Genç Adam’ın Gömleği Önden Yırtılmaz

Her ne zaman eyledin bir günah
Saat gelmeden eyle bir gün ah
Günah; göğsünü tırmalayan ve insanların bilmelerini istemediğin şeydir. Mü’minin kalbi kolay kolay şaşmaz bir ibredir; doğru işlerde sakin olur, yanlış işlerde tedirgin olur, daralır. Bu işaret kişinin takvasına göre şiddet kazanır. Hz. Ali’ye birisi gelerek onu övüyor. Hz. Ali “Dilindeki kadar iyi değilim ama kalbindeki kadar da kötü değilim.” diyor. Mü’min böyle olmalı, hadisata ferasetle bakmalı.
Günah Allah’ın hakkına zulmetmektir. Her ne kadar Allah, insanın zulmetmesinden zerre kadar zarar görmese de günah işleyen Allah’ın hakkına zulmetmiştir.
Allah insana akıl ve irade verip hata etme yeteneğini vermeseydi bu iş abesle iştigal olurdu. Rabbimiz abesle iştigalden münezzehtir. Verdiği akıl ve iradeyle kulunu imtihan etti. Yasak ağaç, iradeyi imtihan içindi. Rabbimiz insanı kusur işleyebilir yaratmış ve insana bir kurtuluş yolu göstermişti: tevbe.
Tevbe denince akla istiğfar da gelir. Arasındaki ince ayrım şöyledir; istiğfar kötüden vazgeçmek, tevbe ise iyiye yönelmektir. Bir adamın zinayı bırakıp içkiye başlaması tevbe değildir. Tevbe istiğfarın sonucu, istiğfar da tevbenin sebebidir. Tevbe yükten kurtulmaktır. Tevbe iki yönlü bir eylemdir. Birincisi; LA ikincisi; İLLALLAH’tır. Yani geçmişi sıfırlayıp attığın sıfırların başına 1 koymaktır.
Kabul olunmuş tevbe Nasuh tevbedir. Nasuh hem ism-i fail hem de ism-i mefuldür. Yani hem samimi olan hem de sahibini samimi kılan’dır. Sütün memeye dönmesi nasıl muhal ise o kişinin tekrar günaha dönmesi de öyle muhaldir.
Yeryüzü serencamı tevbe ile başlamıştı. Hz. Adem, Rabbinden öğrendiği kelimelerle tevbe etti ve Allah da tevbesini kabul etti. Hz. Adem’i Adem yapan hatasını kabullenip tevbe etmesi; şeytanı şeytan yapansa hatasını savunmasıydı.
Eskimeyen eskilerimizin de günahlarından af istemeleri takdire şayandır. “Ya Rasulullah öğrendim ki Ashab-ı Kehf’in peşindeki Kıtmir cennete gitmiş. Nasıl gider, bir köpeğin cennette ne işi var diye itiraz edecek değilim. Biliyorum ki o da ahbabım dediğin Ashab-ı Kehf’e uydu. Ahbabın üstünde ashabın var, ben de senin ashabının köpeğiyim. Cehennemi hak ettiğimi biliyorum ama köpeğin biri cennette biri cehennemde olmaz. Şefaat buyur, ben de cennete gideyim.” diyen Molla Cami’miz; “Cehennemi hak ettiğimi biliyorum ama girersem iblis sevinecek, beni affet.” diyen Hasan-ı Basri’miz; “Hocam bana Behiştî yani cennetlik mahlasını verdi ne olur onu ahirette mahcup etme.” diyen Sinan Çelebi’miz bunun en güzel örneklerindendir.
Eğer insan hata işlemeyen bir varlık olsaydı Allah’ın; Ğaffar, Settar, Ğafur, Rahman, Rahim, Halim sıfatları nasıl tecelli edecekti?
Ne var ki bizler hep af diliyoruz ama kendimiz çok acımasız oluyoruz. Başkalarının kusurlarıyla oyalanmaktan kendimizin kusurlarını göremez olduk. Genç Adam; sen yüzünü pak eyle de aynaya bühtan olmayasın. Affeden affolunur düsturu ile aynileşememişiz.
Bu konuyla alakalı yaşanmış iki misal arz etmek istiyorum. Birincisi, Kadıköy müftüsü Ahmet Mekkî Efendi’den. Talebesi anlatıyor; “Hocam maaşının tamamını, kendinin çok zor durumda olduğunu, paraya şiddetle muhtaç olduğunu söyleyen bir kadına verdi. Hocamla vapura bindik ki bir de ne görelim, aynı kadın başka birinden aynı mazeretlerle para istiyor. Hocam beni kolumdan tutup hızlıca çekti ve ‘Çabuk üst kata geçelim kadın bizi görüp mahcup olmasın.’ dedi.”
İkincisi, adını bilmediğimiz bir hoca efendiden. Sevenleri bu hocayı ziyarete geliyorlar. Ziyaretçilerden birisi istemeden uygunsuz bir ses çıkarıyor. Tabi mahcup oluyor, kızarıyor, bozarıyor. Ne yapacağını, nasıl özür dileyeceğini bilemiyor. “Efendim özür dilerim istemeden oldu.” diyor. Hoca da “Evladım ne diyorsun, duyamıyorum, biraz bağır.” diyor. Hoca efendi sırf o kişi mahcup olmasın diye ömrünün sonuna dek sağır rolü yapıyor. İşte İslam! İslam’ın içinde hiçbir fenalık, dışında da hiçbir güzellik yoktur.
Ey altından ırmaklar akan cenneti isteyen Genç Adam! Sen de herkes gibi bir Yusuf’sun. Kimi Züleyha’sını arkasından koşturacak, kimi Züleyha’sının peşine koşacak. Kiminin gömleği arkasından yırtılacak, kiminin önünden… “Haydi, bana gel.” diyen Züleyhalara cevabın “Ben Allah’tan korkarım!” olabilecek mi?