Doç. Dr. Sefa Bardakcı ile Röportaj

Doç. Dr. Sefa Bardakcı ile Röportaj

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Konya, Kadınhanı doğumluyum. İlk, orta ve lise tahsilimi Kadınhanı ilçesinde aldım. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde lisans eğitimi aldım. İmam-Hatip liselerinde öğretmenlik yaptım. Bu arada Selçuk Üniversitesi’nde 2005 yılında doktoramı tamamladım. 2012 yılında Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne öğretim üyesi olarak atandım. Halen Kelam Anabilim Dalı’nda doçent olarak görev yapmaktayım. Ayrıca fakültemiz idaresinde dekan yardımcısıyım.

Lisans tezi olarak Rağıb el-İsfehanî’nin Mükaddimetü’t-Tefsir’inin tercümesini, yüksek lisansta “Kur’an ve Sünnet’te İman-Amel” konusunu, doktora tezinde ise “Ebu’l-Muin en-Nesefi’de Allah-İnsan İlişkisi” isimli çalışmayı ele aldım. Daha sonra “İlahi ve İnsani İrade Bağlamında Hz. Musa İle Hızır As. Kıssası” isimli çalışmayı doçentlik tezi olarak çalıştım. Fiyatlar, el-Esmaü’l-Hüsna, Şakkü’l-Kamer, İnsanın Fiilleri ve Allah’ı bilme gibi çeşitli konularda makalelerim yayınlanmıştır.

Ümmî bir insan olarak Hz. Peygamber’e aleyhisselam verilen ilk emir olan ‘OKU’ neyi içeriyordu? Hz. Peygamber’in aleyhisselam neyi okuması isteniyordu?

Kur’an’ı açıklayan müfessirlere göre ilk inen ayet ve sureler konusunda bazı farklı görüşler olsa da ilk inen ayetler Alak Suresi’nin “Yaratan rabbinin adıyla oku, insanı O bir alakadan yarattı, oku. Senin rabbin kerem sahibidir, insana bilmediğini öğretti, O kalemle yazmayı öğretti” ayetleridir.  Peygamber Efendimiz’in aleyhisselam önünde kitap yoktu ama okuması gereken bir şey varsa onları okuması kendisinden istendi. Daha sonra bir bütün halinde Fatiha Suresi inzal olundu. Daha sonra Müzzemmil ve Müddessir surelerinin ayetleri nazil olmuştur.

Kur’an tertibine göre Fatiha Suresi’nden Alak Suresi’ne gelinceye kadar onlarca sure yer almaktadır. Kur’an’ın ilk sureleri okunduktan sonra sona doğru gelinince ‘Oku’ emri ile karşılaşılmaktadır. Kur’an okuyan kimse defalarca bu emirle karşılaşarak boş kaldığında yeniden okumaya yönelmeye teşvik edilmiştir. İnşirah Suresi’ndeki ‘Bir iş bitirince yeni bir iş tut.’ emri gibi. Okumanın Allah’ın ismiyle olmasının istenmesi İbn Atiyye’nin El-Muharrar’da ifade ettiği gibi eylemlerin de Allah ismine muvafık devam etmesi demektir. İnsan kelimesi kullanılarak mahlûkat içinden en şerefli varlığa vurgu yapılmıştır.

Cebrail ‘Oku’ deyip de Peygamberimiz aleyhisselam “Ben okuma bilmem.” dediğinde bu hal iki defa tekerrür etmiştir. Hz. Peygamber aleyhisselam normal insanların okuma biçiminin dışında bir okuma kudretine kavuşmuş ve neyi okuyayım sorusuna karşılık beşeriyet için okunacak ayetleri okumaya başlamıştır. Demek ki Peygamberimiz için okumak, yazı öğrenip okuma anlamında değildir. Şüphesiz bir insan olarak okumuş olan Peygamberimizdeki aleyhisselam bu hal, ilahî gücün başka tecellisidir. Taberi de Alak Suresi tefsirinde hadislerle bu konuya değinmiştir. Daha sonraları Hz. Peygamber aleyhisselam okuma yoluyla beşeriyeti Hakka davet etmiştir. Allah Teâlâ bir yolla vahiy ettiğini Hz. Peygamber’e aleyhisselam okumuştur. Hz. Peygamber aleyhisselam okunana tabi olmuş, okumuş, amel etmiştir.

