Bir Şair

Bilgisayar başında ve telefon bildirimlerine yönelmeden(veya direnerek) insanların ekranlarda hapsolmasını anlatmak zorunda kalmak! Bu şekilde asıl meseleye çevrimdışı izlenimi vermiş oluyor muyum? Bu durumu yeşilin bütün tonları arasında güneşin doğuşunu karşılamaya ilerleyerek veya bir şelalenin uğultusu ve serinliğiyle yeniden tazelenişi yaşayarak meselenin idrak edilebileceğini düşünenlerdenim! Kapitalist çağ aynı zamanda çok karamsarlık üretiyor, hayata tutunacak küçük ümitleri bile tüketiyor ki sanal pencerelerin arasında hayatı heba eylemeyesin diye yazıyorum, Genç Adam!
Gözlerimiz, kulaklarımız gibi duyu organlarımız da tükettiğimiz besinlerle ifsat edilirken ıslah ettiklerini iddia ediyorlar. Batıl zihniyetin kendi varlığını, düşünce ve inançlarını, menfaatlerini korumak için nasıl bir gayret içinde olduğu, ne gibi çalışmalar yaptığını müşahede etmek adına Tufeyl İbn Amr ed-Devsi r anh ile tanışalım.
Devs diyarında, şerefli ve cömert bir aile içinde büyüdü, gelişti. Şiir yeteneği verilmişti kendisine. Şöhreti ve yeteneği kabileler arasında yayıldı. Ukaz mevsiminde, Arap şairleri her taraftan akın edip geldiklerinde, halk toplanıp yığıldığında ve şairleriyle övündüğünde Tufeyl de başlardaki yerini alırdı.
Ukaz mevsimi dışında da Mekke’ye sık sık gelirdi. Bir ziyaretinde, Rasulullah aleyhisselamın davetini açıktan yapmaya başlamıştı. Kureyş, Tufeyl’in Müslüman olmasından ve şiir yeteneğini İslam’ın hizmetinde kullanmasından korkmuştu. Kureyş ve putları için bu felaketlerin en büyüğü idi. Onun için etrafını sardılar ve ona her türlü eğlence, zevk ortamı hazırladılar. Sonra da Rasulullah aleyhisselamla buluşmak, konuşmak, tanışmak konusunda uyardılar.
Bugün maruz kaldıklarımızı bir düşünelim! Nefsimizi hoşnut edecek makro ve mikro bütün detaylar düşünülürken, ruhumuz göz ardı edilerek taş kalpli mi oluyoruz? Oysa biz biliyoruz ki “…taşlardan öylesi var ki içinden nehirler fışkırır; öylesi vardır ki çatlar içinden su çıkar; yine öylesi vardır ki Allah korkusundan (dağdan yuvarlanıp) aşağı iner. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”(Bakara, 74) Nasıl da hissizleştiriliyor ve oyun eğlenceye daldırılıyoruz. Unutmayalım ki Allah yaptıklarımızdan habersiz değildir.
Ona şöyle diyorlardı: “Bir sözü var ki kişi ile babasının, kişi ile kardeşinin, kişi ile hanımının arasını açıyor. Biz ondan senin ve kavmin adına korkuyoruz. Onunla konuşma, ondan bir şey dinleme.” Yalan söylüyorlar! “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”(Saff,8) İslam’la şereflendikten sonra haberdar oluyoruz ki babası, annesi, eşi ve bir zaman sonra Efendimiz aleyhisselamın duası ile birlikte kabilesinden 80 aile Müslüman olmuştur.
Günümüzde öyle örgütlü çalışıyorlar ki örgütler kurarak, planlar yaparak dinimizi ve toplumu öyle bozuk durumda göstermeye çalışıyorlar ki ve yakın coğrafyamızda yıllardır tecrübe ediyoruz ki olmayanı olmuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Ve biz yine bütün hayatımız ve sesimizle haykırıyoruz, “yalan söylüyorlar!”
