Darimi

Büyük hadis hafızlarından. İsmi, Abdullah bin Abdurrahman bin Fadl bin Behram. Künyesi, Ebu Muhammed’dir. 181 (m. 797) tarihinde Semerkant’ta doğup, 255 (m. 869)’da Bağdat’ta vefat etmiştir. Hicaz, Şam, Mısır, Irak, Horasan’da büyük âlimlerden hadis-i şerif dinlemiştir. Nadr bin Şümeyl, Ebu Nadr Hâşim bin Kâsım, Mervan bin Muhammed et-Tâtari Ya’lâ bin Ubeyd gibi tanınmış âlimlerden (r.aleyhim) rivayetlerde bulunmuştur. Ondan da, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, İmam-ı Buhari, Hasen bin Salih el-Bezzâr, Zührî ve daha başkaları (r.aleyhim) hadis-i şerif rivayet etmişlerdir. Rivayet ettiği hadis-i şerifler, Sahih-i Müslim, Sünen-i Ebî Davud ve Tirmizî’de mevcuttur. Müslim ondan yetmiş üç hadis-i şerif rivayet etmiştir.
Âlimlerin hakkında buyurdukları: Ahmed bin Hanbel hazretleri birisine, Dârimî’ye (Abdullah bin Abdurrahman’a) iyi yapışınız. Ondan ayrılmayınız dedi. Bunu bir kaç defa tekrar etti.
Muhammed bin Abdullah bin Numeyr: “O, ezberde ve vera’da (şüphelilerden sakınmada) bizden üstündür. Bu hususta o bizi geçti.”
Muhammed bin İbrahim bin Mansur eş-Şirâzî: “Dârimî, aklı ve dindarlığı çok olan bir zattır. Hilm (sabır), zühd (şüphelilere düşme korkusuyla, mübahların çoğunu da terk etme) ve ibadeti darbı-ı mesel hâline gelmiştir.”
İbn-i Hibbân: “Semerkant’ta Resûlullahın ( aleyhisselâm ) sünnet-i seniyyesinin yerleşip yayılmasında çok büyük yardımı olmuştur. Orada insanları sünnet-i seniyyeye davet etti. Sünnet-i seniyyeye uymayanlara mâni oldu.”
Hatip: “O, hadis hususunda sika (güvenilir) doğru bir âlimdir. Zamanın sultanı, Semerkant’a kadı olmasını ona teklif etti. O bunu kabul etmedi. Çok ısrar edince, bir davaya bakıp, istifasını verdi.”
İshak bin Ahmed bin Halef el-Buhari: “Biz Muhammed bin İsmail’in (İmam-ı Buhari) yanında idik. Bu sırada kendisine Abdullah bin Abdurrahman’ın (Dârimî) vefatını bildiren bir mektup geldi. Bunun üzerine başını eğdi. Sonra kaldırıp, istircâ yaptı (İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn)’u okudu. Gözlerinden yaşlar yanaklarına doğru akmaya başladı.”
Dârimî hazretleri hadis-i şerif ilminde olduğu gibi tefsir ve fıkıh ilimlerinde de derin bir âlim idi.
Eserleri: “Müsned-i Dârimî” (En meşhur ve kıymetli eseri budur.) “el-Câmi-üs-sahih” buna Sünen-i Dârimî de denir. “Sülâsiyyât.”
Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
“Ümmetimin helaki, kötü âlim ve cahil âbiddendir. Kötü âlimler insanların en kötüsü, iyi âlimlerde insanların en iyisidir.”
“Allahü Teâlâ, mahlûkatı (yarattığı varlıkları) yaratmadan bin sene önce, Tâhâ ve Yâsîn’i okumuştur. Melekler Kur’an-ı kerimi duydukları zaman: “Ne mutlu bu Kur’an-ı Kerim, kendilerine inen ümmete, ne mutlu bu Kur’an-ı kerimi taşıyan, içine alan boşluklara, ne mutlu bu Kur’an-ı kerimi okuyan dillere” demişlerdir.”
“Ey Muhacirler! Siz çoğalırsınız. Fakat Ensâr şimdiki durumlarından fazla çoğalmazlar. Ensâr, benim has vekillerim ve sırdaşlarımdır. Ben onların yanında kaldım. Onların ihsan sahibi olanlarına ikram edin. Kusurlarını da bağışlayın. Sonra bir kul, dünya ve Allahü Teâlâ’nın katında olanlar arasında serbest bırakıldı. O da Allahü Teâlâ’nın katında olanı tercih etti.”
(Resûlullah Efendimizin ( aleyhisselâm ) bu mübarek sözü ile kendisini kast ettiğini anlayan Hazreti Ebu Bekir ( radıyallahü anh ) ağlamaya başladı.) Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, ( aleyhisselâm )“Dur, şu mescide açılan bütün kapıları kapayın, sadece Ebu Bekir’inki açık kalsın. Çünkü, ben Ebu Bekir’den daha üstün ve beraberliğe daha lâyık birisini bilmiyorum.” buyurmuşlardır.
Ali bin Ebî Talip ( radıyallahü anh ) “Ben Mekke-i mükerremede Resûlullah Efendimiz ile dolaşırdım. Mekke-i mükerremenin kenar semtlerinden birinden dışarı çıktım. Resûlullah efendimizin karşısına gelen her ağaç ve taş, “Selâm senin üzerine olsun, ey Allah’ın resulü” diyerek selâmlardı.”
“İnsanlar, diriltildikleri zaman, kabirden ilk kalkanları ben olacağım. Mahşere geldikleri zaman, önlerine düşüp onları ben getireceğim. Sustukları zaman onların hatibi ben olacağım. Hapsedildikleri zaman onlara ben şefaat edeceğim. Kerametten yani af ve mağfiretten Ümitlerini kestikleri zaman onlara ben müjde vereceğim. Anahtarlar, o gün benim elimde olacak. Ben Rabbime, Âdemoğullarının en kıymetlisiyim.”
Ebu Hureyre rivayet ediyor: “Kendisinden faydalanılmayan ilim, Allah yolunda sarf edilmeyen hazine gibidir.”
Ebu Hüreyre’nin ( radıyallahü anh ) rivayet ettiği hadis-i şerif: “Rüyayı ancak âlime veya salih bir kimseye tabir ettiriniz.”
Abdullah bin Ömer’den rivayet ettiği hadis-i şerif: “Zulümden sakınınız. Zira zulüm, kıyameti gününde zulümler olur.”
Ebu Hureyre’den ( radıyallahü anh ) rivayet ettiği hadis-i şerif: “Emaneti güvendiğine ver. Sana hıyanet edene verme.”
Abdullah bin Ömer’in rivayet ettiği hadis-i şerif:
“Rahman’a (Allahü Teâlâ’ya) ibadet ediniz, selâmı yayınız, yemek yediriniz ki Cennete giresiniz.”
Kaynak : Ehli Sünnet Büyükleri