En Güzel Borç

En Güzel Borç

Sosyal hayat içerisinde sahip olduğumuz kimliklerin tabii olarak birtakım sonuçları ve sorumlulukları var. Birey olarak hangi konumu dolduruyorsak o konumun gereklerini yerine getirmekle bir şekilde mükellefiz. Aksi takdirde içinde bulunduğumuz toplum içinde tutunmamız çokta mümkün olmaz. Sahip olduğumuz tüm kimliklerin üzerinde yer alan Müslüman kimliğimizin de tabii olarak birtakım sonuçları ve üzerimizde görülmesi gereken etkileri var. Dolayısıyla biz hayatı ve hayatın içindeki kavramları yorumlarken Müslüman kimliğimizin gereği olan bakış açısını bir şekilde yakalamak durumundayız. Gelişi güzel yaklaşımlar, popüler algılar, mevcut baskın kültür bizim için değer ölçüleri olamaz.

Ekonomik gidişatın ve maddi kaygıların gündemimizi oldukça fazla işgal ettiği bir süreçte bu alana dair bir kavramı gündeme getirmek istiyoruz; “Karz-ı hasen”. Karz, terim olarak “geri ödenmek üzere verilen mal veya birine ödünç, borç verme” demektir. Bu ödüncün “güzel” diye nitelenmesi ise (karz-ı hasen) verilen ödüncün gösteriş ve dünyevî beklenti olmaksızın sırf Allah rızâsı için ve helâl maldan yapılmasının gerekliliğine ve böyle bir davranışın güzelliğine işaret eder.

Karz, Allah’a yakınlaşma anlamı içeren bir akit olup karz alan açısından dünyevî, karz veren açısından uhrevî faydalar içerir. Ayetlerde, Allah yolunda ve uhrevî ecir beklentisiyle yapılacak harcamaların bir bakıma dünyada Allah’a borç verme sayılıp karşılığının ahirette kat kat fazlasıyla alınacağı belirtilir. Burada “güzel” nitelendirmesiyle geçen karz tabiri, ödünç işlemi de dâhil hayır duygusuyla ve Allah rızası için yapılan her türlü malî fedakârlığı kapsar. İhtiyaç sahibi bir kimseye ödünç vermenin karz-ı hasen adıyla yaygınlık kazanması Kur’an’da geçen bu teşvik ve nitelendirmeden kaynaklanır. (Bakara, 245 – Hadid, 18 –Müzzemmil, 20)

Efendimiz aleyhisselam herhangi bir menfaat gütmeksizin sırf Allah rızası için verilen borcun, yeri geldiğinde sadakadan daha değerli olduğunu bizlere haber verir; “Miraç gecesinde bana, cennet kapısında şöyle bir yazı gösterildi. “Sadaka on misliyle mükâfatlandırılacaktır. Karz-ı hasen (ödünç para) için ise on sekiz katı ecir vardır.” Ben, Cebrâil’e: “Ödünç verilen paranın niçin sadakadan daha üstün olduğunu sorduğumda, şu cevabı verdi: “Şüphesiz, dilenci (çoğu zaman) yanında para olduğu halde ister. Ödünç (borç) isteyen ise, ancak ihtiyacı sebebiyle borç ister.”[1] Yine başka bir hadis-i şerifte ise iki defa borç vermenin bir defa sadaka vermeye denk geleceği ifade edilmektedir.

Müslümanın bir sıkıntısını gidermek adına ona borç vermeyi yeri geldiğinde sadakadan daha değerli gören bakış açımız bir kenarda dursun, borç altına girmekten Allah’a sığınan ve bu sığınmayı günlük dua ve virtlerine konu yapan bir peygamberin ümmeti olduğumuz gerçeğini de hatırlarda canlı tutmalıyız. Evet, Efendimiz aleyhisselam dualarında ve Allah’a olan sığınmalarında borç altına girmeyi ve o borcun altında ezilmeyi söz konusu etmiştir. Peki, borç verip bir Müslümanın derdine deva olmayı sadakadan daha değerli gören de kendisi değil miydi? “Kim Allah’a güzel bir borç verirse…” diye başlayan ayeti ümmetine tebliğ eden de bizzat O değil miydi? Elbette öyleydi fakat aynı Peygamber aleyhisselam borç altında ezilmekten, kaldıramayacağı yüklerin altında perişan olmaktan ve bunun sonucunda da insanların vereceği sıkıntılara maruz kalmaktan da Allah’a sığındı ve ümmetine de bunu tavsiye etti. Dolayısıyla Rahmet Peygamberi, ümmetine olan hitaplarında muhteşem bir denge gözetti aslında; bir taraftan imkân sahibi müminleri mallarını Allah yolunda değerlendirmeye teşvik etti diğer taraftan ise eli darda olan müminlere borç altına girmeyi son şık olarak sundu. Böylece hem borç veren tarafı hem de borç alan tarafı Allah’ın razı olacağı bir zeminde buluşturmuş oldu.

Para ile olan imtihanımızın ağırlaştığı bir süreçte, Rabbimizden O’nun rızasına aykırı bir tavır içerisinde olmamayı dileriz. Bütün bakış açısını maddi değerlere kilitlemiş sığ bir anlayışın sahibi olmaktan da O’na sığınırız. Sözlerimizi Efendimiz aleyhisselamın şu cümleleri ile bitirmek istiyoruz; “Allah’ım! Kederden ve üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç yükünden ve insanların kahrından sana sığınırım.”[2]  


[1]  İbn Mâce, “Sadakât”, 19

[2] Ebû Dâvud, “Salât”, 367

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.