Haberin geri kalanını Tufeyl’in r anh bizzat kendisinden dinleyelim. Diyor ki:
“Vallahi üzerime o kadar düştüler ki, onunla karşılaşmamaya ve ondan bir şey dinlememeye karar verdim. Kâbe’ye gittiğimde konuşursa dediklerini duymamak için kulaklarıma pamuk tıkadım. Onu Kâbe’de namaz kılarken buldum. Yakınında bir yerde durdum. Allah mutlaka duymamı diledi ve ben de çok güzel şeyler dinledim!” Günümüz insanlarının ellerindeki cihazlardan kulaklarına uzanan sesler hayata ve etrafına kendini kapatan tek kişilik hücrede yaşıyor görüntüsü vermiyor mu? Ezanla adı konulan bireylerin yine o sesle çağrıldıkları hakikatten habersiz ömür tüketmeleri ilginç bir tabloyu serdediyor.
Kendi kendime “Hay anasız kalasın! O gerçekten akıllı ve duygu yüklü bir insan. Ben ise iyiyle kötüyü ayırt edebilecek biriyim. Adamın söylediklerine biraz kulak vermemin ne sakıncası var. Anlattıkları güzel şeylerse kabul ederim; değilse ondan uzaklaşırım.” dedim. Delikanlım! Eğer bir gün sana takılan prangalardan kurtulmak istersen seni mahkûm ettikleri-dayattıkları koşullardan kurtulman için Tufeyl’in hayatı yetecektir.
Peygamber aleyhisselam evine gidinceye kadar bekledim. Eve girince arkasından ben de girdim. Ona “Hey, Muhammed! Kavmin senin hakkında bana şöyle dedi. Beni sana karşı öyle korkuttular ki, seni duymamak için kulaklarıma pamuk tıkadım. Fakat Allah seni dinlememi diledi ve ben de senden çok güzel sözler dinledim. Bana hakkındaki gerçeği anlat.” dedim.
Rasulullah aleyhisselam bana İslam’ı anlattı ve Kur’an’dan bölümler okudu! “Vallahi bundan daha güzel bir söz ve daha adil bir hüküm işitmedim! Hemen Müslüman oldum. Ve dedim ki: “Ya Rasulullah! Ben kavmimde sözü dinlenir birisiyim. Onlara dönüyorum. Onları da İslam’a davet edeceğim. Onları davet edeceğim şeyde bana yardım olacak bir ayet vermesi için Allah’a dua et…” Peygamber aleyhisselam da “Allah’ım, ona bir ayet ver.” diye dua etti. Allah Teâlâ kitabında “Sözü dinleyip en güzeline tabi olan o kimseler”i öven ayeti indirdi. (Zümer, 18) İşte şimdi biz onlardan birisiyle buluştuk.
İslam’ın evini doldurmasından duyduğu huzurla aşiretine ve bütün Devs halkına gitti. Onlardan Ebu Hureyre’den r anh başka kimse Müslüman olmadı. Onu dışlamaya başladılar, ondan uzaklaştılar. Onlara karşı sabrı ve tahammülü tükenince, bineğine binip Rasulullah aleyhisselama dönmek, şikâyette bulunmak ve öğrettiklerinden daha fazla almak üzere mesafeler katetti. Mekke’ye varınca Rasulullah aleyhisselamın evine koştu. Özlemişti onu! Peygamber aleyhisselama dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Devs’te, zina ve faiz bana galip geldi. Allah’a dua et, Devs’i helak etsin.” Rasulullah aleyhisselamın ellerini semaya doğru kaldırıp: “Allah’ım! Devs’e hidayet ver, onları Müslüman et.” dediğini görünce, bu sürpriz onu dehşete düşürdü. Sonra Resulullah aleyhisselam ona dönerek dedi ki: “Kavmine dön, onları davet et ve yumuşak davran.” Hayatının ayrıntıları bir şekilde günümüzle o kadar benzerlik göstermektedir ve çıkarabileceğimiz o kadar hisseler bulunmaktadır ki her şeyi ile izah edebilmek adına Tufeyl’i r anh tanımamız gerekiyor.