HADİS İKLİMİ- AŞIRI GİDEN HELAK OLDU, ORTA YOLU TUTAN KURTULDU

“Din kolaylıktır. Dini aşmak isteyen kimse, ona yenik düşer. O halde, orta yolu tutunuz, en iyiyi yapmaya çalışınız, o zaman size müjdeler olsun; günün başlangıcından, sonundan ve bir miktar da geceden faydalanınız. ” Buhari, Sahih, İman, 2/29 (I;15)
İslâm dini, değil söz ve davranışlardaki ifrat ve taşkınlığa, ibadetlerde dahi aşırılığa, tabiatı zorlayıcı iş ve davranışlara müsaade etmemiştir.
- üzere olmak, orta yollu hareket etmek ancak, güçlü bir irade, ilim, sabır, hilim ve tevazu gibi güzel hasletlerle başarılabilir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem mescide girmişti. İki direk arasına uzatılmış bir ip gözüne ilişti:“Bu ip nedir?” diye sorunca, sahabeler:
Bu, Zeynep Binti Cahş’a ait bir iptir. Namazda ayakta durmaktan yorulunca ona tutunuyor, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz:“Onu hemen çözünüz. Sizden biriniz canlı ve istekli olunca nafile namaz kılsın, Yorgunluk ve gevşeklik hissettiği zaman ise yatıp uyusun” buyurdu. Buhari, Sahih, Teheccüt, 18, (II;48)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dinde aşırı gitmekten sakının, sizden öncekiler dindeki aşırılıkları yüzünden helak olmuşlardır.” Ahmed b.Hanbel, I;215
İslâm’ın sınırları vardır. Sınırların ötesi aşırılıktır. İfrat ve tefrittir. Her şeyin yerli yerinde olma durumu ise itidaldir. Taşkınlık yapan, aşırı giden, itidalini kaybeden fert ve toplumlar telâfisi mümkün olmayan zararlar açmışlardır.
Fethi Yeken, “Davet Yolunda Dökülenler” adlı kitabında aşırılık yapanların, kötü akıbetlerinden şöyle bahsediyor:”Şöyle bir olay hatırlarım: Bir kardeş yaz mevsiminde Kur’an-ı Kerim’i tamamen ve sağlam olarak ezberlemek üzere yemin etti. Bunun için çok çalıştı. Ama başaramadı ve kendi kendine haddinden fazla kızdı. Kendisinden korkunç bir intikam almaya karar verdi. Bunun için Allah’ın helâl ve mubah kıldığı her şeyi kendisine haram kılmaktan başka yol bulamadı ve bunu yaptı. Ardı ardına oruç tutmaya başladı. Artık nadiren iftar ediyordu. Gece uyanık kalıp namaz kılıyor, kendini unutma hali dışında pek uyumuyordu. Sonunda çalışmalarından, öğreniminden oldu. Kitaplarını ve ev eşyalarını sattı. Bu hali psikiyatri kliniğine tedavi olmak üzere götürülmesi ve tamamen davadan yitirilmesiyle sonuçlandı.
1950’li yıllarda İslâmî harekete, biri aşırı, hiçbir şeyde normal tavrı ve yumuşaklığı affetmeyen, diğeri, bazı konularda gevşek olan iki kardeş katıldı. İkisi arasında yerli-yersiz konuşma ve sataşmaların ardı arkası kesilmiyordu. Öyle ki bir gün birbirlerini lanetleyerek bana geldiler. Aşırı olan: -Şu kardeşim var ya, münafığın biridir, kendisine haddin uygulanması gerekir, dedi. Ona, “niçin dedim?” O, “-Bugün sabah namazını güneş doğduktan sonra kılmış, dedi.” Ben, -Bu durum aranızda böyle bir anlaşmazlığın ve kavganın çıkmasını gerektirir mi? Bu kardeşinin fiilinin, münafıkların fiili olduğunu söyleyen herhangi bir âlim, fakih var mı? Allah’tan kork be adam, aşırı gidenlerden olma! Allah Rasûlünün hidayeti (yolu) üzere ol. Sünnetine bak, araştır, yoksa helak olanlardan olursun” dedim.
