EbuZer

EbuZer

Gökteki yıldızlardan bir yıldız olan EbuZer r anh’a gözlerimizi ve gönlümüzü yoğunlaştıralım. Dünya nimetlerinin üzerimize hücum ettiği şu asırda gözlerimiz ışığını ondan alsın ki dünyaya bakışımız istikamet kazansın. Sabrı ve izzetli yaşama ahlakını öğrenelim. Asrımızın en büyük hastalığının dünyevileşmek olduğunu herkes bilmekle birlikte bu hastalığın pençesinden çok az insan kurtulmaktadır.

İmanın insana kazandırdığı anlam Asr-ı Saadet’ten günümüze bütün ihtişamıyla parıldamaktadır. EbuZer Peygamber’in aleyhisselam sözünü dinledi ve Müslüman oldu. Peygamber aleyhisselam ona “Kavmine dön ve sana haber verinceye kadar bekle!” dediyse de EbuZer “Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki kâfirlerin tam ortasında durarak Müslümanlığımı ilan edeceğim.” dedi ve oradan çıkarak Kâbe’ye geldi. En yüksek sesiyle “Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yok! Ve şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın elçisidir.” dedikten sonra Kureyşliler etrafını sardı. Vurdular, dövdüler…  Allah yolunda gözü dönmüş müşriklere hakikati haykırabilme cesareti ve bu işi ölüm pahasına tekrarlayabilme iradesi imanın verdiği halavetten başkasıyla izah edilemez. 

EbuZer r anh anlatıyor: “Peygamber aleyhisselamla bir arada oturuyordum. Bir göçebe “Ey Allah’ın Rasulü! Kıtlık bizim canımıza okudu!” dedi. Peygamber aleyhisselam “Ben kıtlıktan değil de dünyanın sizin üzerinize oluk gibi akmasından korkuyorum. Keşke ümmetim altın takmasaydı.” buyurdu. Bu sözü duyunca ‘Bu sadakadır, ya Rasulullah!” dedim.” Canını Allah yolunda kurban etmekten kaçınmayan bu sahabe, Peygamber’den aleyhisselam duyduğu bu sözü bir ömür hayat tarzı yapmıştır. Bugün bizler Rasulullah doğru söyledi diyoruz ama ömrümüzü rahat bir dünya hayatı yaşamak için kurban ediyoruz. Süslü cümlelere değil EbuZer’e takılarak çölde iz sürmeliyiz.

Kanaat ruhunu ondan anlayalım. Habib b. Mesleme Şam valisi iken EbuZer’e r anh üç yüz dinar gönderip “Bunları ihtiyacına sarf etsin.” dedi. EbuZer “Bu paraları ona götür. O Allah’ın affına bizden daha fazla mağrur olan birisini bulamadı mı? Bizim gölgesinde oturduğumuz bir kulübemiz, birkaç tane hayvanımız, bir de Allah rızası için çalışan bir cariyemiz bulunmaktadır. Ben bundan fazlasının azabından korkuyorum.” dedi.

EbuZer ölüm döşeğindeyken hanımının ağlamakta olduğunu gördü ve “Ey kadıncağız! Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. Hanımı “Seni kaybettikten sonra kimsesiz kalacağım için ve sana kefen yapabileceğim bir şeyimiz olmadığı için ağlıyorum” dedi. Bunun üzerine hanımına “Sakın ağlama! Birkaç kişiyle yanında oturmakta iken Peygamber aleyhisselam bize “İçinizden birisi ıssız bir çölde vefat edecek ve onun cenazesini bir grup Müslüman kaldıracaktır” buyurdu. Peygamber’in aleyhisselam işaret ettiği o kimse benim. Çünkü gördüğün gibi bir çölde ölüyorum. Allah’ a yemin ederim ki ne ben yalan söylüyorum ve ne de bana yalan söylenmiştir. Şimdi çık ve yola bak!”. Bunun üzerine kadın “Böyle bir grubun geleceğini pek zannetmiyorum. Çünkü hacılar tamamen gittiler yollarda ise hiç kimse kalmamıştır.” dedi. Rasulullah’tan duyduğuna iman ederek hayat yaşamak EbuZer’de ete kemiğe bürünmüştür. Yaşadığımız hayatın bir değerlendirmesini yapmalıyız.

Kadın ara sıra kalkıp çevredeki kum tepeciklerinin üzerine çıkarak gelen giden olup olmadığına bakıyor. Sonra EbuZer’in r anh yanına dönüyordu. Uzaktan develerinin üzerinde bir kuş gibi görünmekte olan birkaç kişinin geldiklerini gördü. Kadın elbisesiyle işaret etmeye başladı. Bunu gören kervandakiler yollarını değiştirerek onun yanına geldiler ve ne istediğini sordular. Bunun üzerine kadın “Burada ölmekte olan bir Müslüman var. Kendisine kefen olabilecek hiç bir şeyimiz de yok. Gelin onu kefenleyin ve defnedin.” dedi. “Kervandakiler o kişi kimdir?” diye sordular. Kadın “O, EbuZer’dir!” dedi. Kervandakiler “Anne ve babalarımız ona feda olsun!” dediler ve bir an önce oraya varmak üzere develerini kamçıladılar. Yanına vardıklarında EbuZer onlara “Müjde sizlere!” diyerek Peygamber’in aleyhisselam sözlerini nakletti. Sonra da şunları söyledi:

“Ben Peygamber’in aleyhisselam ‘İki ya da üç çocukları ölüp de Allah’tan mükâfat bekleyerek buna sabır gösteren Müslüman ebeveynler ateşi (cehennemi) hiç görmezler’ buyurduğunu işittim. Eğer kefen olabilecek bir elbisem olsaydı beni onunla kefenleyiniz diyecektim. Şayet hanımının bana kefen olabilecek bir elbisesi olsaydı onu kefen edinirdim. Size Allah ve İslam namına yemin verdiriyorum ki içinizde emirlik, müfettişlik ve postacılık gibi devlet memurluğunda bulunmuş olan kimseler varsa bunlar elbiselerini bana kefen yapmasınlar!” Ensar’dan bir genç hariç gelenlerin hepsi devlet memurluğunda bulunmuş kimselerdi. Genç “Ben devlet memurluğunda hiç bulunmadım. Bunun nedenle elbisemi sana kefen yapacağım. Ayrıca annemin eliyle dokuyup bana hediye ettiği ve şu anda yüküm arasında bulunan iki elbiseyi de sana kefen yapacağım.” dedi.  EbuZer r anh da buna razı olarak “beni sen kefenle!” buyurdu. Vefatından sonra EbuZer’i Ensar’dan olan genç kendi elbiseleriyle kefenledi. Bugün bizim hayat felsefimizle EbuZer’in hayatını değerlendirecek olsak kendimize nasıl hangi hisseler çıkarabiliriz?

Genç Adam! Unutma fidan yaş iken eğilir. EbuZer’i unutma ki dünyaya kapılmayasın. Senden ve benden önce kimler geldi geçti ama bir avuç toprak herkesin hakkından geldi. Ölmemek, kaybolmamak istiyorsan dünyadan uzaklara doğru bir hayat yaşamalısın.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.