HADİS İKLİMİ- Şükür

Ebu Hureyre’nin naklettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.” (Tirmizi)
Her nimet bir imtihan vesilesidir. Nimeti vereni hatırlamak ve O’na teşekkür etmek, nimeti artırıp bereketlendirir. Nimeti vereni tanımamak ve nimetin asıl sahibini unutmak ise küfran-ı nimet yani nimete karşı nankörlüktür.
Allah Resulü, cemaate imam olduğu zaman namazı çok uzun tutmaz; cemaat içerisinde hasta, yaşlı, çocuklu kadınlar olabileceğini mutlaka dikkate alırdı. Arkadaşlarının da buna dikkat etmelerini tavsiye ederdi. Ancak tek başına namaz kılacağı zaman ise hanımlarından izin alarak çok uzun namazlar kıldığı rivayet edilmiştir. Hatta o kadar uzattığı olurdu ki; bacakları veya ayakları şişinceye kadar kıldığı görülmüştür. Böyle yapmasının yegâne sebebi ise şükran duygusudur.
Şükür, Yüce Allah’ın sayısız nimetlerine karşı kalp, dil ve beden ile övgüde ve teşekkürde bulunma, nimetleri saygı ile itiraf etmedir. Kalbin şükrü, nimetleri verenin Allah olduğuna inanmak; dilin şükrü, Allah’ın verdiği nimetlere hamd etmek; bedenin şükrü, varlığını Allah’ın rızasına uygun bir şekilde sürdürmek, namaz, oruç gibi ibadetleri eda etmek ve O’nun yasaklarından uzak durup buyruklarını yerine getirmek; malın şükrü ise sadaka ve zekât vermektir. Zekât, malın şükrü ise, fitre de canın şükrüdür.
Şükür, aynı zamanda Allah’a kul oluşun bir gereğidir. Allah’ın güzel isimlerinden (Esma-i Hüsna) biri de “Şekûr” yani kendisine yapılan şükranları kabul eden. Allah, insanın kendisine şükretmesini, nankörlük yapmamasını istemektedir (Bakara, 152). Ayrıca O, yapılan şükrü karşılıksız bırakmamakta, şükre karşı daha fazlasını lütfetmektedir: “Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz gerçekten azabım çok şiddetlidir”. (İbrahim, 7) Aslında,“Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük edene gelince, (bilmelidir ki) Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. O, çok kerem sahibidir.” (Neml, 40) Ne var ki çoğu insan şükretmez! (Mü’min, 61)Bir kısmı da çok az şükreder! (Araf, 10)
Allah’ın nimetlerini saymaya kalksak sayamayız. Hem sayı bakımından çok fazla olduğu için sayamayız hem de pek çoğunun nimet olduğunun farkında bile değiliz de o yüzden saymayız, sayamayız. Bazı nimetleri ancak elden gidince fark ediyor, değerini de o zaman anlıyoruz. Ama iş işten geçmiş oluyor çoğu zaman.
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde, Allah Teâlâ’nın, eşinin yaptığı iyiliğe teşekkür etmeyen bir kadının yüzüne bakmayacağını belirtmektedir. (Nesâi) Şüphesiz aynı durum eşinin verdiği emeğe, gösterdiği iyi niyete ve sunduğu hayra teşekkür etmeyen erkek için de geçerli olacaktır.
Sayısız nimetin kendisine bahşedildiği insan, aldığı ve verdiği her nefeste, işittiği her seste, gördüğü her şeyde, tattığı her lezzette, dokunduğu her nesnede, kavradığı, idrak edebildiği her gerçekte bu kabiliyetleri kendisine veren Allah’ı anmalı, kendi acizliğinin farkına varmalı ve kendisine hayat bahşettiği için Yüce Yaratan’a şükran duymalıdır.
Peygamber Efendimizin de öğütlediği gibi, insan zenginlik ve yaratılış bakımından kendisinden üstün olanlara bakıp dövünmektense, kendisinden aşağıdakilere bakarak sahip olduklarının kıymetini bilmelidir.
Evine girdiğinde, Allah sana anne baba yahut eş çoluk çocuk nimeti vermişse, sağlıklı ve iyi bir durumda isen, Allah Teâlâ’ya bol bol şükret. Allah’ın nimetlerine alışıp da adeta nimet değilmiş gibi görmeye başlama. Nimetin, nimet olduğunu hissetmeyip müktesep hak gibi görme. Sen hayatını bu yüceler yücesi Allah Teâlâ’ya şükre alıştır. Sen sayamayacağın nimetler içindesin. Allah Teâlâ sana onları sürekli yeniliyor, güncelliyor. Hem de her gün. Niceleri o güne senin sahip olduğun nimetlerinden mahrum başlamıştır. Sen güven içindeyken o gün niceleri korkarak kalkmıştır. Niceleri işsiz kalmış, niceleri o gün fakir düşmüştür. Niceleri sağlığını kaybetmiştir. Sana ise nimetler yenilenmiştir. Unutma ki: Salih ameller ancak O’nun nimetiyle tamamlanabilir.