Ensar Olma Bilinci

Ensar Olma Bilinci

Ensar kelimesi; Arapçada yardım edenler, yardımcılar anlamlarına gelmektedir. Sıfat olarak ensar; herkesi seven, herkese yardım eden demektir. Terim olarak ise; İslam dininin tarihsel gelişimi açısından büyük bir öneme sahip olan hicret olayı ile bir topluluğa kimlik olarak terimleştirilmiştir. Âl-i İmran suresi 194-195’de konumuz şöyle ele alınır;

“Rabbimiz! Resullerin vasıtasıyla bize vaat ettiğin şeyleri bize ver ve kıyamet günü bizi rezil ve perişan etme. Muhakkak ki sen vaadinden dönmezsin. O zaman Rableri, onların dualarına icabet etti. (Şöyle buyurdu): Sizden erkek veya kadın amel edenin amelini kesinlikle zayi etmem. Siz birbirinizdensiniz. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye uğrayanların, savaşanların ve öldürülenlerin seyyiatlarını mutlaka örteceğim. Ve onları mutlaka, altlarından nehirler akan cennetlere sokacağım, Allah’ın katından bir mükâfat olarak. Ve Allah, mükâfatların en güzeli O’nun katındadır.”

Allah için olmayan bir yardım, Allah’ın dini için olmayan bir yardım yardım mıdır? Yoksa zenginin elinden malının gitmesi midir? Ensar olmak, Allah için olmak, Allah’a ulaşacak iyilikler yapmaktır.

Son dönem siyasi olayları bize gösterdi ki ensar olmak ‘bir olmaktır.’ Kardeşinin acısını ta yüreğinde hissedip onunla acıları pay etmektir. Bangladeş’te idam edilen İslam âlimi Nizami’nin oğlu Rahman’ın teşekküründe gizlidir ensar olmak. Türkiye bu konuda ne yaptı? Tarafını belirledi, haklının yanında zalimin karşısında yerini aldı. Ensar olmak bunu gerektiriyordu. Medine halkının yaptığı da tam olarak böyleydi. Ensar olmak için insanı okudular. Bu okuma onları ensar yaptı. Onlar neyi, neden ve kime, nasıl vereceklerini biliyorlardı.

Kendileri fakir, Rableri zengindi. Kendileri sınırlı, Rableri sınırsızdı. Onlar, Âl-i İmran suresi 194-195 ve Enfal suresi 72. ayetlerin sırrına erdiler. Okuduklarının canlı şahidi ve öncüsü oldular. Verdikçe nefsin azgınlığının gittiğini gördüler. Verdiler, verenin alandan üstün olduğunun nebevi müjdesine nail oldular. Ensar olma anlayışlarında bananecilik, kayıtsız kalmacılık yoktur. Mesela onlar, ‘Allah’ın isterse doyuracağı kişiyi ben mi doyuracağım.’ cümlesini hiç kurmadılar.

Sahi Ensar olmanın yolu nerelerden geçer? Fedakârlık, duyarlılık, diğerkâmlık, isar, samimiyet hayatımızın neresinde keşfedilmeyi bekliyor? Söz kalpten çıkar, ağızdan çıkan sözün kalıcılığı ve etkisi yoktur. ‘Ensar olmalıyız’ sözünü içselleştiremediğimiz sürece, Ensar olamayız. Eylemin olmadığı yerde söz de biter. Ensar olmak, karşılığını sadece ve sadece Allah’tan umarak verdiğimiz şeylerde gizlidir.

Ensar olmak, yücelere erişebilme umuduyla hayırdan hayra koşup yoruldum demeyi kendine men edenlerden olmaktır. Ensar olmak, dünyada ahireti kazanmak için say etmektir. Ensar olmak, aslında direnmektir. ‘Benim elimden ne gelir?’ sözünü lügatlerden çıkarıp atmak demektir. Nerde bir direniş varsa orda şeytanın bin bir düzeni, hilesi boy gösterir. Hakla ve Hakta kalan herkes, şeytanla mücadelesini kazanır, erdemliler arasına adını yazdırır.

Ensar olmak bu yüzden umut ve korku arasında bekleyiştir. Tıpkı Meryem’in annesi gibi ‘Hadi Rabbim kabul buyurmazsa’ acziyetidir.

Ne mutlu ensar olup ensar kalıp Allah’ın dinine Allah yolunda yardımcı olanlara. Allah’ın rahmeti onların üzerine olsun.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.