Ekonomi Kafalı Olmaya Gerek Yok

Ekonomi Kafalı Olmaya Gerek Yok

İki veya daha fazla insanın bir araya geldiği her ortamda ekonomi hakkında bu kadar fazla konuşulmasını doğru bulmuyoruz. İnsanların ekonomiyi hayatlarının ilk ve temel derdi haline getirmelerini de doğru bulmuyoruz. En ufak zaman dilimlerini bile gelir sağlamak amacıyla heba edenlerin bu anlayışlarını da doğru bulmuyoruz. İnsanlarla ilişkilerini maddi boyuta indirgeyerek hayatı, çıkarlarının üzerine bina edenlerin bu yaklaşımlarını da doğru bulmuyoruz.

Doğru bulmuyoruz… Çünkü inancımız bu dünyanın imtihan sahası olduğunu söylüyor. İnsanların ekonomiyi, gelir elde etmeyi, parasal büyüme derdini bir hastalık ve ayak kayması olarak görüyoruz. Ezeldeki takdirin önüne geçemeyeceğimize göre para ve biriktirme aşkının insanları inancından uzaklaştıracağını biliyoruz. Kalbî ve fikrî ayrılıkların başlangıç aşamasının ekonomik büyüme hastalığıyla başladığını da çok iyi biliyoruz.

Batılı, emperyalist beyaz adamın ‘kâğıda yüklediği anlam üzerine’ hayatlar kuruluyor. Beyaz adamın doğru ve kabul edilebilir dediği ne varsa onların peşine takılmış, freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı yol alan milyonlar var, maalesef. Durup halini değerlendirecek vakit bile bırakmamış kendisine. “Yeter ki para kazanayım, ekonomim iyi olsun.” deyip de kimlere hizmet ettiğini, hangi işi yaptığını önemsemeyen insanlar görüyoruz. Bunlar eleştirdikleri hatta duyduklarında yüzlerini buruşturarak yerden yere vurdukları köleliği içselleştirmiştir.

Günümüzün ekonomi kafalı insanları hayatlarını o kadar daraltmıştır ki hayatlarında kendisine bile yer yoktur. Ayak oyunlarının ve parasal kandırmacanın merkezi konumundaki borsa ve sanal para piyasaları ekonomi kafalı insanların bunalım merkezleridir. Hak edip etmediğine bakmadan, başkalarının haklarını yiyip yemediğine dikkat etmeden, faiz sisteminin içerisinde debelenen insanlar batmaya, iflasa ve kaybetmeye mahkûmdur. Hem bu dünyada hem de ahirette…

Dünyayı cennetleştirme cinnetine kapılanlar paradan çok konuşunca çok para sahibi olacağını, maldan çok konuşunca da çok mal sahibi olacağını zannediyor. Yatırım yapacağım diyerek bir yandan birilerinin kuklası oluyor diğer yandan zifiri karanlıklarda kayboluyor. Kısa yoldan köşeyi dönmek isteyenler ise zekâ seviyesi oldukça düşük kimselerin elinde bozuk para gibi harcanıyor.

Biz Müslümanlara gelince… Bizler çok çalışırız, çalışmalıyız. Ama çok kazanmak veya çok biriktirmek için değil. Elimize geçecek olanın veya boğazımızdan inecek olanın helal olması için çok çalışırız. Hayatımız boyunca helalin peşine düşer ve helalle yetiniriz. Bir de başkasına muhtaç olmamak için çok çalışırız yalnız ihtiyaç sahiplerini de asla unutmayız. Sahip olduklarımızda onların hakları olduğunu iyi biliriz. Önem bakımından parayı nereden/neyden kazandığımızla kime ve nereye harcadığımız aynıdır. Nerede ve nasıl bir iş yapacağımızı işte, bu anlayış belirler.

Bizler iktisadı bilen ve iktisatlı yaşamanın derdinde olan insanlarız. İktisadı alacak-verecek defteri meselesi olarak değil ihtiyaç olanı üretmek ve yeterince tüketmek olarak anlarız. Elimizdekilerin ve cebimizdekilerin kıymetini biliriz. Harcamalarımızı zaman ve mekan dengesi gözeterek cimriliğe kaçmadan savurganlığa da yönelmeden cömertçe yaparız. Efendimiz aleyhisselamın “Kim iktisat ederse Allah onu zengin eder” sözü hayat düsturumuzdur. Tabi ki zenginlik mal çokluğu değildir, bizim için.

Neticede biz Müslümanların paraya, mala bakışını belirleyen Allah ve Rasulü’dür. Çok çalışma ve başkasına muhtaç olmama üzerine kurulu bir hayat tarzımız vardır. İktisatlı bir hayatı seçer alışverişi çılgınlık olarak görmeyiz. Muhtaçların ihtiyaçlarını gidermek kardeşliğimizin gereğidir. Bizlerin insanlarla muhabbeti/sohbeti ekonomi, para, birikim oluşturma üzerine değil kardeşlik, fedakârlık ve samimiyet üzerinedir. Yatırımlarımız ahiret odaklı olup bu dünyayı ıslah etmeye çalışırız. Asla ve asla ekonomi kafalılardan olmayız.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.