Haccı Yaşamak

Haccı Yaşamak

İbadetler kulun kulluğunu idrak etmesi, kulluğunu yaşaması, kulluğun tadını çıkarması, hayatı Rabbi için yaşamasıdır. İbadetlerin de maddi nimetler gibi farklı manevi tatları farklı rayihaları vardır. Sağlıksız bedenler maddi tatlardan mahrum oldukları gibi, hastalıklı ruhlar da manevi rayihadan manevi tatlardan mahrum olurlar. Kulluğun hazzına varabilmek için ibadetlerin tadını almak gerekir. Temel ibadetlerden birisi de hacdır. Mebrur hac ibadeti, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin buyurduğu gibi kulu “Anasından doğduğu gün gibi yapar.” Hac ibadeti kulu arındırarak, kulluğun zirvesine taşır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz “Haccın yapılışına ilişkin uygulamalarınızı benden alın!” (Nesai) buyurmaktadır.

Elbette bu tüm ibadetlerde olduğu gibi, ibadetlerimizi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin ibadetlerine benzemeye çalışarak mümkündür. İbadetlerin şekillerinin öğrenildiği kadar hikmetlerinin de öğrenilmesi gereklidir.

Bununla birlikte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz “Allah sizin görünüşünüze ve malınıza mülkünüze bakmaz; yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim) buyurarak ibadetlerin ihlâs ve samimiyetle yerine getirilmesini istemektedir.

Hac ilahi bir çağrıdır. “İnsanları hacca çağır ki, yürüyerek veya uzak yollardan gelen yorgun develer üstünde sana gelsinler…” (Hac, 27)

İnsanoğlu soyut şeyleri kavramakta her zaman zorlanmıştır. Rabbimiz kullarına merhametiyle muamele etti de “evim” buyurduğu Kâbe’ye kullarını davet ederek onlara Rablerine daha yakın olmalarının hazzını yaşattı.

“Şüphesiz safa ve merve Allah’ın sembollerindendir.” (Bakara, 158)

“Kim Allah’ın sembollerine saygı gösterir ise şüphesiz ki bu kalplerin takvasındandır.” (Hac, 32)

Rabbimiz hac ibadeti ile samimi kullarına nasıl değer verdiğini göstermektedir. Hac ibadetinin büyük bir bölümü samimi kulların İbrahim’in, İsmail’in, Hacer validemizin hatıraları ile doludur. Onlardan izler taşımaktadır. “Orada apaçık belgeler, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse güvende olur.” (Âl-i İmran, 97)

“Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Düşün bakalım ne dersin dedi. O da: Babacığım sana emredileni yap! Beni sabredenlerden bulacaksın dedi. Nihayet her ikisi de boyun eğip İbrahim de onu yüz üstü yere yatırınca O’na şöyle seslendik: Ey İbrahim! Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. Biz (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.” (Saffat, 102-107)

“Yola gücü yetenlerin Kâbe’ye gelerek haccetmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” (Âl-i İmran, 97)

Gücü yeten Rabbinin davetine koşacaktır.

“Buyur Allah’ım buyur! Emrindeyim buyur! Buyur Allah’ım! Senin asla ortağın yoktur. Buyur Allah’ım! Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de senindir, mülk de senin. Senin asla ortağın yoktur.”

“(Yol için) Kendinize azık alın. Gerçekten en hayırlı azık takvadır.” (Bakara, 197)

Doğan insanın, doğumuyla yolculuğu da başlamaktadır. Ecele doğru yol alan insan bu arada farklı yolculuklar da yapmaktadır. Hepsinde de unutulmaması gereken azık takva olmalıdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin ifadesiyle “Dünyada gurbetteymiş gibi ya da bir yolcuymuş gibi” (Buhari) ahiret yolculuğumuza devam etmemiz gerekmektedir. Bu menzile sağ selamet ulaşmanın sağlam yoludur.

Bütün ibadetlerde olduğu gibi hac ibadetinde de “Sen onu görmesen de o seni görür.” (Buhari) anlayışıyla ibadet etmeye gayret etmeli, Allah’ın misafiri olma heyecanını yaşamalıdır. Sürekli tevbe ve istiğfar edilmelidir.

“Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka hüsrana uğrayacağız!” (Araf, 23) Böylece Rabbine yalvararak tüm günahlardan arınmalıdır.

“Sonra manevi kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Bey-i Atik’i tavaf etsinler.” (Hac, 29)

“Zemzem suyu ne için içilirse o yararı sağlar.” (İbn Hambel)

“Allah’ım senden yararlı ilim, bol rızık ve her dert için şifa istiyorum.” diye dua edilmeli.

“Hac Arafat’ta olmaktır.” (İbn Mace)

“Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin, Allah’tan bağışlama dileyin!” (Bakara, 199)

Arafat’ı yaşamalı, bir ömrün muhasebesi yapılarak tedbirler alınmalıdır. “Şeytan, yaptıkları işleri süslü gösterip onları yoldan alıkoydu.” (Ankebut, 38)

Mina’da temsilen şeytanı taşlayan mü’min, ebediyen vesveseci şeytana uymama sözü verilmelidir.

“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Ama O’na sizin takvanız ulaşır.” (Hac, 37)

Kurbanı Allah için kesip, tıraş olup ihramdan çıkmalı. İbadet kastıyla saçını kazıtan mü’min, yeri gelince de İsmailcesine başını vereceğinin sözünü vermelidir. “Allah’ım başlarını tıraş ettirenlere merhamet et.” (Buhari)

Haccın yoğun ibadet atmosferini ömür boyu sürdürme gayret ve çabası içerisinde olmalıdır. “Hac ibadetlerinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi, hatta daha güçlü bir anışla Allah’ı anın!” (Bakara, 200)

Her zaman bütün azalarına sahip olan mü’min, Hac’da daha hassas ve dikkatli olmalı, müflis tüccar gibi olmamak için ilahi ve nebevi ikazlara kulak verip gereğini yapmalıdır. “Hacda kötü söz, çirkin davranış, günaha sapma ve kavga yoktur.” (Bakara, 197)

Beytullah; yıpranan, örselenen, pörsüyen mü’minler için yeniden dirilişin, canlanışın, hayat buluşun mekânı olmalıdır. Mü’min onsuz olamaz.

“Allah, saygın evi Kâbe’yi insanlar için ayakta kalma sebebi kıldı.” (Maide, 97)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.