Ama ne yazık ki bu adam kibirlenerek, inatla bu nasihati reddetti. Sonra kendini beğenip, haddi aştı ve yalnız kendisini hidayet üzere, başkalarını da dalâlette görüp durdu. Bu halin üzerinden henüz uzun bir süre geçmemişken sakalını kesti, oyun ve hilesiyle onu imanından eden, dininden ve İslâm’dan çıkaran bir komşu kızına âşık oldu. Bu olaydan sonra da helâli helâl, haramı haram olarak tanımayan bir sosyalist oldu.”
- zikredilen örneklere benzer birçok olumsuzluklara her zaman ve her yerde rastlamak mümkündür. Zeki Soyak hocamızdan da bir hatıra nakledelim: Çocukluğumda hafızlığa çalışan iki kişi vardı. Biri ibadetine aşırı düşkün, öbürü de biraz tembel idi. İbadetine düşkün olan öbürünü ta evlerine kadar gider ve sabah namazına kaldırırdı. Namaza gelmediği zaman kızar, bağırır çağırır bir tokatlamadığı kalırdı. Neticede gevşek olan hafızlığı bitirdi. İmam oldu. Öbürü de hafızlığı tamamlamadan ortaokula kaydoldu. Hukuk fakültesini bitirdi. Emekli olana kadar çeşitli yerlerde hâkimlik yaptı. Namazını terk etti. İçki içti, bir sosyalist olup çıktı.(Ölçüler Dengeler, Zeki Soyak s.88,91)
Orta yol, sıratı müstakim olan dosdoğru yoldur. Orta yol, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yaşadığı ve bize tavsiye ettiği yoldur. Şu hadisler dikkatle incelendiğinde konunun ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır: Hz. Peygamber s.a.v. “Allah bir kısım farzlar koymuştur, siz bunları daraltmayın; bir kısım da yasaklar (sınırlar) koydu, bunları da aşmayın.”
(Söz ve davranışlarında ileri gidip )”Haddi aşanlar helâk oldular. ” Resûl–i Ekrem bu sözü üç defa tekrarladı. Müslim, Sahih, İlim, 47/4
. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün ashabı ile beraber otururlarken; Toprağın üzerine dosdoğru bir çizgi çizdi, bu çizginin sağ ve sol taraflarına da birçok çizgiler çizdi. Ortadaki çizilen düz çizgiyi işaret ederek, “İşte benim dosdoğru yolum(sırat-ı müstakim)” buyurdu. Bu düz çizginin sağ ve solundaki çizgilere de işaret ederek bu yolların her birinin başına şeytanların oturduğunu ve insanları dalâlete ve sapıklığa davet ettiğini ifade etti.
“Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin ibadetinden sormak için üç kişilik bir grup (Hz. Ali, Abdullah bin Amr bin As, Osman bin Mazun radiyallahu anhüm) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin zevcelerinden bazısının evlerine geldiler. Kendilerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ibadeti haber verilince (Rasulullah ‘ın ibadetini azımsayarak): “Rasulullah kim, biz kimiz? Onun gelmiş-geçmiş günahları mağfiret olunmuştur.” dediler. Onlardan biri; “Geceleri hep namaz kılacak ve hiç uyumayacağım,” dedi.
Diğeri de şöyle konuştu:”Ben bütün seneyi oruçla geçireceğim, hiç iftar etmeyeceğim. “
Üçüncüsü de:”Ben de kadınlardan (ayrı) bir yere çekilecek ve hiç evlenmeyeceğim ” dedi.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, onlara doğru geldi ve şöyle buyurdu:”Şöyle şöyle konuşanlar sizler misiniz? Haberiniz olsun, Allah’ a andolsun ki, ben sizin Allah ‘tan en fazla korkan ve en fazla muttakiniz olan bir kimseyim. Fakat ben oruç tutar (arada) iftar da ederim. (Geceleri) namaz da kılar ve yatar uyurum da. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Buharı, Müslim)
Görülüyor ki din hususunda gevşeklik göstermek, gayretsiz ve şevksiz davranmak, hamiyetsizlik Müslüman’a yakışmayan davranışlar olduğu gibi, ibadet kastıyla bile olsa, tabiatı zorlayıcı, aşırılıklar da tasvip edilmemektedir.
Cenabı Hak bizleri kuran ve sünnet yolundan islamın itidal ölçüsünde ayırmasın. Âmin.