Peygamberler zeki kimselerdir, Hz. Peygamber de aleyhisselam aynı özellikteydi. Normal insanlar yazı yazma ve okuma işini belli zaman içinde becerebilmektedirler. O halde Peygamberimiz aleyhisselam yazı okuma işini kısa zamanda elde edemez miydi? Cevabı şüphesiz ki evet olmalıdır. O sadece Cevheri’nin Sıhah’ında da belirttiği üzere kendisine vahyolunan Kur’an ayetlerini insanlara okumakla yetinmiştir. Çalışma ve öğretilme yoluyla okuma-yazma elde etmiş insan hüviyetinden uzak tutulmuştur. Vahiy okumada ilahî yönün inandırıcılığı ve sağlamlığı bu şekilde insanlar arasında sağlanmıştır.

Okuma insana hangi değerleri kazandırır? Müslüman şahsiyet ile okuma arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?

Okuma denilince anlaşılan, Allah’ın öğrettiği biçimde okumadır. Müslümanlar din dilinde bunu böyle anlarlar. Bu anlamda okumak önem taşımaktadır. Müfessirlerin açıklamalarına göre “Yer ve göktekileri nazar etmezler mi?” ayetleri Kur’an okumanın Allah’ın vahyi olan Kur’an ayetlerini okuyarak kevnî ayetlerine ilgi çekip Allah’ın anlaşılmasını sağlamaktır.

Doğum ile ölüm arasında insana düşen görev budur. Ama doğum ile ölüm arasında insanın dünya meşguliyeti vardır. Bu meşguliyet ontolojik gerçeklik taşır. Ama ebedi hakikatin vazgeçilmezleri değildir.

Aynı zamanda okuma bu hayatın geçici gerçekliklerinin de eylemlerindendir. Okuma bir dünya hayatının devamının sağlanması için iş haline gelmiştir. Bu iş yoluyla insanlar yaşadıkları hayatın mesleklerinden birini okumakla elde eder olmuşlardır.

O halde din dilindeki okuma ile dünya dilindeki okuma arasını ayırmak gerekmektedir. Okuma din dilindeki okuma amacına yönelik değilse seküler bir okumadır. Oku emrinin gerçekleştiğinde Mekkeliler içinde okuma-yazma bilenlerin çoğu müşrik idiler. O halde niçin oku emri verildi? Sorusuna cevaben Alak Suresi’ndeki okumanın başka bir yönü olduğundan oku emri yenilenmiştir denilebilir.

Bu bağlamdaki okumalar insanı Müslüman eder. Daha fazlası, okuma ufku geniş, görüşü ileri, kendisine danışılan ve gizliden gizliye örnek alınan bireylerden kılar.

Üniversitede okuyan Müslüman gençler özellikle başka anlayışlara –Marksizm gibi- sahip olan arkadaşlarına cevaplar verebilmek için sol içerikli kitaplar okumaya öncelik veriyorlar, bu ne kadar doğrudur?

Okumanın rabbanî bir amaca bağlı olması Alak Suresi ayetlerinde ifade edilmektedir. Bu anlaşıldıktan sonra neleri okuyacağımız kolay anlaşılır. Artık kısaca amaca uygun okumaları rabbanî okuyuş diye yazacağım. Rabbanî okuyuş hedefine vardığı sürece her türlü okuma mümkündür. Rabbanî okuyuş amacına ulaşmıyorsa Kur’an okumaları bile kendilerine zarar verir. Çünkü Allah Teâlâ Kur’an’la nicelerini saptırır, nicelerini de hidayete erdirir.

Hz. Ali’den naklen “Küfrü bilmeyen, hakkı bilmez.” denilir. Bazı insanların empati ve temsil gücü yüksektir. Bir okuyuştan birçok sorulara cevap verecek yeteneğe sahip olur. Bu kimseler farkında olmadan batılı tanımak için okumak isteyen öğrencilerine “Boş ver öyle şeyleri” kabilinden cevaplar verirler. Aslında söz söyleme mevkiindeki kimseler empatiyi bu hallerde de kullansalar kendilerine caiz görüp başkalarını men ettikleri bu tür okuma istekleri de uygun görülecektir.

