Edep ve Hayâ

Edep ve Hayâ

Bir Müslümanda bulunması gereken en güzel vasıflardan biri de hayâdır. Hayâ, İslam ahlakının özü, imandan da bir parçadır. Bir hadis-i şerifte hayâ şöyle tarif edilmiştir: Abdullah bin Mesud’un rivayetine göre, bir gün Efendimiz aleyhisselam sahabîlere şu tavsiyede bulundu:

“Yüce Allah’tan hakkıyla, gerçek hayâ ile hayâ ediniz.” Sahabeler “Ya Rasulullah, Allah’a hamd olsun, biz Allah’tan hayâ edip utanıyoruz.” dediler. Bunun üzerine Efendimiz aleyhisselam şöyle buyurdu: “Hayâ etmek böyle değildir. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, başı ve başın taşıdığı organları, karnı ve karnının içine doldurduğu organları, haramdan korumak, ölümü ve toprak altında çürümeyi hatırda tutmaktır. Ahireti isteyen kişi de dünyanın ziynetini bırakır. İşte, kim böyle yaparsa, Allah’tan gerçek manada hayâ etmiş olur.”

İslam âlimleri hayâyı; Allah’a karşı hayâ, insanlara karşı hayâ ve kişinin kendisine karşı hayâsı olmak üzere üç kısma ayırmışlardır. Allah’a karşı hayâ, O’nun emir ve yasaklarına uymakla, Hududullah’a riayet ederek yaşamakla olur. İnsanlara karşı hayâ, onlara eziyet etmemek ve yanlarında onları rahatsız edecek çirkin işleri yapmaktan ve çirkin sözler söylemekten kaçınmakla olur. Kişinin kendine karşı hayâsı ise edepli olmasıyla olur.

Peygamberimizin “Utanmıyorsan dilediğini yap.” (Buhari) buyruğu, hayânın insanı kötülüklerden alıkoymada ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Edep ve hayâ sahibi olmak aynı zamanda saygı, nezaket, hoşgörü gibi güzel ve ince özelliklerin de kişide bulunmasını sağlar. Bundan yoksun olan insanlar ise toplumda saygınlıklarını yitirirler. “Allah bir kimseyi helak etmek istediği zaman ondan utanmayı kaldırır. Utanması kalkınca hep kötülük işlediğini görürsün. Kötü kişiye kimse güvenmez.” “Allah Teâlâ’dan hayâ edin! Allah’tan hayâ eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.” (Tirmizi)

Asr-ı Saadet’e baktığımızda edep deyince aklımıza Rasulullah aleyhisselam’ın hayâsı geliyor. Öyle ki O’nun hayâsı genç bir İslam kızının hayâsından çoktu. Hatırımıza bir de Hazreti Osman radiyallahu anh geliyor. Hayâsından başı hep öne eğik ve ayakuçlarına bakarak yürüyen, edep ve hayâ timsali Hazreti Osman. Hazreti Ömer “Edep, ilimden önce gelir.” buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayâsından Rasulullah aleyhisselam’ın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Peygamber Efendimiz aleyhisselam, bir kimsenin yanında iki dizi üzerine oturur, ona saygı için mübarek bacağını dikip oturmazdı.

Hucurat suresinin ilk ayetlerini müfessirler “Ey Habibim! Huzurunda sesini yükseltenler olursa onların amellerini yok farz ederim.” şeklinde tefsir etmişlerdir. Bu sadece Efendimiz aleyhisselam’ın bedeninin huzurunda olması gereken bir şey değildir. Bir Rasulullah aşığının yanında da ses yükseltilmez. Biliriz ki o zat kalben Efendimiz ile beraberdir.

Her zaman her yerde edepli, hayâlı olmaya çalışılmalıdır. Hadis-i şerifte “Hayâsızlık insanı küfre düşürür.” buyruldu. Hayâ, bir binayı tutan direk gibidir. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayâsız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.