmak kulluk anlayışımıza zıttır.

“Kuşku yok ki senin Rabbin, evet O, kimin kendi yolundan saptığını çok iyi bilir; yine O kimin hidâyete erdiğini de çok iyi bilir.

Artık hakkı yalanlayanlara boyun eğme! Onlar isterler ki sen onlara taviz veresin, buna karşılık kendileri de sana…” (Kalem Sûresi, 7-8-9)

İlim nâmûsuna ve ilim ahlâkına sâhip yeterli sayıda ve seviyede âlim yetiştirilememiş olması, İslam Dünyâsı’na çok pahalıya mâl olmuştur ve olacaktır. Maalesef Âlem-i İslâm parça parça olmuş, her bir zümre kendi doğrularını oluşturmuştur. İlmî şübhe ve ilmî zihniyetten uzak taraftarlar, kendi doğrularını tekrarlamayanlara sorumsuzca ve düşmanca hislerle saldırmış, kapanmaz yaralar açmıştır ve açmaktadır. Kardeşlik hislerimiz günden güne zayıflamakta, ölçüde ve düşüncede berâberlik berhavâ olmaktadır. Atalarımız buna “ihtilâf u tefrîka derdi” demişlerdir.

El âlem ne derse desin, müslüman hak olan yolda yapayalnız da kalsa yürüyecektir, hem de utana sıkıla değil haysiyet ve şerefle.

“Allah! Ede var bir. Bütün dünya karşımda olsa ne yazar?” diye düşünecektir.

“Ko, gülen gülsün

Hak bizim olsun.”

*  *  *

Şânı yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerim âyetleri üzerinde düşünülmesini isteyen bir kitaptır. Belli ki ilahî kelâmdaki pek çok âyet-i kerime Allah’ın yardımı ve anlama gayretiyle mesajlarını sunacaktır.

Felâk ve Nâs Sûreleri’nin muhtevâsını gözönünde bulunduran bir müslüman buyurmuşlar ki; “Cenâb-ı Hak bu sûreler aracılığı ile mü’minlerin maddî, mânevî ve ruhsal açıdan sağlıklı bir ömür sürmelerini istiyor.”

Ne güzel bir tesbit.

Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu Hoca’mız da, “Hepimiz Kur’ân-ı Kerim üzerinde düşünelim.Olur ki birimizin aklına gelmeyen diğerinin aklına gelir.” der.

Kur’an zenginliğini keşfetmenin usullerinden biri de bu olsa gerek.

Anlaşılıyor ki Cenâb-ı Hak kullarını hep mes’ûd görmek istiyor. Bu, O’nun sınırsız rahmet ve sevgisinin gereğidir. Kul da bu alâka ve sevgiye lâyık olmaya çalışmalıdır.

Şu neticeye varmış bulunuyoruz: “Bedenen, rûhen, ahlâken sağlığınıza cevâp verecek bir dünya oluşturun.” Yüce yaratıcı bunu istiyor.

Diyelim ki böyle bir dünya olşturuldu. Biz biliyoruz ki iyinin daha iyisi daimâ vardır. Öyleyse Cenâb-ı Hak şöyle demiş oluyor: “Haydi, bu şartları bir safha daha öteye taşıyınız.” Böyle böyle varacağımız netice bir dünya cennetidir.

“Akıl, mantık bu tesbiti onaylıyor” diye düşünüyorum.

Olması gereken budur.

Ya olan?

*  *  *

İnsan karma karışık bir varlık. Sanki zıtlıklar yumağı. Meleklerden daha melek, şeytanlardan daha şeytan olabilecek bir potansiyele sahip.

“Fıtrat hep hayra mütemâyildir” tesbiti de bilinen bir tesbittir.

“İnsanın sevimliliği, günahlarının azlığı ve kalbinin saflığıyla doğru orantılıdır.” diye düşünüyorum. Çocukların sevimliliği benim böyle düşünmeme sebep oluyor.

İnsanın sevimliliği, cana yakınlığı yazıyla değil de, belki bizâtihî görerek, yaşayarak anlaşılır, fotoğrafla-filimle anlaşılır.

İnsanın kalbindeki güzel duyguların diğer insanları olumlu yönde etkilediği ispatlanabilmiş midir, bilmiyorum. Bunun böyle olduğu sâbit ise mâsumiyet ve duygu güzelliğinin ne büyük nimet olduğu da anlaşılmış olacak.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.