Rabbanî okuma kabiliyetiyle mücehhez olmayan kimselerin sırf başkalarına cevap vermek amacıyla okumaları da kendilerine cevap verme mesleğini mecbur etmeleri olarak açıklanabilir. Bu durumdaki okuyucuların durdukları bir zeminleri olmadığından batılı okudukça zeminleri de değişir, istikrar bulamazlar. Çünkü rabbanî okuyuştan mahrumdurlar.

Bazı kimseler de “İlim Çin’de de olsa alınız.” fehvasından hareketle ilahî hikmete bağlı olmayan ama hikmetli görünen okumalara dalmakta beis görmezler. Bu hallerde okunan metinlerin zemininin farklı oluşu, bu hikmetli görünen okumalardan çıkan sonuçların kişileri başka mecralara sürüklediği söz konusudur. Batıl tabiatlı kimselerin eserlerini okuyanın analiz ve sentez yaparak okuduklarını rabbanî okuma potasında eritip sonuca varması gerekmektedir.

Okumanın bir stratejisi var mıdır? Mesela ne okunmalıdır? Ne zaman okunmalıdır? Nasıl okunmalıdır? Bir kitap okumak için özel bir zaman ayrılmalı mıdır?

Okumanın şimdiye ve geleceğe yönelik olmak üzere iki yönlü stratejisi vardır. Birincisi şimdiki halde uygulanmak üzere en uygun olanı keşfetme amacıyla okumaktır. Şimdiki halde uygulanması gereken şey ancak okuma, araştırma, sorma ve tecrübe gibi çok yönlü bir bilgiyi gerektirir. Okuma bunlardan sadece birini temsil eder. Şimdiki zamanda uygulanacak şeyler ya dünya faydası ya da ahiret faydasını sağlamaya bağlı olabilir. Dünyaya yönelik faydası peşin karşılıktır. Ahirete yönelik faydası ise dünyaya göre veresiye kabilindendir. Böyle bir okumanın sonucu uygulama/amel gerçekleşirse Allah Teâlâ bilinmeyenleri öğretir.

İkinci okuma geleceğe yönelik olandı. İslami emir ve yasaklardan bazıları vardır ki uygulandığında faydası anlaşılmaz, ancak ahirette sevabı gerektirebilir. Bunun gibi okuma eylemi, uygulama zaman ve mekânından uzak olabilir ama istikbalde karşılaşılacak ani bir uygulamanın geçmişteki temeli olabilir. Okuma yoluyla elde edilen bilgi, kişiyi aydınlattığı gibi çevresindeki kimselerin de aydınlanmasına vesiledir. Aydın kimselerin üstünlüğü malum olduğu üzere tartışma götürmez. Ayrıca milletleri de üstün kılan kimliğe taşır.

İki türlü strateji düşünülerek hareket edildiğinde okunulacak ilk kitap şüphesiz ki Kur’an-ı Kerim’dir. Her zaman okunabilir. Beş vakit namazdaki kıraat Müslüman olanın okuma vaktidir. Düşünerek okuma vakti ise insanların etkilerinden masun olunan vakitlerdir. Ayrıca insanın uykuya odaklandığı zamanda okumaya odaklanarak zihni yeni uyarıcıya bağladığı gece vakitlerinde özellikle Kur’an okumaktır. Anlaya anlaya okumak okumanın nasıl olması gerektiğinin cevabı olur. Yazı bilmeyenler tefekkür yoluyla ezbere bildiklerini okuyandan duyduklarına ve daha başka tecrübe edilen gerçeklere hamlederek okurlar. Belli oranda amaçlarına ulaşırlar. Sarsıntısız duruş için Kur’an şarttır, Müslüman âlimlerin gece okuyuşları bu kabildendir.

Kitap okumak için kolaydan zora, anlaşılandan anlaşılmayana, bilinenden bilinmeyene, görülenden görülmeyene, edebi olandan bilimsel olana ve basit olandan tefekküre dayalı olana doğru bir sıralama yapılmalıdır.

