Ecdada Mektup

Ecdada Mektup

Es-Selamu aleyküm, rahmetullahi ve berekatüh, sevgili ecdadım.

Bu mektubu, bize emanet ettiğiniz vatanda kaleme aldım. Toprak aynı, denizler aynı, dağlar aynı fakat bizler öyle değiliz. Sizin için yazdığım bu mektupta bunları görebilirsiniz. Allah sizlere Peygamberimiz’in (sav) müjdeli hadisine muhatap olmayı nasip etti. Soğukkanlılığınız ve cesurluğunuz ile dikkat çekerdiniz. Ne istediğini, ne yapacağını ve nasıl yapacağını bilen; büyük işleri başarabilmek için gerekli tedbirleri yorulmak bilmeyen bir azim, sabır ve sükûnetle hazırlayan insanlardınız. Çok merhametli ve müsamahakârdınız. Ve daha nice özelliklere sahip birer dehaydınız. Sizleri ve sizlerle birlikte sefere çıktığında taarruz ederken “Allah Allah” diye haykıran cengâverleri özlüyoruz.

Günümüzde insan nüfusu çok arttı. Sizin zamanınızda Kostantiniyye yüz bin kişiyken şimdi İstanbul’da on beş milyona yakın insan var. İnsanlar hep çoğaldı ama cengâverler azaldı. Neredeyse yok denecek kadar azaldı. Yabancılar tabiri caizse milletimizi bir havuca benzetiyorlar. Asıl kısmı toprakta; yukarıda kalan tarafı ise bir şeye yaramaz. Benzetme ne yazık ki doğru.

İslâm düşmanları son iki asırda İslâm sancağını en önde tutan Osmanlı’yı ağır ve acı bir yenilgiye uğrattılar. Koskoca Osmanlı mıdır yıkılan yoksa millet midir kaybolan? Şöyle özetleyeyim hünkârım; içimizdeki batı sevdalıları batılılaşmak için hayli uğraştılar ve değiştikçe gayrimüslimlere benzediler. Zaman ilerledikçe de toplumu Allah’tan, Peygamber’den ve Kur’an’dan uzak tutmak adına bir sürat koşuşu başlattılar. Maalesef bunu da başardılar. Dilimizi, yazımızı ve kıyafetimizi değiştirdiler. İnsanları Frenk’e benzettiler. Yaptığı rezillikler saymakla bitmez. Çok üzülerek söylemem gerekiyor ki halkımızı böyle bir bozguna uğrattılar.

İnanın ki sultanım eğer Osmanlı’dan kalan şu küçük Anadolu topraklarında camiler olmasaydı, göklere uzanan minareler olmasaydı, ezan-ı Muhammedî okunmasaydı, elhamdülillah az da olsa var olan tesettürlü hanım ve başı dik bacılarımız olmasaydı bu vatanın bir küffâr memleketinden çok da farkı olmayacaktı. Bu devlet bir İslâm devleti değil artık. Lakin bir İslâm ülkesi…

Allah korusun, yarın bir gün vatanımızı korumak adına ya da taarruz için cepheye gidilecek olsa kaç kişi Çanakkale harbindeki gibi ön sıraya dimdik dizilip şehitlik için yarışır? Hangisi Allah yolunda İstanbul’un fethindeki yiğitler gibi can vermeye hazır? Affedin sultanım, haddime değil fakat tahmin ediniz kaç kişi? Haram ile helali bilmeyen, bir elinde kadehi bir elinde tespihi,  nefsinin esiri olmuş, şeytanın yolunda gidenler mi cephede Allah için, Rasul için, vatan ve namusumuz için mücadelede bulunacaklar? Onlar mı koruyacaklar şu mübarek toprakları?

Fatih Sultan Mehmed Han’ım! Sizler bu toprakları bizlere emanet ettiniz fakat biz sahip çıkamadık. Birileri bu topraklara fazlasıyla zarar verdi… Ancak biz, bir cengâver gibi İslam sancağını eline alıp her yerde Hakk’ı haykırmak adına gayrette bulunacağız. Her halükarda inadına “Arşın Gölgesindeki Genç” olmak için yarışacağız.

Böyle düşünen çok az genç var maalesef. Din ve devlet elden gidiyor ama ruhlar bunu duyamıyor. Çünkü Allah’tan çok dünyaya yaklaştılar. Ama mahzun olmayın sultanım! Sizlerin ahfadı (torunları) olarak bizler, ecdadımızı tanır ve biliriz. Gün gelecek gönüllerde ve kalelerde İslâm’ın şanlı bayrağı tekrar dalgalanacak. İslâm güneşi inşaallah yeniden yeryüzünü aydınlatacak. Hepimize şefaat ediniz sultanım. Allah sizlerden razı olsun.

Ashab gibi sarılacağız Kur’an’a

Yürüyeceğiz davamızla

Elimizde sancağımızla

Sahip çıkacağız davet-i Hakk’a

Hünkârım!

Cennette buluşup, kucaklaşabilmek duasıyla…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.