Okunacak eserler sıralandıktan sonra zamanlama yapılması da zorunlu olarak arkasını takip edecektir. Her şeyin nefret boyutu vardır. Okumadan da nefret ettirecek boyuttan kaçınılmalıdır. Okuma yoluyla bilgi edinmekten kaçınılmamalıdır. Kişi kendisini zorlarsa okur. Zorlamanın olmadığı yerde okuma gerçekleşmez. Öğrenme de sağlanmaz, maksada ulaşılmamış olur. 

Günümüzde en çok tartışılan konulardan biri kadının okumasıdır.  Okuma denilince bir üniversitede okuyup meslek sahibi olma akla geliyor. Gerçekten okumak bu mudur? Özellikle kadının okumasını bu anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Diğer soruların cevabıyla beraber kadının okumasının ontolojik vergi olduğu anlaşılmıştır. Ontolojik anlamda erkek ve kadının okuması diye bir ayırım imkânsızdır. İnsan olmalarının gereği olarak okumak, tefekkür etmek, nazar etmek, düşünmek ve anlamak zorundadırlar.

İslam’ın örfünde kadının erkeğe destek vermesi, erkeğin öncü olması hâkim olduğundan kadın okuma eylemini evinde gerçekleştirmiştir. Doğal okullarda eğitim ve öğretimini tamamlamıştır. Hz. Aişe radiallahu anha validemiz bunun en güzel örneğidir. Değişen şartlar ile okul ortamı oluşmuştur. Okul, hem okumanın okulu hem meslek edinmenin okulu olmuştur. Her iki durumda da erkeğin şartları nasıl sağlanıyorsa, kadının da okumanın okulunda okutulması anlamında düşünülüyorsa kadın güvenlik ve ortamlarının kesinlikle sağlanması gerekmektedir.

Hali hazırda bazı kadınların düşüncesi veya kadınlar adına düşünenlerin açtığı özgürlük çığırı hâkim konumdadır. Aynı hal düşüncelerinin veya inançlarının gerektirdiği ortamı bulamamış olan kadınların özgürlüklerinin alanıdır. Toplumsal düzenlemelerin onların taleplerini sağlayacak şekilde olması gerekmektedir. Meslek edinme amaçlı okumaların da ‘Oku’ emrinin icabı gibi değerlendirilmesi yanlış olur.

Ama kadının meslek edinme hakkı yok mudur? Elbette vardır. Özellikle evlenecek adaylara yönelik bir özgürlük alanıdır. Bu konuda kadın üzerinde tahakkümde bulunulamaz. Zira eşler bu kararlarının zahmetine katlanmaktadırlar.

Özellikle ve öncelikle okunmasını tavsiye edeceğiniz kitaplar/eserler nelerdir?

Okunması gerek kitapların adlarını vermek yerine hangi kitaplar olmalı diye sıfatlarını belirtmek daha mantıklıdır. Çünkü kitaplar küçük,  orta ve yaşlı kimselere cevap verecek niteliklerde olmalıdır. Küçük yaştakilere hayatı ve İslam dinini iyi bilen, dil ve üslubu düzgün kimseler tarafından anlatımlı olmalıdır. Başka bir ifadeyle küçükler için yazılmış bir kitap ortak okunmalıdır. Küçüklere yeri geldiğinde istifhamları ortadan kaldıracak şerhler yapılmalıdır.

Orta ve yaşlı kimseler Kur’an ve Hadis kitaplarının yanında İlmihal ve Siyer kitapları okumalıdırlar. İslam Tarihi kitapları bir dünya tarihi bilgisi alındıktan sonra okunmalıdır. Çünkü İslam tarihinde cereyan eden olaylar kişinin hazmetmesine engel olabilir.

Belli bir kitap sınırlaması yanlıştır. Kitapların içerikleri ve bakış açıları farklıdır. Bu farklılıklar kişilerin bakış açısına yeni vizyonlar katar. İlmihaller her ne kadar yenilenmeye ihtiyaç olan kitaplar arasında olsa da yeni döneme hitap eden ilmihaller yayınlanmaya başlamıştır.

Dini kitapların dışındaki kitaplarda ise milli-manevi romanlardan hareketle yerli klasiklere, oradan da Batı klasiklerinden modern kitaplara yönelik olmalıdır.

Bilimsel ve fikir kitaplarında da öncelikle kendi milli kitaplarımızdan dış dünyaya doğru bir seyir izlemek gerekir diye düşünmekteyim.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.